22 Aralık 2015 Salı

Sur'un Harap Edilmesinin Kentsel Dönüşüm'le Bir İlgisi Var mı?




Sur, Cizre, Silopi ve Nusaybin'den hemen her gün, hatta her gün bir kaç kez ölüm haberleri alıyorken böyle bir soru sormak aslında hiç içimden gelmiyor! Bu soruya cevap aramak da...
Ama günlerdir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın (ÇŞB) "Dicle Vadisi Projesi" ile İçişleri Bakanlığı'nın "Sokağa Çıkma Yasağı Kararı"nı, yasağa verilen reklam arasından sonra ortaya çıkan "harap kent" manzaraları eşliğinde, birlikte düşünmeden edemiyorum.
Bunları düşünürken bir yandan da, 2014 yılının Ekim ayında, Diyarbakır'da yıllar sonra ilk kez sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde, minibüste sohbet ettiğim polis memurunun, Sur gibi yoğunlukta köylerinden göç edenlerin yaşadığı Aziziye Mahallesi'ni göstererek "Aslında buraları yıksalar, olay molay olmaz!" sözleri yankılanıp duruyor kafamda.
13 Nisan 2013 tarihinde www.memurlar.net sitesi, "Diyarbakır'a yeni bir şehir kurulacak" başlıklı bir haber yayınlamıştı; haberin altında Anadolu Ajansı'nın amblemi var. Bu haber "Diyarbakır'a çılgın proje", "Diyarbakır'da büyük dönüşüm" başlıklarıyla başka bir çok yerde yayınlanmıştı.
Haberde bahsi geçen "yeni şehir" ile ilgili ÇŞB tarafından bazı projelendirme çalışmaları yapılmış, hatta geçtiğimiz Temmuz ayının 31'inde de bazı projelerin ihalesi gerçekleştirilmiş. ÇŞB'nin sitesinde konuyla ilgili duyurular mevcut.
Haberin girişi şöyle: "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, hem kentsel dönüşümüne destek vermek hem de riskli binalardan kurtulmak için Diyarbakır'a yeni şehir inşa edilecek. Bakanlık, bu amaçla tasarım çalışmaları yapmaya başladı. Dicle Nehri ile bütünleşecek yeni şehirde, yaklaşık 500 bin kişilik konut alanları yer alacak."
Haberin devamı: "Alandaki tarihi ve kültürel değere sahip başta surlar olmak üzere pek çok tarihi köşk, konak, kilise, cami, han, hamam, anıt gibi tarihi yapılar restore edilerek, kente kazandırılacak. Suriçi bölgesi, altyapısı tamamlanmış, yeterli yeşil alanları, eğitim ve sağlık tesisleri bulunan yerel mimariye uygun yapıların bulunduğu sağlıklı ve güvenli yaşam alanı haline getirilecek."
"Tarihi ve kültürel değerler mi? Sağlıklı ve güvenli yaşam alanı mı? Kimin umrunda? Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarının tahrip edilmesini dert edinen güzelim Tahir Elçi'nin katledildiği bir iklimde yaşıyoruz biz!" diyesi geliyor insanın değil mi?
***
Şimdi esas meseleye gelelim.
ÇŞB'nin sitesinden takip edip anladığım kadarıyla "tasarım çalışmaları" bir hayli olgunlaşmış, ortaya projeler çıkmış ve bu projeler ihale edilmiş, hem de çok yakın bir tarihte. (İsteyenler ÇŞB'nin "Diyarbakır İli Dicle Vadisi Kırklar Tepesi kentsel Tasarım ve Peyzaj Uygulama Projesi" dediği proje hakkında detaylı bilgi almak için araştırma yapabilirler; proje hakkında bilgi vermek takdir edersiniz ki bir uzman bilgisi gerektiriyor ve başta da belirttiğim gibi, benim derdim bu değil!)
Derdim şu: Mevlevihane'den tutalım Emek Sineması'na, ordan tarihi Haydarpaşa Garı'na, Gezi Parkı'na kadar birçok yerin "Aaa! Yangın çıktı!"larla, türlü hukuki hile ve icâtlarla nasıl "ranta açıldığını" biliyoruz; anlatmaya hacet yok.
"Kentsel Dönüşüm" ile -ki Sur için de aynı şeyden bahsediliyor, birileri nasıl mağdur ediliyor, birileri nasıl sus payı alıyor, birileri de nasıl pastanın aslan payını kapıyor, bunları da anlatmaya hacet yok; çok yazılıp çizildi, çok okuduk.
Şimdi meseleye geldik. Sur'daki yasağa reklam arası verildikten sonra çekilebilen fotoğraflar gösterdi ki artık insanların geri dönüp yaşayabilecekleri bir evleri yok. Şunu sormadan edemiyorum: Sur'da bir taşla iki kuş mu vurulmak isteniyor? En az 20 bin kişinin göç ettiği Sur'da, insanların geri dönüp yaşayabilecekleri bir evleri var mı?
ÇŞB'nin projesinden bahseden Anadolu Ajansı habere "Diyarbakır'da yeni bir şehir kurulacak" başlığını atmış.
Acaba yeni bir şehir kurmak için bir şehrin viran edilmesi mi gerekiyordu?
Başbakan Davutoğlu "Ev ev temizleyeceğiz" dedi. Bunu nasıl anlamak gerekir, yasak kalktığında veya "temizlik" bittiğinde göreceğiz ama gördüğümüz fotoğraflar, üzerine kolayca "yeni bir şehrin" kurulacağı "harap bir şehir" gösteriyorken "Sur'a bir de böyle bakmak" gerekmiyor mu şimdiden?
BEDRİ ADANIR
DEMOKRAT HABER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var