5 Eylül 2012 Çarşamba

Konut balonu patlıyor mu?

Adını 2008’de hayata geçirdiği Fiyaka Sancaktepe ile duyuran ve o günden sonra yükselen bir grafik sunan Fi Yapı uçurumun eşiğinde. 
Kendisine ait ödeme sistemiyle bankaları aradan çıkaran ve yurttaşlara senetle daire satan Fi Yapı, 4 bini aşkın dairenin inşaatını yarım bıraktı. Bugüne kadar 18 bin konutu satışa çıkaran Fi Yapı, bir de tüketicilerin imzaladıkları senetleri piyasaya sürünce on binlerce yurttaş, hem evlerini alamadıkları hem de üçüncü bir şahsa borçlu kaldıkları için iki kez mağdur oldu.  Fi Yapı’nın aleyhine icra takibi sayısının 90’ı bulduğu, bunun da parasal olarak 20 milyon liraya tekabül ettiği iddia ediliyor. Konutları alan orta gelirli yurttaşlar ise haklarını alabilmek için Tüketici Mahkemelerine başvurmaya hazırlanıyor. Konuyla ilgili görüştüğümüz ekonomistler, Türkiye’de inşaat sektöründe bir patlama yaşandığını belirterek, her an konut krizine bağlı bir ekonomik krizin yaşanabileceği uyarısında bulundu.

KONUTTAN KAYNAKLI EKONOMİK KRİZ YAŞANACAK

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, genellikle kapitalizmin aşırı üretim ve aşırı birikim sorunlarının  konut sektöründe patladığına dikkat çekerek, Fi Yapı’da yaşanan krizin bunun ilk belirtileri olabileceğine vurgu yaptı.  Özellikle son on yıllarda finansallaşmanın derinleşmesiyle yani konut alıcılarına geniş olanaklar sağlanmasıyla  insanların alamayacakları konutlara yöneldiğini  belirten Kozanoğlu, Küresel Kapitalizmin son 20 yılına bakıldığında konut sektörüne bağlı olarak ekonomik krizlerin yaşandığının görülebileceğini söyledi. Kozanoğlu, “Örneğin 1997’de patlayan Asya krizi ilk olarak konut sektöründe baş göstermişti. Hatırlanacağı üzere kriz Tayland ulusal parası olan Baht’ın  çökmesiyle birlikte başladığı kabul edilir ki Tayland krizi büyük ölçekte lüks konutların özellikle de iş merkezlerinin satılamaması, elde kalması aşırı konut üretiminden doğmuştu. 2007’de patlayan ve hala devam eden küresel krizde bilindiği gibi ABD’deki mortgage piyasasından kaynaklandı. Özellikle düşük geliri olan bankacılık sistemi içersinde o ana kadar yer almamış yoksul, alt ve orta sınıf yurttaşlara alamayacakları konutların pazarlanması,  buradan doğan alacakların ise ikincil piyasada alınıp satılması giderek bir finansal labirentin ortaya çıkmasına neden oldu” diye konuştu.
Kozanoğlu Türkiye ile ilgili ise şu değerlendirmede bulundu: “Türkiye’de de bunun işaretlerini yaşıyoruz. Özellikle İstanbul’da aşırı konut patlaması sade vatandaşın da gözüne çarpıyor.  Çok sayıda konut üretip alıcısının bulunabilmesi için toplumda gelir dağılımının düzenlenmesi,  ortalama vatandaşın alım gücünün artması gerekiyordu. Bu artmadığına göre iktisadi olarak iki durum ortaya çıkabilirdi: Biri aşırı üretilen konutların elde kalması,  ikincisi de konut alma gücüne sahip olmayan yurttaşlara finansal sistemi zorlaması ile konut alma taahhüdü  altına sokulmuş olması. Ben Türkiye’de makro olarak her ikisinin de var olduğunu düşünüyorum ve er geç konuttan kaynaklanan bir ekonomik sıkıntının  baş gösterecektir diyorum. Son dönemde özelikle de  Fi yapı üzerinde yaşanan tartışmalar  bunun ilk belirtileri olarak görülebilir.”
Ekonomist Mustafa Sönmez ise inşaat balonunun patladığını söylemek için henüz çok erken olduğunu belirterek, sadece Fi Yapı’da yaşanan sıkıntıya özgü olabileceğini söyledi.

YAKLAŞIK 40 BİN KİŞİ MAĞDUR

Fi Yapı’dan daire alan yurttaşlar ise Tüketici Mahkemelerine başvurmaya hazırlanıyor.
Mağdur olan yurttaşlardan avukat Orhan Boran,  daire alan çoğu ailenin  kıt kanaat geçindiğini belirterek, ailesinin desteği ile babasının emekli maaşıyla projeye giren insanların olduğunu söyledi. Yaklaşık 40 bin kişinin mağdur duruma düştüğünü kaydeden Boran, “Son derece iyi niyetli,  kibar bir şekilde davrandılar. Tabii onların bu davranışlarından etkileniyorsunuz. Sonuçta karşınızda kurumsal bir şirket var. Sonsuz bir güven içine sokuyor sizi. Fazla araştırma gereği duymadan talep ettiklerini hemen yerine getiriyorsunuz ve ödeme yapıyorsunuz. Bize senetten söz ettiler. Diyelim ki 60 bin TL’ye daire alacaksınız. ‘60 TL nakit veremiyorsan 30 bin TL nakit ver’ diyorlar. Geri kalanı da bir sene sonra ödemek  üzere senede bağlıyorlar. Bir sene sonra senedin günü geldiğinde sizi ödemeye davet ediyorlar. Fakat enteresan tarafı şu; senetlerin ödeme tarihlerini inşaatların teslim zamanına göre ayarlamışlar. Ancak inşaatlar bitmiş değil. Bitmemiş bir inşaat için neden senet ödeyeyim ki diye düşünüyorsunuz bu kez. Bu arada da senetler piyasaya ciro edilmiş. Fi Yapı’ya gittiğinizde diyorlar ki, ‘biz senetleri ciro ettik. Gidin ciro edilen kişiyle görüşün’ O kişiyle görüşüyorsun o da diyor ki, ‘biz hem Fi Yapı’dan hem de sizden alacaklıyız. Ödemezsen haciz işlemlerini başlatırım’ Mağdurlar olarak senetlerin iptali ya da tedbir koydurma hakkımız var.  Bugüne kadar bir muhatap bulmadık. Ancak Fi Yapı yetkilileri, Pazartesi günü bir basın toplantısı yapacakmış.Öncesinde bizlerle konuşmak istediğini söylediler” diye konuştu.
‘DAİRELERDE NE DOĞAL GAZ, NE SU NE ELEKTRİK VAR’
İsmini vermek istemeyen bir mağdur ise şunları söyledi:  “Gebze’den bir daire aldım. Peşin fiyatı 109 TL’ydi. Elimizde avucumuzda ne varsa sattık ve daireyi aldık. Malum  çalışan dar gelirli insanlarız. Bize 2011 Kasım ayında teslim edeceklerdi daireleri. Binada kullanılacak malzemelerin kaliteli olduğundan söz ettiler. Ancak birinci sınıf musluk bataryaları 350 TL iken dairlerde 30 TL’lik bir batarya kullanmışlar. Dairenin tapusunu aldık ama tam olarak benim değil elimde bir kağıt parçası var sadece. Ayrıca dairelerde  ne doğal gaz var, ne su, ne elektrik, çevre düzenlemesi bile yapılmamış. Satılsa satılmaz. Fi Yapı’yı aradık ama alay eder gibi  sürekli oradan oraya aktardılar bizi.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var