6 Ağustos 2012 Pazartesi

Kentsel Dönüşüm lobisi iş başında


“Kentsel Dönüşüm Yaparak Afetlere Engel Olmak Mümkün mü?” (Okumak için tıklayınız)  başlıklı yazımızda; Bütüncül planlamayı ortadan kaldıran, bina yapım ve denetim süreçlerinde herhangi bir değişiklik öngörmeyen söz konusu yasanın, daha yaşanabilir kentler ve daha dayanıklı yapıların üretilmesini sağlamasının söz konusu olamayacağını, Samsun örneğinde yaşandığı gibi bu tür uygulamaların bizzat felaketlerin nedeni olabileceğini belirtmiştik.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa” ve bu yasa uyarınca yapılacak kentsel dönüşüm uygulamalarını ve yıkımları tartışmaya devam ediyoruz. Bu yazımızda; “Eğer daha sağlıklı bir çevre ve daha güvenli konutlar üretilmesini sağlamayacak ise biz bu işi niçin yapıyoruz, yapmak için yasa üzerine yasa çıkarıyoruz?” ya da Afetlere Engel Olmak İçin Yapılacağı Söylenen Kentsel Dönüşüm, Sosyal ve Ekonomik Afetlerin Nedeni Olabilir mi? sorularına yanıt aramaya çalışacağız.
Dönüşüm lobisi (bu lobi siyasiler, finansçılar, inşaat ve emlak pazarlama şirketlerinden oluşuyor) 7 milyon konutun yenilenmesi gerektiğini söylüyor ısrarla. Bu sayılara nasıl ulaşıldı, bu binaların dayanıksız olduğuna kim nasıl karar verdi kimse bilmiyor. Vatandaşla ya da uzmanlarla (meslek odaları, üniversiteler) paylaşılmış bir bilgi de söz konusu değil. Birileri binalara dıştan bakarak mı karar verdi bu binaların dayanıksız olduğuna ya da birilerinin söylediği gibi belli yaşın üstünde olan tüm binalar otomatikman dayanıksız mı kabul ediliyor belli değil.
İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün internet sitesinde yer alan bir haber bu konuda ciddi ip uçları veriyor. Söz konusu habere göre; İzmir’de10 ilçede 880 bin kişinin oturduğu 313 bin konutun dönüşüm kapsamına girdiği ve bu binaların fotoğraflandığını söyleyen, Çevre ve Şehircilik İl Müdürü M. Ata ERPOLAT (bu açıklama içerisinde de, bu binaların dayanıksız olduklarına nasıl karar verildiğine dair bir bilgi bulunmuyor), yaklaşık on yıl sürecek bu yık-yap sürecinin İzmir’in ekonomisine büyük katkı yapacağını, 25 milyar dolarlık iş potansiyelinin ortaya çıkacağını söylemiş. (http://www.csb.gov.tr/iller/izmir/index.php?Sayfa=haberdetay&Id=5228)
Bu açıklama ile kimsenin dikkat etmediği, ancak zurnanın zırt dediği noktaya yani bu dönüşümün hangi parayla yapılacağı konusuna gelinmektedir. Bu çok önemli bir sorudur.
Ülke çapında yenilenecek konut sayısının 7 milyon adet olarak ifade edildiği düşünülürse bu soru daha da anlamlı hale gelmektedir. 313 bin konutun yıkılıp yapılması yada güçlendirilmesi 25 milyar dolarlık bir ekonomik hareketlilik yaratıyorsa, 7 milyon konutun yaratacağı “hareketlilik” yaklaşık olarak 560 milyar dolar olacaktır. Bu büyüklükte bir paranın kaynağı nereden bulunacak, yaratılan bu hareketlilikte 560 milyar dolar nereden nereye doğru hareket edecektir?
Yetkililerin açıklamalarına bakılırsa evleri yıkılacak kişiler bu işten karlı çıkacak, bırakın para kaybetmeyi, 200 m2’lik konutu yerine 450m2’lik bir konutun sahibi olabilecekler. Bu inşaatları yapacak inşaat sektörünün de bu işten kazançlı çıkacağı açık. Bu yüzden olsa gerek, kentsel dönüşümü canı gönülden destekliyorlar. Devlet memnun. Bu sayede, bir yandan bütçeden para çıkmaksızın ülkedeki afet riski ortadan kaldırılırken, diğer yandan, İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürü’nün de belirttiği gibi, ülkenin her yanında başlayacak konut inşaatları nedeniyle ülke bütünüyle bir şantiye görüntüsü kazanacak, ekonomi canlanacak, işsizlik azalacak, borsalar coşacaktır. Anlaşılan o ki, tam bir “kazan-kazan” durumu.
Biz ise halen yukarıdaki soruya takılmış durumdayız. Bu inşaatların, yık-yapların parası nereden gelecek, para kimin cebinden çıkacak?
Sorunun doğru yanıtı için bakmamız gereken ilk yer, kentsel dönüşüm konusunu en çok gündeme getirip destekleyen finans kanalları olmalı. Ne de olsa konuyla en çok onlar ilgili. “Gün boyu parayla para kazanmanın yollarının anlatıldığı sözde ekonomi kanalları, ne oldu da vatandaşın barınma sorunuyla bu kadar ilgili hale geldi?” sorusunun yanıtı, söz konusu paranın kaynağını bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Bu yönüyle değerlendirildiğinde kentsel dönüşümün gerçek gerekçesinin, vatandaşın sağlıklı kentler ve dayanıklı konutlara kavuşmasını sağlamaktan ziyade, finans ve inşaat sektörünün canlandırılması ile ilgili olduğunu söylemek pek de yanlış olmayacaktır.
7 milyon konutluk yık-yap süreci için gereken para, bankacılık sistemi kanalıyla uluslararası finans sisteminden borç olarak temin edilip, barınacak bir ev almak zorunda kalan kişilere borç olarak verilecek, finans ve inşaat şirketleri kazanırken bu konutları almak durumunda olan vatandaşa 560 milyar dolarlık bu borcu ödemek düşecektir.
Bu noktada, 2008 de ABD’de patlayan ve tüm dünyayı sarsan mortgage krizinin nedenlerini ve milyonlarca insanı evsiz, işsiz ve ödeyemeyeceği borçlarla baş başa bırakan acı sonuçlarını bir kez daha hatırlamakta yarar bulunmaktadır.
Ahmet Müfit
Odatv.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var