18 Eylül 2018 Salı

Neden sahibinden ilanlarda 'Emlakçılar Aramasın' diye yazar?





Neden sahibinden ilanlarda 'Emlakçılar Aramasın' diye yazar?

Bir ilanda eğer 'Emlekçılaarrrr Araaammmaaaassssıııııınnnnn!' diye özellikle de bağırarak yazıyorsa bunun altında emlakçıya yatan bir öfke vardır.


Bu ilan sahibinin emlakçı ile bir dirsek teması olmuş ve bunun sonucunda memnun olmayan taraf mülk sahibi olmuştur. 
Kurumsal Gayrimenkul Danışmanları nispeten daha az hata yaparlar. Çünkü bu konuda sürekli eğitim almaktadırlar.
Sadece emlakçıları suçlayarak işin içinden çıkamayız ama emlakçının da diplomatik bir tavırla, manevra kabiliyetiyle üzerine gelen rüzğarı tersine çevirmesini bilmesi gerekir.


Örnek o kadar çok ki anlatmakla bitmez. Bir kaç örnekle yetinelim.

Daha önce aktarmıştım.

Emlakçılar komisyonlarını mülk sahibinin yanında tahsil etmeye, pazarlık etmeye, oranını tartışmaya başladıklarında bundan mülk sahipleri son derece kötü etkilenmektedirler.

Diyalog aynen şöyle:
-Ben emlakçı ile çalışmam.
-Neden? Bir sorun mu yaşadınız?
-İsmi lazım değil bir emlakçı müşteri getirdi. Benim yanımda komisyon yüzünden tartışıp müşteriyi kaçırttı.
-Müşteri sizin müşteriniz miydi?
-Hayır. Kendisi getirmişti.
-Tabiki anlattığınız yakışıksız bir durum, olmaması gerekirdi. Her şeyin bir usulü var. Alır ofisine götürürsün, orada anlaşırsın.  Bazen böyle kendi getirdiği müşteri ile sorun yaşayabilir. Müşteri komisyon vereceğini bile bile emlakçıya gelmiş, bunu biliyor ama tam iş olacağı, ciddiye bineceği sırada bir pazarlık daha yapıyor.
-Haklısınız ama müşteri kaçtı gitti.
-Ama kendisi getirmiş zaten.

Bu konuşmaya konu olan emlakçı haksız değil fakat yol yordam bilmemesi mülk sahibinin yanında tartışması dairesinin satılmamasının öfkesini emlakçıya yöneltmesine neden oluyor.


Başka bir diyalog:

-Ben emlakçı ile çalışmıyorum!
-Neden? Sizi üzen bir şey mi yaptılar?
-Ben dairemi satıp daire alacağım diye yola çıktım, bunu emlakçıya da üstüne basa basa söyledim. Emlakçının gösterdiği daireyi beğendim. Kendi dairemi satıp bunu almak istiyorum ama o zamana kadar beklerse. Satılırsa şansımıza artık, dedim. Sanki ben böyle dememişim, ertesi gün beni arayıp kapora istedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Ne kaporası arkadaş, dedim, ben dairemi satarsam alacağım. Onu da ne zaman satacağım belli değil ki? Bne niye adamı bekleteyim? Başladı hakaret etmeye. Terbiyesizleşti, ağzını bozdu. Görseniz bir, bizi çileden çıkardı. Böyle bir şey olur mu allahaşkına!
-Tabili her meslekte iyiler var, kötüler var. Siz çok haklısınız. Olmaması gerekirdi.


Başka bir diyalog:

-Emlakçı ile çalışmayı düşünmüyorum.
-Neden?
-Kurumsal bir firmaya verdim, tek bir müşteri bile getirmediler. Bana vakit kaybettirdiler. Ben kendim satacağım. Şansımı deneyeceğim. Artık ne kadar olursa.
-Böyle kötü örnekler çok. Belki sandığınızdan da fazla. Bu her meslekte var. Kötüler var diye vaz mı geçelim? Doktora, muhasebeciye, mühendise mimara gitmeyelim mi? İyiyi ve doğruyu seçmek biraz da sizin elinizde? Pireye kızıp yorganı yakmayın. Bu piyasada satılanların yüzde 90'nını emlakçılar satıyor. Şimdi siz yüzde 90'nı elinizin tersiyle bir kenara mı iteceksiniz? Sizin amacınız satmak değil mi? Amacınız satmak ise yapmanız gereken üzüm yemek bağcıyı dövmek olmamalı. Bu işin uzmanı, profesyoneli kim? Emlakçı! Müşteri kime gider? Emlakçıya. Çünkü onun dükkanı sizinkinden çok büyük. Sizde bir tane var, onda onlarcası. 
-Emlakçıya verdim ama satamadı.
-Haklısınız. Size ekspertiz yapmış mıydı? Bir fiyat çıkardı mı? Yoksa sizin söylediğiniz fiyatla mı ilana çıktı?
-Ben mal sahibiyim. Benim istediğim fiyatla olmayacak mı?
-Evet, bu yüzden müşteri getirememiştir. Sizin fiyatınız yukarıda kalmış, sizi ikna edememiş. Aslında 'Ben bu fiyatla satamam' diyerek reddetmesi, almaması gerekirdi. Satamayacağı gün gibi aşikar çünkü. Bakın siz de bunu görmüş, fiyatınızı düşürmüşsünüz.


Başka bir diyalog:

-Emlakçılar aramasın diye not düştüm.
-Neden?
-Sahibinden olursa daha kolay satılır diye.
-İyi ama emlakçı anlaşmış yanına müşterisini almış gelmiş. Bu sizi  hangi nedenle ilgilendirir? Siz niye buna engel olacaksınız ki? Sizin amacınız satmak değil mi?
-Ama komisyon ödemek istemeyenler var.
-Bunlar her devirde her yerde her zaman varlar. Varlar diye siz ilana koyduğunuz gün başınıza üşüştüler mi? Hayır. Sorun bu mu? Hayır. Emlakçıya komisyon ödemek istemeyen ya kirasını öderken ya evinizi satın alırken sizi zora sokacağından emin olabilirsiniz. Emlakçı işi bilen, fiyatı, rayici bilen, konunun uzmanı iken bu konuda hiç uzmanlığı olmayan siz alıcı satıcılar fiyat tespit ederken, pazarlık ederken doğrusunu yaptıklarını mı düşünüyorsunuz?
-Tamam orası öyle de, ne bileyim, yazdık işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var