4 Ekim 2012 Perşembe

Başbakan Gelmeden Esenler,Havaalanı Mahallesi Karıştı,Halk Ayaklandı

Esenler,Havaalanı Mahallesi Sakinlerinin Kentsel Dönüşüm tepkisi
Başbakan Gelmeden Esenler,Havaalanı Mahallesi Karıştı,Halk Ayaklandı.
Hayber Gürsoy
5 Ekim’de Başbakan tarafından ilk kazmanın vurulacağı yer olan Havaalanı Mahallesi karıştı. Kentsel Dönüşüm uygulamalarına karşı 300 kişi akşam namazından sonra Havaalanı Mahallesi,Yunus Emre  Camii Kütüphanesinde toplandı. ‘Çözüm istiyoruz!’Diyerek Belediye Başkanı M.T Göksu’yu suçladılar.Ortak istek ‘Biz bu mahalleden başka yere gitmek istemiyoruz. Biz başka yer göndermesinler.Hakkımızı versinler. Hepimiz yaşlı insanlarız. Bu yaştan sonra borç mu ödeyeceğiz?’ şeklindeydi. Büyük bir öfke ile bunundan soluyan halk ne yapacağını tartışıyordu.

Kadınlar cami bahçesinin dışında olan biteni meraklı gözlerle izlediler. Tartışmalar akşam geç saatlerine kadar sürdü. Oy verdiklerine bu sefer hoşgörülü değillerdi. Bu görüntüler Kentsel Dönüşüm sürecinin ne kadar zorlu geçeceğinin göstergesiydi. Yaklaşık 150 kişi Belediye Başkanlığına verilmek üzere hazırlanan ortak metni imzaladı. Hararetli kalabalık şimdiye kadar karşılarına çıkanlara, söylenenlere inanmıyor,kendilerine söz verenlerin sözüne güvenmediğini söylüyordu.

Haklarının gaspedilmeye çalışıldığını düşünen öfkeli bir kitle ortak bir metin üzerinde anlaşmaya çalışıyor,her kafadan bir ses geliyordu.
-Bunu yaz arkadaş. Biz buranın sahibiyiz. Buranın sahibi biziz.Bunu yaz.
-Herkes haklarına sahip çıksın.
-Hakkınızı arayın.
-Bu işin vebali büyük.
-Komple mahalleyi yıkmayın!
-Bizi aptal,cahil yerine koyup bir iki parlak sözle,bir resim göstererek kandırmaya çalışıyorlar.
-Kananlar var ama. Kentsel Dönüşüm Bürosu’na gidip neyin altına imza attıklarını bilmeyenler var.
-İfrazlı tapu yok,hisseli…Söz verdin,hani nerede?
Özellikle ifrazlı tapu istemelerinin sebebi,hisseli tapuya göre ellerinin daha güçlü olacakları idi.

En çok tepki Belediye Başkanı çekiyordu. Belediye Başkanı’nın her adının geçtiğinde sözlerinde bir öfke görülüyordu.

Musa Sönmez adlı vatandaş;
-Belediye Başkanı Göksu’nun verdiği sözlerin hiçbiri birbirini tutmuyor. Her yerde ayrı ayrı konuşuyor. ‘Sizleri ayrı bir yere taşıyacağız. Yerinizi yapıp sonra buraya taşıyacağız.’Dedi. Sonra başka bir şey söyledi. Havaalanı Mahallesi’nde 1500 dairede 5 bin kişi yaşıyor. ‘Kiraya çıkaracaksınız,kira bedelini vereceğim.’ Diyor. Burada kiraya yer yok! Bir tane kiralık yer bulamazsın. Bu ne demek oluyor? Başının çaresine bak! Nereye gidersen git! Bizi mahalleden kovacaklar. Bütün dertleri bu. Biz öncelikle mevcut hisseli tapuların ifraza dönüştürülerek verilmesini istiyoruz. Biz verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz.  Proje gösterilerek kaç daire verilecek… Bunları açıklasın. Ondan sonra bizden yer istesin.  Hiçbir şey belli değil. İşine nasıl gelirse öyle konuşuyor.

Adının açıklanmasını istemeyen başka bir vatandaş araya girdi.
-Ortada proje yok. Her şey sanal.  Anlaşma metni yok. Altında belediye yetkilisinin adı yok,imzası yok. Nereye,neye imza atacağımız belli değil. Eskom imzası yok.

-Belediye Başkanı Göksu,bugünkü konuştuklarını yarın unutuyor. Her seferinde farklı projeler ortaya koyuyor. Bazı hacizli tapu sahiplerinin paralarını ödeyerek imzaya zorluyorlar.

   Elinde kalem, bir metin oluşturmaya çalışan arkadaşına sesleniyorlar.
-Yaz arkadaş. Havaalanı Mahallesi Platformu Olarak Belediyeden İsteklerimiz. Başlık böyle olsun.
-Yaz,görüşmelerin tek tek değil toplu olarak yapılması.
-Daha önce Kentsel Dönüşüm sözü verilip yerine getirilmeyen Çiftehavuzlar,Oruçreis ile ilgili son durumları yaz.

    Çayocağı bahçesinde başka bir grup heyecanlı bu şekilde tartışıyordu.
-Belediye Başkanı,Selçuk Düğün Salonu’nda seçime girerken bize ne dedi? ‘Tapuları vereceğim!’ Verdi mi? Vermedi. Sonra bize ne dedi? ‘Siz bana bunun için mi oy verdiniz?’ Biz de ‘Evet,bunun için oy verdik’ dedik. Ben de AKP’liyim ama bir daha bunlara oy vermem!

   Murteza Kızılkaya; 70 yaşındayım. 5 Ekim’deki yıkım ile belediye hesabına 10 milyon yatacakmış. Şu köşedeki bina yıkılacak. Bütün dertleri bu parayı kasaya atmak.

   Daha o lafını bitirmeden başkası araya girdi: 68’den beri çalıştım çabaladım,başımı sokacak bir ev yaptım. Onu da şimdi elimden alıyorlar. İnsanda biraz vicdan olmalı. Bize yazık! Allah’tan korksunlar. Bize ev verecekler, borçlu çıkaracaklar. Ben bu saatten sonra bir de borç mu ödeyeceğim? Zaten kıt kanaat geçiniyoruz. Bu olacak iş mi Allah’ını seversen!
Başka biri:
-Milleti resmen kandırıyorlar. Korkarım,buralar komple yıkıp bizi buradan kovacaklar. Bunların amacı bu.  Bizi sokağa atmak. Gözlerimize uyku girmez oldu.
-Bu kadar insan kiraya çıkacak. 5 bin kişi… Bu kadar halkı nereye sığdıracaksın? Nereye gidecek bu kadar insan? Milletin korkusu,güvensizliği bu…Kimse artık inanmıyor, güvenmiyor bu insanlara. O kadar çok tutarsızlıklar oldu ki…
-Kiralar yükselecek. Geçen bir arkadaş bir yakının evi boşalacakmış,sözünü almaya çalışmış. Adam bir milyar istemiş! Bu ne demek yahu? En az 5 bin kişi var…
-Askeriyenin yerini aldık, dediler. Orayı yapınca oraya taşıyacağız,sonra burayı yapınca sizi buraya taşıyacağız,dediler. Sonra bu da tutmadı. Şimdi başka bir şey söylüyorlar.

   Masayı çevreleyen bir başka grup içindeki Hüseyin Hişt:
-Belediye kendi kasasını doldurmak için 5 Ekim’de şov yapacak!…
-Milletle oynanıyor. Millet bunun farkında değil. Kış uykusunda kolay kolay uyanmıyor.
-Ortada proje yok. İnternetten uydurma resimlerle bizi kandırmaya çalışıyorlar. Her şey karmakarışık. Halk neye inanacağını bilmiyor. Birilerine peşkeş çekilecek. Bunların amacı bu.
Benim alternatifim var ama bu kadar adam ne yapacak? Ömür boyu borç ödeyecek. Var mı böyle bir şey!
Bir diğeri onu desteklemek için…
-Sulukule’de  ne yaptılar?
-Ne yaptılar?
-Yaptıkları ortada! Taşoluk’a sürdüler…
Birisi öfke ile lafa karıştı.
-Herkes yağcılık yaptığı zaman ben karşıydım. Kimse konuşmasın! Ben restimi çektim. Var mısın yarın belediye önüne gidelim?
-İş işten geçmiş,bu saatten sonra ne yapacaksın?dedi masada Hüseyin’in yanında oturan yaşlı bir hacı. Başkana ‘yap’ diyeceğim.  Yarın yıkılacak! Topla milleti ben de geleyim. Akıllı sen ile ben miyim?
-Yahu bir Pazarın kalkması için referandum yapıldı da bu Kentsel Dönüşüm için niye yapılmıyor?
-Bakın arkadaşlar. Bu işin bir de Avrupa’sı var. İnsan hakları diye bir şey var.

   Çayocağında en sonunda akil adamlar grubu ortak bir metin üzerinde anlaşarak işi yazılı hale getirdiler:

Esenler Belediye Başkanlığı’na
1-İfrazlı tapu istiyoruz.
2-Bize taahhüt edilenleri kağıt üzerinde yazılı olarak tebliğ edilmesini istiyoruz.
3-Maket değil,gerçek proje istiyoruz.
4-Görüşmelerin topluca yapılmasını istiyoruz.
5-Bize konut yapılarak yerimize yapılacak binaların inşaatı bitince geçmek istiyoruz.
-Kiracı olan vatandaşların mağdur edilmesini istemiyoruz.

Bu metni 150 kişi isim,soyad ve telefon numaralarını yazarak imza edildi.

Bu arada haberimiz yoktu,diye gelenler oldu. Çayocağı çalıştıran kişinin ‘Sabahın köründen beri aç bilaç ayaktayım. Tamam,bu kadar yeter!’çıkışı üzerine yavaş yavaş içerden  bahçeye çekilen kalabalık dağılmaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var