15 Aralık 2015 Salı

Tapu Memmurlarının Korkulu Rüyası Kanun Maddesi


Tapu dairesinde çalışan memurların, yaptıkları hatalı bir işlemden dolayı alacağı para cezalarının çocukları ve torunlarına kadar yansıması sonucunu doğuran kanun maddesi, çalışanların korkulu rüyası.

Tapu ve Kadastro 11. Bölge Müdürü Erdoğan Büyükboyacı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk Medeni Kanunun 1007'nci maddesine göre, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu, devletin zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu ettiğini söyledi.

Bu madde uyarınca tapu dairesinde çalışanların yapmış olduğu yanlış işlemden dolayı kıyamete kadar sorumlu olduklarını ifade eden Büyükboyacı, memur hayatını kaybetse bile hatadan doğan zararın çocuklarına ve torunlarına kaldığını belirtti.

Büyükboyacı, bu maddeden dolayı çalışanların büyük stres yaşadıklarına dikkati çekerek şunları kaydetti:

"Bu kanun maddesi tapuda çalışanların en büyük korkusu. Gece rüyalarına dahi giriyor. Tapu dairesinde çalışanlar, akşam eve gittiklerinde gün boyu yaptıkları işlemlerin muhasebesini yapıyor. Tapu çalışanı ölse de yaptığı hatalı işlemin bedeli çocuğuna, torununa yansıyor. memurun çocukları ancak mirası reddederlerse bundan kurtulabiliyor. Bu durumda da evlatları mirastan da yararlanamıyor. Görev yaptığım pek çok kentte mesai arkadaşlarımız bu sorumluluktan dolayı büyük bedeller ödedi."



Bayındır memur-Sen İl Temsilcisi Ragıp Akkurt ise tapu ve Kadastro dairelerinin devlete en çok gelir getiren kurumların başında olduğunu dile getirdi.

Buna karşın tapu dairelerindeki memurların çalışma koşullarının iyi olmadığını savunan Akkurt, "Kurum personeli yoğun bir iş ortamında, risk ve sorumluluk altında çalışmaktadır. Az personelle çok iş yapılmaktadır. memur, günde 5 işlem yapsa daha sağlıklı olacak. Ancak günde 10-13 işleme imza atılıyor. Bir tapu müdürü yılda ortalama 30 bin evrağa imza atıyor. Bunlardan birisi yanlış çıksa devlet yakasına yapışıyor" diye konuştu.

Tapu dairesinde yapılan hatalı işlemlerin Medeni Kanunun 1007'nci maddesine göre değerlendirildiğini anlatan Akkurt, şöyle devam etti:

"1007'nci madde, tapu çalışanlarının kıyamete kadar sorumlu olduğu bir madde. Tapu çalışanlarının yaptığı hatalı bir işlemi devlet memura rücu ediyor. Bu sorumluluk tapu çalışanıyla sınırlı değil, çalışan ölürse çocuklarına, torunlarına kadar gidiyor. Bu nedenle tapu çalışanları, çocuklarına reddi mirasta bulunmalarını tembih ediyor. Çünkü mirasçısı olmayanın mirasçısı devlettir. Eğer miras reddedilmezse bir gün bakıyorsunuz, babanızdan hatta dedenizden size yüklü borç kalmış. Sorumluluğun stresinden dolayı arkadaşlarımızın birçoğu psikolojik tedavi görüyor. Zamanında yaptığı hatalı bir işlemden dolayı yaklaşık 3 trilyonla yargılanan mesai arkadaşlarımız var. Bu paranın altından kalkması mümkün değil. Tapu çalışanlarının bu sorumluluğunu bilen insanlar kızlarını tapucuya vermek istemiyor. 'Bu adama kızımızı versek ilerde çıkacak bir borcu bize kadar yansır' diye düşünüyorlar. Çocuklarımıza bu mesleği önermiyoruz. Akşam eve gidince 'bugün kaç imza attım' diye düşünüp, hepsini tekrar gözümüzün önünden geçiriyoruz."

Zaman aşımıyla çözüm

Tapuda çalışanların gayrimenkulun el değişimi gibi önemli bir işte çalıştıklarının altını çizen Akkurt, kanundaki maddenin tamamen kaldırılmasını istemediklerini söyledi.

Akkurt, "ART niyetli insanlar, işlerini istismar edebilir. Bu nedenle madde kaldırılsın istemiyoruz. Değişiklik yapılarak çözüm bulunmasından yanayız. Örneğin sorumluluk kişi ölene kadar devam etsin, zaman aşımı olsun. Torunlarına kadar sürmesin. Pek çok platformda bunu dile getiriyoruz. Döner sermayemiz var, burada bir fon oluşturulabilir, hatalardan doğan zararlar buradan karşılanabilir. Ancak ortada gerçekten bir kasıt varsa bu memura rücu etsin" ifadelerini kullandı.
Milliyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var