Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
30 Aralık 2015 Çarşamba
Kentsel dönüşümün tehlikeli bedeli...
SABAH saat 08.00’de betona vuran vincin sesiyle güne başlamak benim için alışıldık bir şey. Evimin bulunduğu sokakta yürürken şalımla ağzımı burnumu örtmek, evde bulunduğum saatlerde tüm camları sıkı sıkıya kapatmak ve sokak boyunca yıkılan, temeli kazılan, hafriyatı atılan binaların sesinden kaçmaya çalışmak günlük hayatımın bir parçası. Ben Kadıköy’de yaşıyorum. Dahasını söyleyeyim mi? Oğlumun gittiği, sokak arasında, yemyeşil bahçeli güzel okulun öğretmenlerinden sabah şöyle bir mesaj geliyor bana: “Okulumuzun yanındaki binanın yıkım işleri son derece sağlıksız bir şekilde sürdü. Okulun içinde tüm camlar kapalı olmasına rağmen tozdan, gürültüden ve görüntüden fazlasıyla etkilendik. Yıkım işlemi yarın da sürecek. Koşullar çocuklarımız için çok sağlıklı olmayacağından onları okula göndermeme hususunda düşünmenizi rica ederiz.” Çocuklarımızı geçen haftadan beri okula göndermiyoruz. Yan binadaki usulsüz yıkımı belediyeye şikâyet edip duruyoruz. Bir tanesiyle biz 40 çocuğun velisi uğraşabiliyoruz; peki bütün binalar yıkılıp yeniden yapılana kadar nefesimizi mi tutacağız? Bu şehirde yaşamaya devam ederken çocuklarımızı nasıl koruyacağız?
ASBEST
İstanbul’daki hava kirliliğinin olağan şüphelisi trafik gibi gözükse de yıkılan binalar daha büyük bir tehlike. Havada uçuşan partiküller arasında kanserojen etkisi kesin kanıtlı olan asbest de var. Bakın nasıl bir şey asbest: “Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar. Asbest lifleri havayla alındığında bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikir. Bunların bir bölümü akciğerin derin kısımlarına kadar iner ve vücuttan hiçbir zaman çıkmayabilir. Asbestin neden olduğu hastalıkların ortaya çıkması için 20–40 yıl geçmesi gerekir. Kısacası, yıkılmakta olan binalar asbest içermekte olup, yıkım sırasında yalnızca bu işte çalışanlar değil, çevredeki halk da asbest tozlarına maruz kalacak ve zarar görecektir.” (Doç. Dr. Gürkan Emre Gürcanlı) İstanbul inşaata doyamazken çocuklarımız aldıkları her nefesle zehirleniyor mu?
ELLE SÖKTÜRÜLEN BİNA
Fransız sosyolog Annie ThebaudMony, 1970’li yıllarda Paris’teki Jussieu Üniversitesi’ndeki “toksik felaket” ile dünya gündemine giren asbestle ilgili çalışmalarıyla tanınıyor. Thebaud-Mony’nin çalışmaları sayesinde binanın yıkılması sırasında ortaya çıkacak olan asbest bulutlarının da kanserojen olduğu anlaşılınca binanın dikkatli bir biçimde parça parça sökülmesine karar verildi. Asbestli binanın sökümüne 1998 yılında başlandı ve bu işlem hâlâ tamamlanamadı. Bizde tabii insana değil inşaata kıymet verildiği için bir sokakta eşzamanlı olarak 3 binanın yıkılmasında bir beis görülmüyor. Önlem olarak da tek bir hortumla toz bulutunun üzerine su sıkılıyor. Bazen düşünüyorum. Nerede yaşıyoruz? Gezegen değil mi burası? Tek istediğimiz temiz hava, su, temiz toprak ve biraz yeşil alanken neden hiçbiri yok bizde? Büyüdüğüm şehir beni ve diğer herkesi her gün trafiğiyle, kirli havasıyla, kalabalığı ve gürültüsüyle öğütüyor. İnşaat hızını kesmezken hem nefesimizi, hem rüzgârımızı, hem de güneşimizi kesebiliyor...
Dilek ÇELİKTABAN/GAZETE HABERTÜRK
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder