10 Eylül 2018 Pazartesi

Aptal Çita Sendromu: Küçük işler için büyük enerji harcama!









Küçük işler için büyük enerji harcama!

Gayrimenkul Danışmanlarının plan ve programsızlıklarının, işi oluruna bırakmanın getirdiği olumsuz sonuçların başında günlük enerjilerini harcama önceliği oluşturmaktadır.
Bir Gayrimenkul Danışmanının günlük harcayacağı bir potansiyel enerji miktarı var. Bu enerjiyi günlük plan yapıyorsa önceliği en önemlisine vermesi gerekir.
Danışman dağınık, gelişi güzel iş yapıyorsa bunun için enerjisini tüketecek ve o gün yapacağı en önemli iş için hem zihinsel hem fiziksel olarak kendini yeterli görmeyecek ve doğal olarak üşenecek, vazgeçecek ve erteleyecektir.


Aptal Çita Sendromu bu durumu çok iyi açıklamaktadır.


Çita ismi benekli anlamına gelen 'Çitraka' sözcüğünden almıştır. Kara hayvanlarının en hızlısıdır. Çok kısa sürede çok yüksek bir hıza ulaşır. 3 saniye içinde yüz kilometre hıza ulaşabilirler. Hız yapmaya oldukça elverişli vücutları vardır. Hızlandıklarında ayakları arasındaki mesafe 15 metredir. Bu yüksek hızda sadece 450-500 metre koşabilirler. Çok yüksek hızda vücut ısıları 45 dereceye çıkar bu da beyinlerine zarar vereceğinden uzun süre koşamazlar. Bu süre 30-45 saniyedir. Avlanmadaki başarı oranı yüzde 50'dir.
Çitalar genel olarak kendileri gibi hızlı koşan ve yüksek manevra kabiliyeti bulunan ceylan, impala, antilop ve bazı zamanlarda ise tavşan gibi hayvanları avlarlar.
Hızlı avcı hızlı av; eşit işe eşit ödül.
Tekrar edelim.
Bizim günlük harcayacağımız bir potansiyel enerjimiz vardır. Günlük plan yaparken sıralamayı buna göre dikkate almamız gerekir. Bu plan içinde en önemli şey ne ise ilk yapmamız gereken odur. Ve büyük enerjimizi bunun için harcamalıyız.
Çita ilginç ve akıllı bir hayvandır. Enerji tüketimi konusundaki tasarrufu, akılcılığı  ile dikkati çekiyor. Küçük ava büyük enerji harcayacaksa vazgeçiyor, geri çekiliyor ve yenilgiyi kabul ediyor.
Çita günlük mevcut potansiyel enerjisini yakalayacağı avına göre ayarlıyor. Avın büyüklüğüne göre koşup, enerji harcıyor. Büyük enerjisini küçük av için harcamıyor. Küçük av için harcayacağı enerji miktarı, büyük av için harcayacağı günlük potansiyel enerjisini aşarsa avının peşinde koşmaktan vazgeçiyor ve geri çekiliyor. Küçük av için büyük enerjisini harcar, avını yakalarsa ertesi gün eski potansiyel enerji büyüklüğüne ulaşamayacak ve büyük av peşinde koşmayı göze alamayacaktır.  'Ben seni yersem koştuğumda harcadığım enejiyi elde edemem.' Bu nedenle yapması gereken şeyin avına önem sırasına göre değer vermektir. Tek şey en önemli şeydir. Kaçan balık büyük olur. Kısaca boğulursan büyük denizde boğul. Adın çıkmasın.
Bunun tersini yapanlar, küçük şeyler için ömür tüketenler, büyük enerjilerini tüketerek yok olmayı göze alanlar, kendi potansiyellerinin farkında olamayanlar için söylenen söz; Aptal Çita Sendromu'dur.

Gayrimenkul Danışmanının bu davranıştan öğreneceği, ders çıkaracağı çok şey var. Yani yapacağınız şey ürküttüğünüz kurbağaya değmelidir. Küçük işler için harcayacağınız potansiyel enerjiniz günlük potansiyel enerjinizi aşarsa önemli işinizi yapmadan tükenirsiniz.


 Çitalar akıllı bir hayvandır ve koşarken harcadığı enerji miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı anda çita koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip geri çekilir ve başka av aramaya başlar. Bu nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden çok daha az koşar. 
İşte "aptal çita sendromu" bunun tersini yapan insanların ruh halini ifade etmek için, yani bir tavşanın peşinden yıllarca koşan , sonra da yakaladığı avı bir öğünde bitiren akılsızlar için kullanılır. 

13 Aralık 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var