17 Ağustos 2012 Cuma

7.4 şiddetinde kentsel dönüşüm

Merkez üssü Gölcük olan, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara ve İzmir'e kadar hissedilen 17 Ağustos 1999 depremi binlerce insanın can kaybına neden olmuş, başta Gölcük olmak üzere Kocaeli'nin büyük bir kısmı yerle bir olmuştu.
Depremin 13. yıldönümünde TMMOB'a bağlı odalardan gelen açıklamalarda depremlerin büyük felaketlere dönüşmesinin önüne geçmek için ranta ve kâra dayalı politikalardan vazgeçilmesi gerektiği bildirildi.
Resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişinin, resmi olmayan rakamlara göre ise bu sayı 50 bin ile 70 bin arasında değişiyor. Depreminin yaşattığı can kayıplarının fazla olmasındaki en büyük kusur ise binaların depreme dayanıksız olmasıydı. Büyük Marmara depreminden bu yana Türkiye'nin 'deprem ülkesi' olma gerçekliğinin bilinmesi ve uzmanların uyarılarına rağmen yeterli önlemlerin alınmadığı, 99 sonrasında yaşanan depremlerin bıraktığı etkiler de hala hafızalarda.
TMMOB'DAN ÖNEMLİ UYARI
TMMOB'a bağlı Jeoloji Mühendisleri Odası ve Jeofizik Mühendisleri Odası, Marmara depreminin 13. yıldönümünde yetkililere önemli uyarılarda bulundu. Yapılan açıklamalarda, Türkiye'nin yüzde 92'sinin deprem tehlikesi altında olduğu vurgulandı. Açıklamada, geçen 13 yılda afet yönetim sisteminin çözümün değil sorunun bir parçası olmaya devam edildiğine dikkat çekilerek, sorunun ana kaynağınının siyasi iktidarın ‘insan hayatı ve kâr hırsı’ arasındaki tercih olduğu vurgulandı.
İKTİDARIN 'TOKİ' ZİHNİYETİ
17 Ağustos depreminde en büyük can ve mal kaybının yaşandığı Yalova Hacımehmet Ovası'ndaki yapılaşmalarda kat sayısının giderek arttırıldığı belirtilen açıklamada, bunun siyasi iktidarın ‘TOKİ zihniyeti’ olarak değerlendirildi. AKP hükümetinin deprem olgusunu ‘kârlı bir pazar’ alanı olarak gördüğü ifade edilen açıklamada, uzmanların uyarılarının göz önüne alınması ve halkın can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir ortamın yaratılması gerektiği vurgulandı. Açıklamalarda özellikle öne çıkarılan ‘TOKİ'nin yeniden yapılandırılması ve kent yoksulları için sosyal konutlar üreten bir yapıya kavuşturulması’ gerekliliği oldu.
Ayrıca, Mimarlar Odası da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı önünde, deprem ve afetlere yönelik çözüm odaklı politikaların hala hayata geçirilmemesini protesto etti. Yapılan eylemde konuşan Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu Büyük Marmara depremi sonrası yaşanan süreçte, afetlere karşı güvenli ve sağlıklı çevrelerin oluşturulması için hiçbir adımın atılmadığını ifade ederek, AKP'nin 2000 yılında kurulan 'Ulusal Deprem Konseyi'ni 2007 yılında lağvederek, bu alanı siyasallaştırdığını söyledi. (Ankara/EVRENSEL)

‘8 SENE BOYUNCA HİÇBİR GİRİŞİM YOK’
İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Selim Tulumtaş ise, siyasi iktidarın 8 yıl boyunca depremde çözüm önerilerine ilişkin hiçbir girişimde bulunmadığını söyledi. 2012 yılında çözüm olarak Afet Yasası'nın çıkarıldığını belirten Tulumtaş, Kentsel Dönüşüm Yasası olarak da bilinen yasanın, geçmiş dönemlerdeki bilimsel çalışmaların gereklerini ve Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı'ndaki hedefleri karşılamadığını söyledi. Tulumtaş, yasa ve yönetmeliklerin yapılan hizmetleri piyasalaştırdığını ifade etti.

YENİ BİNALARIN DA DAYANIKSIZ OLMA İHTİMALİ VAR
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli de yaptığı açıklamayla Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen yasanın da henüz bir sene önce yürürlüğe giren Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planındaki hedefleri bile karşılamadığını dile getirdi.
Emekli, yapı denetiminde yapılmak istenen değişiklikler ve odaların denetim süreçlerinin dışına itilmek istenmesi nedeniyle, depreme dayanıksız denilerek yıkılacak binaların yerine yapılacak olan binaların da sağlıksız olma ihtimalinin bulunduğunu belirtti.
Emekli, İMO olarak İzmir'in belli başlı meydan ve merkezlerine depreme karşı duyarlılık içeren pankartlar açıp, stant kuracaklarını belirterek, buralarda inşaat mühendislerinin halkı bilgilendireceğini ifade etti. (İzmir/EVRENSEL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var