7 Eylül 2018 Cuma

Kriz Gayrimenkul ile Mi Başlar?







Türkiye'de gayrimenkulde balon olup olmadığı tartışmaları 3-4 yıldır yapılıyor ve bunun gelecekteki krizi en önemli göstergelerinden biri olduğu söyleniyordu. Hatta bir ülkede gayrimenkulde oluşan balonun o ülkenin krizinin nedeni olarak biliniyor.

2008 Amerika'da başlayan Mortgage krizinde olduğu gibi. Amerikan yatırım bankası Lehman Brothers batışı ile başlayan süreç devam ediyor. Sonuç küresel bir durgunluk(resesyon).


 Bu kriz derin kriz. Bu kriz başka bir kriz. Türkiye bunu bugüne kadar görmedi denilebilir.

Uzmanlara göre bugün tedavisine başlansa iyileşmesi 3 yıl sürecek bir krizden bahsediyoruz.


Neden? 

Gayrimenkulde bugüne kadar ara ara, devrevi krizler yaşanmasına karşın fiyat hareketleri hep yukarı yönlü olmuştur. Bu nedenle gayrimenkul sahipleri acil satmak zorunda kalan ve doların yükselmesiyle panik satış talebi dışında gerileyen fiyatları hazmedememekte, sindirememektedir.


Piyasa da bu krize, durgunluğa geçici, 'Türkiye bu krizleri çok gördü. Bu da geçer' tarzında baktı. 

Bu krizin niteliğinin iyi anlaşılmadığını gösteriyor.

Ve kriz giderek derinleşiyor. V(dip) değil VV(çift dip) dedğil L yapacak. Yani dip yaptıktan sonra yatay seyir izleyerek, enflasyon ile durgunluğun atbaşı gittiği yani stagflasyon yaşayacak.


Bazıları 'Türkiye böyle krizleri çok gördü. Bunu da atlatacak' şeklinde algıladığı gibi bazı Gayrimenkul Danışmanları 'Biz bu krizleri çok gördük' 3-4 ay sonra fiyatlar yukarı yönlü  bir ivme kazanacak, dolardan kar edenler gayrimenkule hücum edeceklerdir, mealinde bir kanıya kapılmaktadırlar. Belki kısmi geri dönüşler olabilir. Fakat krize neden olan hangi sorun çözülecek de istikrar gelecek? Ve piyasaya ne kadar güven telkin edilecek?

Belki bir ara soluklanabilir ama krizin giderek derinleşeceğinin sinyalleri alınmaktadır.

Türkiye özelleştirmelerle üretim avantajını yitirmiş, neredeyse üretim ekonomisi felç olmuş, yüzde yüz dışarıdan her şeyi ithal eder duruma gelmiştir. Kağıttan şekere, etten nohuta... 

Türkiye içte ve dışta borçlandı. Kitleler borçları üzerinden yönetildi.

Bugüne kadar uluslararası piyasalardan ucuz ve düşük maliyetli kredi kullandı. Bu borcu inşaata yatırdı. Türk parası bu süreçte yıllık ortalama yüzde 10'luk enflasyona karşın değerli hale geldi. Ya şimdi? Dış piyasalardan borçlanmak çok yüksek maliyetli olmakla da kalmadı, Türkiye güven de telkin etmiyor.


Bunun yanında sermayenin merkezileşmesi, kitlelerin satın alma gücünün düşmesi alıcı potansiyelini de zayıflatmaktadır. İnşaat maliyetleri artmasına karşın satın alma gücündeki düşüşler ve bunun belirsizliği alıcılara  yansıyacaktır.



Türkiye'nin krizi üzerine bir de 2008'den beri gelen ve dünyayı etkisi altına alan büyük kriz çözüldü mü?


İktisatçıların yaşadığımız bu bunalımı 1929 Dünya Bunalımına benzetmeleri, arkasından gelen İkinci Paylaşım Savaşı gibi 2008'den sonra 30 yılı etkisi altına alacağı söylenen bu krizin ardından bir dünya savaşı çıkma olasılığı, yani pazarların yeniden paylaşılacağına ilişkin gözlemler vardır.


Bölgesel savaşlar giderek dünyayı etkisi altına alan ve beraberinde kutuplaşmaları, saflaşmaları getiren bir özellik taşıyor.


Gayrimenkul projelerinde satış rakamlarının çok daha düşüğüne satmak isteyen ikinci el satıcıları bir süre daha fiyatların düşmesine engel olamayacak ve zarar edeceklerdir.


Bu 'krizde zenginlik aynıdır, ama zenginler değişir' deniyor.  Bu sonuca hangi verilerle ulaşılıyor acaba? 
Oysa biz biliyoruz ki her krizde en zenginler daha zengin oldu, en yoksullar daha da yoksullaştı. Krizler toplumun kaymak tabakalarına servet transfer etmekten başka bir anlam taşımıyor.
2008 krizi sonrası  CreditSuisse’in 2010 Küresel Servet Raporu'na göre; piramidin en üst yüzde 8'lik dilimindekiler yüzde 79.7'lik bir servetin sahipleridir. 2017'de ise yüzde 85,6'ya çıkmış. Yüzde 68.4'lük en alt dilim ise 2010'da yüzde 4.2 iken 2017'de 2.7'ye düşmüş.

Türkiye'deki milyoner sayısı 2016 yılında yüzde 19 (15 bin kişi) artarak 95 bin 129 kişiye ulaştı. Toplam mevduat 609 milyar 698 milyon liraya tırmandı.
'Wikipedia’ya göre: 2008’de 1125 milyarderin toplam varlığı 4.4 trilyon dolarmış. 2018’de milyarderlerin sayısı 2754’e, servetleriyse 9.2 trilyona ulaşmış.'

Mart 2018 itibari ile Türkiye'de hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduatı olan 145 bin 989 kişi  olurken 2017 yılının sonunda 909 milyar 979 milyon TL olan toplam mevduat ise  954 milyar 294 milyon TL’ye çıktı. 

Gayrimenkul Danışmanı bu duruma bakarak  'krizde zenginlik aynıdır, ama zenginler değişir' diyebilir mi? Derse yanlış bir taktik ve strateji belirlemiş olur. Neden? 

Zenginlik aynı kalmadığı gibi, sermaye, yani sadece servet de el değiştirmiyor, el değiştirdikçe en üst dilim elinde birikiyor, yoğunlaşıyor. Bu durumda gayrimenkulü satma, satın alma, kiralama büyüklükleri, yetenekleri, sermaye dolaşımı da farklılaşmaktadır. İhtiyacı olanlar konut alamazken ihtiyacı olmayanlar, haydi yatırımcı olduklarını kabul edelim, kaç kere yatırım yapacaklar, kime satacaklar?
Bu sermaye birikiminin getirdiği daralma sonucu konut sahibi olacakların sayısını sınırlıyor. Önce borçlanma yoluyla sonra da borçlanma kapasite ve yeteneklerini yitirmeleriyle daha da büyük bir durgunluğa yal açılması kaçınılmaz hale gelecektir.

Yukarıdaki veriler kriz süresince sermayenin daha dar bir kesimde yoğunlaştığını gösteriyor. Bunun daha fazla yoksullaşma olduğu gerçeğini gözardı edemeyiz. Sermayenin tabana yayılmasının ve iş yapma olanaklarının daralması anlamına geldiğini görmeliyiz.


Sermayenin tek elde yoğunlaşması, piyasada dolaşımda bulunan paranın sanayi ve ticaretten çekilmesini beraberinde getirir. Zenginlik sadece el değiştirmez. Para piyasadan çekilerek tek elde yoğunlaşır. Yoğunlaştıkça piyasalara etkisi de farklılaşır. Nüfuz alanı değişir. Değişim sadece kişilerle sınırlı kalmaz, bu el değiştirme ile satın alma gücü, ilgi alanları, nüfuzu bakımından değişikliklere uğrar.  Daha az dolaşıma girer, daha az harekete sebep olur, piyasalarda işlem hacminin daralmasına sebep olur.


Peki bu yeni koşullara Gayrimenkul Danışmanları kendini nasıl uyarlamalı, nasıl bir taktik ve strateji benimsemelidir?

30 Ağustos 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var