11 Eylül 2012 Salı

İğneada'yı Beğendik...Tenekede Tavuk...Dupnisa:Karanlık Delik...

Hayber Gürsoy

İğneada…Orman ürünleri,Balıkçılık,Turizm…İğneada sandığınız gibi bir ada değil. Kendisi değil ama sadece ismi ada olan bir yer. Evliye Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde kendisini bulan bir yer. Ada olması,o tarihlerde lagün ve longozlarla çevrili olmasından kaynaklanan bir yanılsama olsa gerektir. İğneada’ın çevresi,arka tarafı lagün ve longoz ormanlarıdır. Evliya Çelebi’ye bu tesbiti yaptıran neden bu olmalıdır.

İğneada Çeşme Sokak'ta alıcısını bekliyor. Meraklısına  Ederi: Bin TL.
Bu serçenin sahibi 2yıl önce ölmüş...Arabaya hiç hevesli değilmiş. Yeni sahibini arıyor. Lastikleri sağlam..Sahipsiz diye hurda edilmemiş. İsteyen için telefonu var...

İğneada’ya giderken yol genişletme çalışmaları vardı.
2 yıldır dışarıdan yoğun bir ilginin olduğu İğneada,turizm de atağa kalkmış durumda. Pansiyonculuk gelişiyor. Bir çok binanın camında,duvarında ‘Pansiyorn bulunur’ diye yazı var. Bunun tam olarak ne anlama geldiğini anlayamadım. Bizim adımıza aracılık yapmak mı yoksa kendilerine ait kiralanmak üzere olan bir yerleri mi var,bunu bu yazıdan anlamak mümkün değil.
Sokaklarında her cinsten irili ufaklı,insanlarla içli dışlı olmuş kulaklarında plastik kimlik numaralarıyla dolaşan bir çok köpek var. Özellikle lokantalar önünde yemek yiyenleri seyrederken tuhaf bir manzara oluşturuyorlar.
   Sahilin çarşıya bitişik olan yeri adeta çadırkent gibi...Çadırlarda eğlence,canlı müzik,gecenin geç saatlerine kadar devam ediyor. Bir çok hediyelik eşya satıcısı yavaş yavaş mevsim sonu geldiği için çadırlarını topluyordu.


İğneada’yı kuzeyden güneye birbiri ile paralel kat eden 3 caddesi var. Birisi güneyin en ucundan başlayıp balıkçı barınağına kadar uzanıyor. Şehir bu hat ve buna paralel olan diğer hat  üzerinde yoğunlaşmıştır,diyebiliriz. Güneyinde uzun ve geniş bir kumsal var. Kuzeye doğru,özellikle 3 yıl önce kaderine terk edilerek harabeye dönmüş Öğretmenler Kampı plajına diyecek yok. Burası bir Avrupa kenti olsa eminim ki müthiş bir turist akınına uğrar.
İğneada Öğretmenler Kampı kaderine terkedilmiş...Yazık!
Nüfusu 2 bin beşyüz civarında ama yazın 15 binlere kadar çıkabiliyor,belki daha fazlası.
Yöre halkı orman köylüsü…Geçimlerini çoğunlukla orman gelirlerinden sağlıyorlar. Çift tekerlekli traktör romarkörlerinin önünde uzun üç sırık dikili ve seyir halinde bir traktör görürseniz ve römarköründe biri varsa mutlaka ayakta ve eli arkasında rüzgara karşı dimdik duruyordur.
Öğretmenler Kampı size kucak açıyor!
Kırklareli ‘nden gelen Mustafa Bey söyledi.
-Bir saatte geliyoruz. Güzel yer…Biz sürekli geliriz. Bu güzelim Öğretmenler Kampı kapatıldı. Niye kapatıldı kimse bilmiyor. Yazık oldu. İnsanlar,öğretmenler gelip günlüğü 10 liradan  tatil yapıyorlardı. Buraya bir çimento fabrikası yapıldı. Fabrika sahipleri bir liman yapılmasını istiyorlar. Buradan dışarıya çimento satmak için. Tek parasını biz verelim,yeter ki izin verilsin diyorlar.

   Yirmi yıl inşaat halinde kaldıktan sonra 2 yıldır faaliyete geçen ve İğneada'nın her yerinden görünen devasa bir otel. Canlılık getridiği söyleniyor. Bulgar sınırına turlar düzenliyor.


Bu sahil sizi bekliyor! Sessizliğine bakmayın,sabahın erken saatleri...


Sinoplu Mustafa 20 yıl öncesinden gelmiş. Ama her sene gelmeye devam etmiş,sonunda buranın önemini kavramış ve yer alarak yerleşmiş. İyi bir oto elektrikçi çok güzel para kazanır diyor.
-Belediye ne yapacağını bilmiyor. Öneriyoruz ama dinlemiyor,dedi. Sahilde derme çatma kulübeler yapıp kiraya verdiler. İlkel bir görüntü. Turistk bir yere yakışıyor mu?
Bakımsızlık ve kirlilik özellikle sahillerde göze çarpıyor.
Akşam Kolpa grubu kalabalık bir kitleye konser vermeden önce Belediye Başkanı Tahir Işık 30 Ağustos töreninde konuştu.
-İğneadalılar kaydınızı buraya alın. İller bankasından alacağımız pay artsın. Yatırım yapalım...
Yeni binalar göze çarpıyor. Metrekareleri ortalama bin TL. Çoğunlukla yine Trakya kökenliler geliyorlarmış.


Her işe yarayan emekçi peçkalar öteki adıyla kuzineler

Pazar ucuz değil...Organik köy ürünleri arayanlar için ideal.
Çoğunluğu emekli,tarımdan umduğunu bulamayarak toprakları kaderlerine terk etmişler ve tarımın getirisine bu yüzden sırt çevirerek tarım ve hayvancılık hepten önemini yitirmiş. Kimse zaten sınırlı olan toprakla uğraşmıyor.
Bunun üzerine çeşitli dedikodular eklenince ki içlerinde gerçek olanı şu;bir liman yapılıyor. Sınır ticarete açılacak…Bu yüzden emlak fiyatları tavan yapmış durumda.

Balıkçılar çok dertli…Sorunlar çoookkk...


1 Eylül 2012 Balık mevsimi açılışı...
31 Ağustos günü saat dört-beş sularında balıkçıların barınağında kalabalık var. Günün anlam ve önemine ilişkin konuşmalar yapılmış,katılımcılara balık ekmek ikram ediliyordu. Her zamanki gibi bir kargaşa hakimdi. Ziyaretçilere tekne turu yapıldı.
İğneadalı balıkçılar ekmek balık ikram ediyorlar

Kaptan Adnan Oktar

Kardşi Balıkçı Tufan Oktar

Sınırda,İğneada'ya 10 km uzaklıkta Beğendik köyü var.
-Beğendik’te Teneke Tavuk var! Oraya gidin Tenekede Tavuk tadına bakın.
Öyle yapıyoruz. Beğendik Köyü ortasından geçiyoruz. Köy ama gelişigüzel kurulmuş. Otantik bir mimariden eser yok…Orijinallik yok. Ama beyaz badanalı,çatılı…Tam karşıda bir köy var,bakımlı düzgün…Sessiz bir şekilde bize doğru bakıyor. Türk köyü olacağını düşünüyoruz ama yanılıyoruz,burası bir Bulgar Köyü imiş: Rezova...

Tenekede Tavuk...Farklı bir lezzet...
Beğendik köyü sahilinde Teneke Tavuk ustası Beğendikli Sabri ustayı buluyoruz. Ailece kiraladıkları ama pek kira vermedikleri sahilde acele ile yapılmış,çatıları sazlarla kaplı,rende görmemiş odunlarla yapılmış,her yanı açık direkler üzerinde oturakları olan bir yer…
Tam Bulgar sınırında bir köy. Biraz ileride denize doğru uzanmış olan yüksekçe bir burun üzerinde Bulgar Köyü var. Sınır Rezeva Deresi ile ayrılıyor.

Sınırdaki Bulgar Köyü Rezova

Sabri usta tozlanmış gözlükleri üzerinden bakarak hafif kirli sakalıyla konuşuyor.
-Ben çok yer dolaştım. Burada ne yaparım diye düşündüm. Bunu buldum. Bir çok denemeden sonra kıvamını yakaladım. Çok gelen var. Şimdi mevsim sonu…Ama burası dolar taşar. Canlı müzikte var. Gazeteler yazdı,televizyona çıktım.
Karşısı Rezova,Bulgar Köyü…Şu gördüğünüz Türk bayrağının dalgalandığı yer sınır. Orada Rezeva deresi ikiye ayırıyor. Bizim orada derenin ağzında balıkçılar var. Bulgar balıkçılarla yan yanalar. Birbirlerine balık ikram ederler. Bizim burada halk olarak bir sorunumuz yok. Bakma sen,hükümetler birbirine düşman. Yoksa burada herkes halinden memnun. Bizi ordan bakıp çok merek ediyorlar. Bizim kumsalımızı görüyorsun. Onlar kayanın üzerinde..Rezova Köyünden biri Edirne üzerinden buraya geliyor. Sahilden köyü arayıp işaretleşerek konuşuyorlar. ‘Karşıdan göründüğü kadar güzel bir yer!’ Diyor adam. Eee!Onların eğlence mekanları var! Gece renkli. Bizde yok. Bizde sahilde ne varsa…
Bizim köy emekli köyü. Her evden bir iki kişi emekli. Ne yapacak,nasıl yapacak? Toprakla uğraşmıyor.
Tarım İşletmesi var. Gelirken gördünüz mü? Buradan sahibi bin dönüm arazi aldı. Arazilerini ona satanlar,şimdi onun yanında işçi olarak çalışıyorlar. Şu gördüğün sahil kenarında toprakların çoğu benim kayınbabamın idi. Bir soğan ekecek bir yer bırakmadı sattı. Kendisi yoksul öldü.  Kayınlarım da öyle.


Dupsina Mağarası Ana yoldan 33 km içerde.

Dupsina...Görmeden geçemeyeceğiniz bir yer.


Dupnisa; Bulgarca ‘Karanlık Delik’ anlamına geliyor. Hafta sonları ortalama 600-700 ziyaretçi,bayramlarda ise 1000 civarında ziyaretçi geliyor. Bayramda 3 günlük hasılat 5750 TL olmuş. Ana yoldan33 Km içeride. Öğrenciler 1 TL,yetişkinlere 2.5 TL.

İki katlı,dubleks bir mağara...Üstü kuru 900 metre uzunlukta olan 17 derece, 1700 metre uzunluktaki altı sulu olan mağara ise 10 derece...Biz sulu olanı değil kuru olan,gezintiye izin verilen üst kısımı gezdik.Alttan girdik tepeye çıktık,bir baca gibi. İkisi arasındaki yükseklik farkı 30 metre... 3-4 milyon yıllık bir oluşum süreci varmış.
 Mağaranın olduğu yerde bir Rum köyü varmış. Mübadele yıllarında terkedilmiş. Yakın bir tarihte keşfedilip turizme açılmış...

Sözün kısası gidin görün İğneada'yı... Lafa gerek yok!

03.09.2012

1 yorum:

  1. Merhaba Hayder bey. Beğendik benim köyüm sayılır. Orda güzel bir pansiyon yapmayı düşünüyordum,bunun için araştırma yaparken blogunuza rastladım, bu paylaşımınız için teşekkür etmek istedim, güzel anlatmışsınız.

    YanıtlaSil

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var