4 Ağustos 2012 Cumartesi

Taksitle yaşayıp, borçla ölenlerin sayısı bir ayda yüzde 17,2 arttı.

Bireysel kredi ve kredi kartları kullanımı, buna karşılık borcunu ödemeyenlerin sayısı da her geçen gün artmakta. AKP'li yıllarda sürekli gerileyen reel gelir nedeniyle geçimini sağlamakta zorlanan emekçi sınıflar çareyi kredi kartlarında ararken, artık borçlarını ödeyemez hale geldi.
"Müjde! İhracatta rekor artış, ithalat hızla geriliyor, ticaret açığında büyük düşüş, ekonomi tıkırında... " ve benzerleri...
AKP iktidarının ekonomik performansı hakkında benzer değerlendirmeleri özellikle son dönemde çok sık duyar olduk. Ancak birtakım somut veriler ile desteklenen bu tezler dikkatli bir gözle incelendiğinde gerçek bambaşka.
Güney Afrika gibi altın üreticisi ve ihracatçısı bir ülke olmayan Türkiye’nin başka ülkelerden alarak İran’a yaptığı altın satışı nedeniyle geçici olarak artan ihracat rakamları, buna bağlı olarak yine geçici şekilde daralan dış açık, ekonomik canlılığın azalmasına bağlı olarak düşen ithalat rakamları ve giderek daha büyük bir toplumsal sorun alanına dönüşen işsizlik özellikle genç nüfus işsizliği söz konusu gerçekliğin temel göstergeleri olarak sıralanabilir.
Öte yandan krizde olan Yunanistan, İtalya, İspanya, İrlanda… Dahası krizde olan kapitalizm bu gerçekliğin önemli bir başka bileşeni olarak değerlendirilmekte. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan 2012 Haziran ayına ilişkin geçici dış ticaret verilerine göre, Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatın, 2011 yılının haziran ayına göre %10 azalarak 4 milyar 926 milyon dolara gerilemesi de yine bu durumun sonucu olarak değerlendirilmeyi hak etmekte.
Bankalara borcunu ödeyemeyenlerin sayısı bir ayda yüzde 17,2 arttı
Taşıma suyu ile dönen ve pamuk ipliğine bağlı olan AKP’nin “güçlü ekonomi” söylemini yalanlayan bir başka gösterge ise bireysel kredi ve kredi kartları verileri.
Tüketici Dernekleri Federasyonu’nun yaptığı bir araştırma göre, milyonlarca insan ihtiyaçlarını karşılamak için kredi kartına mecbur bırakılırken, ülke insanın bankalara olan toplam borcu 7 Avrupa ülkesinin kamu borcuna denk.

Buna göre, Türkiye genelinde Haziran ayında bir önceki aya göre, finans kurumlarına bireysel kredi ve kredi kartları borcunu ödemeyenlerin toplam sayısı bir önceki aya göre yüzde 17.2 artış gösterdi.
Merkez Bankası verilerine göre, bireysel kredi ve kredi kartları kapsamında borcunu ödemeyen ve gecikmeli olarak ödeyenlerin toplam sayısı 120 bin 432′den 141 bin 198′e ulaştı.
Aynı ayda bireysel kredi borcunu ödememiş kişi sayısı 47 bin 33′ten 59 bin 119′a, kredi kartları borcunu ödememiş kişi sayısı ise 73 bin 399′dan 82 bin 79′a yükseldi.
Ocak 2012’de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın verdiği bilgiye göre, tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının toplamı; AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 33 katın üzerinde artış göstererek 212 milyar 465 milyon liraya ulaştı.
Türkiye'de işsizlik, yoksulluk istatistiklerine baktığımızda değişmeyen tek şey asgari yaşam şartlarının günden güne daha da zorlaştığı gerçeği. 81 yaşındaki Jale Ergür'ün hala kredi borçlarını ödemeye çalışması gibi emekçi sınıflar kredi borçlarıyla yaşamaya mahkum ediliyor.

Bahsi geçen bu göstergeler emekçi sınıfların ücret geliriyle geçimini sağlamakta zorlandığının ve bu nedenle kredi kartlarına ve kredilere başvurmak durumunda kaldığının kanıtı niteliğinde. Son veriler ışığında özellikle AKP döneminde bu tarz borçlanmaya daha bağımlı hale gelen emekçi sınıfların artık borçlarını ödeyemez hale gelmesi ise dikkat çekici bir başka gerçeklik olarak karşımıza çıkmakta.
(soL-Ekonomi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var