l Rakamlar dünyanın önünde parlak bir dönem olmadığını gösteriyor, Türkiye için de aynı durum geçerli mi? Örneğin son zamları bir tehlikenin sinyalleri olarak mı görelim?
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, durup dururken bu kararları almak kolay değil, belli ki kamu dengesinde bir bozulma var. Bütçe gelirlerinde evdeki hesap çarşıya uymamış, harcamaları kısmakta başarılı olunmamış, iki yıllık seçim süreci dikkate alınırsa bütçe disiplinini sağlamak da kolay olmayacak. Açığın büyümesini önlemek için gelir yaratıyorlar. Bunun içinde enflasyonist baskı üreten kararlar var. Özel tüketim vergisi artışları, doğalgaz ve elektrik zammı gibi. Özelleştirmeye de hız vermeye başladılar. Halka arzlar blok satışlar gündemde. Küresel likidite bolluğunda yapılmayan şeylerdi, unutmuştuk bunları. Buradan çıkacak sonuç kamu dengesini düzelteceğiz? Bunu yaparken başka şeyleri bozmayalım. Kamuya nereden transfer yapacağız kamuya halktan mı, özel sektörden mi, dışarıdan mı yapacağız? Faturayı nasıl dağıtacağız? Mali disiplini düzeltmek için yapıyorlar diyerek alkışlamak yetmez, bir şeyi düzeltirken diğerini de bozacak.
l Getirisi götürüsünden daha mı çok olacak?Koşullar bize uymuyor biz koşullara uymak zorundayız. Yeni koşullar, diğer kesimleri etkileyecek. Zamlar ürünlerin maliyetini artıracak. Tüketicilere bakalım: Memurun aldığı zam yüzde 3 hadi 6 olsun, faturalar yüzde 30 artmış. Ete ekmeğe süte ulaşıma zam gelecek. Satın alma gücünü azaltacak zorunlu ihtiyaçtan kısamayacağı için diğer harcamaları kısacak ya da borçlanacak. Bunun faturası mali sektöre çıkar.
Ekonomileri binaya benzetiyorum, binanın sağlamlığını manzarasına, dış görünüşüne değil, taşıyıcı kolonların kalitesine bakarak anlarsınız. Bu ülkenin taşıyıcı kolonları, bu ülkenin halkı. Bu ülkenin krizlerden kolay çıkmasının sihri vatandaşın borçsuz olmasıymış yani kolonlar sağlammış. Bugün yine her 100 kişiden 31'inin işi var ama her yüz kişiden 50'si borçlu. Türkiye bundan sonra gireceği krizden çıkamayacak.
l Bütçe neden bu kadar hızlı bozuldu? Türkiye, küresel krizden en çok etkilenen ülkeler arasındaydı. Çıkış iç talepte görüldü; iç talep uyarıldı. Sermaye hareketleri de boldu ama bu kez cari açık fırladı. Hükümet duvara toslamamak için çareyi ekonomiyi soğutmakta çözüm aradı. 2B arazileri devreye sokuldu, bedelsiz askerlik çıkarıldı, yabancılara mülk satışı çıkarıldı. Bu arada elektrik dağıtım ihaleleri de çuvalladı. Tüm bu argümanlardan beklenen gelir elde edilemedi. Geliri mi artıracağız harcamayı mı kısacağız? Seçim sürecine giriyorsun harcamayı nasıl kısacaksın. Şu anda Türkiye'nin benim gördüğüm iç talep daha da daralacak. 2011'de rüyamızda göremeyeceğimiz seviyeleri gördük iç talepte bir daha olmayacak. Bütçede gelir kaybı kronikleşecek.
l İç talepteki daralma bir tercih değil miydi?1995 sonrası dünya ekonomisi hastalandı. Talep daralmasını önlemek için insanların farkındalıkları azaltıldı, nefisleri artırıldı ve harcamaya yönlendirildi. 2002'den sonra Türkiye'de de oldu. Kredi kartları dağıtıldı, satın alma gücümüz azaldı ama borcumuz büyüdü. Bu sürdürülebilir bir durum değil, dünyadaki enflasyonist baskı da üzerine eklendi. Şu anda da bu durum devam ediyor para basarak bunun çözülmeyeceği açığa çıktı.
l 2013 nasıl bir yıl olacak? Yurtdışından bakalım; ABD'de işlerin düzeleceğini düşünmüyorum. Obama yeniden seçilirse harcama kısmazlar, zenginlerden daha çok vergi alırlar. Rommey seçilirse geniş kesimlerden kesinti yapacak. Avrupa'ya gelince benzer sıkıntılar orada da var. Avrupa büyümeyi unutacak, çok cephede savaşması gerekiyor. Çin'in bize mal satmaya başladığını düşünün mahvoluruz. Petrol zengini komşuları da elimizin tersiyle itiyoruz. Türkiye'ye eskisi kadar para gelmeyecek, talep düşecek ve dış pazarlarda sıkıntı yaşayacağız.
l Okurlarımıza ne önerirsiniz? Türkiye'de beklentileri yönetmek için bir koro var. Merkez Bankası enflasyon konusunda bir şey söylüyor, tüm mali sektör tekrarlıyor. Başbakan bir şey söylüyor, kimse karşı çıkmıyor. 'Yatırım yap' yapıyor, 'tüket' tüketiyor, organik robota dönüştük. 2013 tehlikeli bir yıl olacak; dalgası, tehlikesi bol, fırsatı az olacak. Yokuşu indik, ovaya geldik şimdi karşımızda dik bir yokuş var. Aklı başında olan borçtan kaçınır, riskten kaçınır. Bankalar borç vermek istese de müşteri bulamayabilir.
l Ekonomi yönetimi sorunların farkında değil mi?Merkez Bankası Başkanı 'uçak iniş yaptı ancak henüz durmadı' dedi. Görünen o ki, uçak durmuş inmişiz ve bundan sonra yola yayan devam edeceğiz. Uçmaya alıştık biz ama tekrar uçamayız. Çünkü iniş takımları kırıldı. Babacan da Merkez Bankası Başkanı da tehlikenin farkındalar ama düşüşü yavaşlatmaya çalışıyorlar. Ekonomi Bakanı Çağlayan da 'üretici perişan' diyor, 'ucuz kredi' diyor. Sanayici gözüyle bakıp doğru söylüyor.
l Sektörel bazda baktığımızda nasıl bir risk var?Türkiye üretmek ve ürettiğini satmak zorunda. 1995'te küresel gelirler azalmaya başladı, bankacılık sistemi kötüye gidiyor. Balonculuk yapmaya başladılar faaliyet dışı gelir yarattılar. İnsanlara kredi verdiler ev otomobil yazlık aldılar. Balonun patlamasını önlemek için habire hava basılıyor dibi delik bir havuza para dolduruyoruz. Türkiye'de en çok inşaat ve lojistik sektörü çatırdayacak. Bunları konuşmamak sadece züğürt tesellisi. Bunlar da direkt banka bilançolarına yansıyacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder