11 Ekim 2012 Perşembe

Dönüşümün tek kesin vaadi yıkım

Başbakan’ın “mutlaka yıkacağız” diyerek törenle ilan ettiği kentsel dönüşüm 35 ilde başladı. Evrensel/Tuba Güngör
Dinamitler, vinçler ve kepçeler hazır ancak hâlâ ortada bu dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair bir plan yok. Yıkımı yapılacak bölgelerdeki halkın nereye gönderileceği, halkın bu yıkımlardan nasıl etkileneceği belirsizliğini koruyor.
Dönüşüm sürecindeki tüm bu belirsizlikleri ve nedenlerini Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu ile konuştuk.

35 ilde toplam 6.5 milyon konut, birim ve işyeri yıkılacak. Halk bu yıkımlardan nasıl etkilenecek?
Kentsel dönüşümle ilgili en önemli eksiklik ve eleştirimiz, vatandaşlarımızın yıkım sonrasında nerede barınacakları konusuna ilişkindir. Binalar yıkılacak ve burada yaşayan yurttaşların nerede oturacağına dair bir plan ve program ortada yok. Kimsenin mağdur edilmeyeceği  söyleniyor. Ancak pratiğe baktığımızda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının herhangi bir hazırlığı olmadığını görüyoruz. Vatandaşlarımızın ciddi bir şekilde mağdur olmaları söz konusudur.

Peki yıkımlar nasıl gerçekleştirilecek?
Söz konusu binaların nasıl yıkılacağı çok net tarif edilmemiştir. Vatandaşlar öncelikle kendi olanakları ile belirli bir süre içerisinde bu binaları yıkmak durumunda. Yıkmazlarsa TOKİ’nin müteahhitleri bu binaları yıkacak. Yıkılan binaların molozları, enkazları nereye taşınacak? Bu enkazlar nasıl değerlendirilecek? Enkazların içerisindeki plastik, metal ve benzeri maddeler, kimyasal maddeler nasıl ayrıştırılacak? Geriye dönüştürülmesi mümkün olabilecek mi? Bu sorunlara ilişkin bir organizasyon söz konusu değil. Bu belirsizlikler yıkım süreçlerinde vatandaşların mağdur edilmesine ve çevre kirliliğine neden olacaktır.

Yıkım kararına halk itiraz edebilecek mi?
Vatandaşlar pratikte hiç bir şey yapamayacaklar. Risk raporunu hazırlayan komisyona itiraz edebilirler ancak Bakanlığın güdümündeki komisyonların vatandaşların talepleri doğrultusunda değil, bakanlık görüşü doğrultusunda  hareket etmeleri pek tabiidir. Vatandaşın yargıya gitme yolu da kapatılmıştır. Sadece enkaz bedelini takiben hukuki birtakım kararlar alabilecektir. Nihayetinde de yıkım süreci sonunda vatandaş ciddi bir mağduriyetle karşı karşıyadır.

Kentsel dönüşüm yapılması planlanan bölgelerdeki halk nereye gönderilecek?
Evi yıkılan bir vatandaşın 30 kilometre mesafeye taşınması halinde o ailenin çocuklarının okudukları okullarından, bölgedeki birtakım kamu hizmetlerinden istifade etmeleri engellenecektir. Buna ilişkin hiçbir önlem ve tedbir söz konusu değildir. O kentin merkezinde oturan vatandaş, kentin dışında yaşamaya itilirse bu ciddi sorunlara neden olur. Ayrıca vatandaşın evini yıkacaksınız ve yeni konut vereceksiniz ancak vatandaşın bu yeni konutlara, firmalara para vermeye gücü olmayacak. En azından dar gelirlilerin bu bedeli ödemesi mümkün olamayacak.

Yeni yapılacak konutlar için halktan ne istenecek?
Vatandaşın yüz metrekare bir konutu varsa bunun yenilenmesi halinde daha düşük metrekarede konut yapılacak, bu durumda vatandaşın yaşamını orada sürdürmesi zorlaşacak. Aynı büyüklükte bir yapıda oturmak istemesi halinde ise kendisinden 200 bin liraya varan birtakım bedeller talep edilecektir.

Yapılan konutların parası  nasıl ödenecek?
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar başta olmak üzere iktidar, vatandaşların mağdur edilmeyeceğini içeren sınırsız vaatlerde bulunmaktadır. Kira yardımı da bu vaatlerden bir tanesidir. Ancak kira yardımının nasıl verileceğine dair bir gelişme söz konusu değil. Tamamen siyasi bir vaat olarak ortada durmaktadır. Kira miktarları nasıl belirlenecek, bu miktarlar hakkaniyete uygun olacak mı, bilmiyoruz.

Halkı mağdur etmeyecek bir çözüm nasıl olabilir?
Dönüşüm sürecinde yurttaşlarımıza 10 yıl geri ödemesiz 30 yıl süreli sıfır faizli kredi olanağı sağlanabilir. Bu mümkündür. 1960’larda devlet ilkesinin az dahi olsa yerine getirilmesiyle o zamanki kıt kamu olanaklarına rağmen dar gelirliler ve memurlar bu şekilde konut sahibi olabilmişlerdi. Bugün de olabilmelidirler. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yani hükümet bu hakkı vatandaşlarımıza mutlaka sağlamalıdır.

Müteahhitlerin payı ne olacak?
Yıkım sonrası yapılacak binaya ilişkin çok ciddi belirsizlikler var. Kentsel dönüşümle ilgili olarak mutlaka kentlerin master planlarının yapılması ve yürürlüğe sokulması gerekir. İmar karmaşasına yol açacak, sınırları belli olmayan bir süreç söz konusudur. Bu sürecin kimi müteahhitler ve siyasetçiler tarafından istismar edileceği ortadadır. Kimi yurttaşlar kendi haklarına sahip olamazken, kimi çevrelere ayrıcalıklı imar hakkı tanınarak trilyonların transfer edilmesi mümkün olacak. Müteahhitlerin dönüşüm sonrasında ne alacaklarının bilgisinin net olması gerekir. Ancak bunlar açık bir şekilde ifade edilmemektedir.

Sizce nasıl bir kentsel dönüşüm olmalı?
Öncelikle planlama kapsamında kentlerin geleceğinin ele alınması gerekmektedir. Kentlerin geleceği, nasıl yer seçimi yapılabileceği, yaklaşma kararları, donatı alanları ve kentlerin bütün olarak hem afetlere karşı güvenli ve hem de yaşam kalitesinin yükselmesini sağlayacak mekanlar olarak oluşturulması gerekir. Kent herhangi bir fiziksel alanın planlanması değildir. Aynı zamanda sosyal, ekonomik, demografik süreçlerin de mekanlar üzerinde örgütlendiği alanlardır. Bu alanların örgütlenmesi sürecine toplumun katılımı sağlanmalıdır. Planların bilimin rehberliğinde, kamu ve toplum yararı amacıyla ele alınması ve hazırlanması gerekir. Geçmişte yapılan pek çok planın rant elde etmek amacıyla yapıldığı ve kentlerin sağlıklı geleceğinin önünde engel teşkil ettiğini biliyoruz.
Öte yandan böyle bir süreç içerisinde meslek örgütlerinin, üniversitelerin mutlaka etkin olmaları gerekir. Kentlerin yaşam kalitesi son derece yetersizdir. Geçmişteki uygulamalardan dolayı kentlerin afetlere karşı güvenli olmadığı bir gerçektir. Uygar bir yaşamı gerçekleştirecek olanaklar kentsel mekanda örgütlenmemiş, kamu hizmetleri uygulanmamıştır. Dolayısıyla süreci bu bütünlükte ele almak gerekir.
Bunu yaparken de mutlaka sağlıklı yapı denetim sisteminin oluşturulması ve bu yapı denetim sistemine göre yeni yapılacak yapıların denetlenmesi, güvenli olmalarının sağlanması gerekir. Böyle bir süreç içerisinde vatandaşların yaşadıkları mahallelerde yaşamlarını sürdürebilmeleri yıllardır gelen komşuluk ilişkilerini, sosyal ilişkilerinin bozulmaması ve hatta onu geliştiren ortamlar olarak plan kararlarının ele alınması gerekir. Aksi takdirde kentsel dönüşüm vatandaşların yerlerinden yurtlarından edilmesidir, özgün kültürlerin yok edilmesidir.
(İstanbul/EVRENSEL)

DÖNÜŞÜM DEĞİL RANT YASASI
“Kentsel dönüşüm yasasının amaç bölümünde vatandaşın can ve mal güvenliğini temin etmek ve kentlerin afetlere karşı güvenli bir hale getirilmesini sağlamak yazmaktadır. TOKİ’nin eski uygulamalarına baktığımızda sürecin bu yazılı amaca uygun olarak işlemesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Geçmişte yapılan; kentlerin, ülke kaynaklarının, doğanın, tarihin, rant aracı olarak kullanılmasıdır. TOKİ’nin aracılık ettiği firmalar trilyonlar kazandı. Dönüşüm uygulamalarının hepsinin rant amacıyla yapıldığını görüyoruz. Sonuçları da kentleri yaşanmaz hale getirmek olmuştur. Samsun’da TOKİ Konutları dere yatağına yapılmıştı, afet risklerine açıktı. Bölgedeki yurttaşların arazileri çok düşük bedelle ellerinden alınmış, on katı bedellerle satılarak üzerlerinden paralar kazanılmıştı. Aynı uygulama Türkiye’nin bütün kentlerinde TOKİ eliyle gündeme getirilmektedir. Bu da bize açıkça göstermektedir ki söz konusu ‘amaç’ sadece ranttır.”

ASIL ‘AFET’ YASASININ KENDİSİ
“6306 sayılı ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ yani Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine Dair Yasa, mayıs ayında yürürlüğe girdi. Ancak AKP’nin kentsel dönüşüm uygulamalarının 8-10 yıllık bir geçmişi var.
6306 sayılı yasa, afetlere karşı kentleri hazırlamayı amaç ediniyor gibi gözükse de, aslında amacın 780 bin kilometre karelik ülke topraklarının tamamını; orman alanlarını, tarım arazilerini, içme suyu alanlarını, dere yataklarını, kıyı alanlarını, yeşil alanları, milli parkları yani ülkenin ne kadar yaşam alanı varsa buraları imara açmaktır. Bunu yaparken Başbakanlığın eliyle TOKİ tek imar otoritesi haline getirilmektedir. Nereden bakarsanız bakın 6306 sayılı yasa, depreme karşı bir güvence olmadığı gibi tersine, kentleri afet riskine daha da açık hale getirecektir. Yasanın kendisinin ‘bir afet’ olduğu yönünde bir değerlendirme yapmak mümkündür.”

BU DÖNÜŞÜMÜN DEPREMLE İLGİSİ YOK
“Eğer kentsel dönüşümün amacı depremlere karşı kentleri hazırlamak olsaydı, öncelikle depreme maruz kalacak yerleşim alanlarının seçilmesi gerekirdi. Söz konusu uygulamalar İstanbul’da yapılacaksa öncelikli bölgeler İstanbul Deprem Mastır Planı’nda belirtildiği gibi Avcılar, Zeytinburnu, Tuzla gibi sahil yerleşim alanları olmalıydı. Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın, ‘hangi belediye bize önce başvurursa orada  kentsel dönüşümü yapacağız’ demesi afete hazırlanma anlayışının olmadığını somut bir şekilde göstermektedir. Törenin Esenler’de yapılması oradaki yerel yönetimle iktidarın yakın ilişkisi olması sonucunda gündeme gelmiştir. Söz konusu bölgede de çarpık ve kural dışı yapılaşmalar söz konusudur ancak Bakanlık bu bölgeyi seçerken bu kuralı esas almamıştır. Bölgedeki rant getirisinin yüksek olacağı ve yerel yönetimlerin de böyle bir dönüşümü destekleyeceği düşüncesiyle burayı seçmişlerdir.”

YAĞMA HIZ KAZANDI
“Haydarpaşa Port Projesi 2003 yılında gündeme getirildi. Ancak Haydarpaşa Dayanışması bileşenlerinin gösterdiği direniş nedeniyle bugüne kadar gerçekleştirilememişti. Benzer şekilde Taksim’de yıkım süreci söz konusu. 3. köprü bu süreçte başladı, binlerce ağaç kesiliyor. Bugünlerde yağma projeleri hız kazandı. Planlar onaylandı. 2-b ile ilgili kararlar alındı İşgal edilen orman alanlarının yağmalanması bununla meşrulaştırıldı. Orman işgallerini özendiren bir süreç başlatıldı. Ankara’da Ulus Meydanı’nın dönüştürülmesi, Atatürk Orman Çiftliği’nin betonlaştırılması, 1200’ün üzerinde HES Projesinin uygulanmaya başlanması pek çok anıtsal yapının dönüştürülmesi ya da yıkılarak ortadan kaldırılması hızlandı.”

OKMEYDANI’DA DÖNÜŞÜM ANAYASAYA AYKIRIDIR
“İstanbul Okmeydanı’daki dönüşümün 6306 sayılı yasayla doğrudan alakası yoktur. Fakat bu dönüşüm uygulamaları Anayasaya, hukuka, şehircilik planına aykırı olduğu için dönüşüm yasası dayanak gösterilerek meşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Okmeydanı’daki  dönüşüm, kentin değerlerine, kentin ürettiği ranta el koymaktan başka bir şey değildir. Ayrıca yıkılacak bölgenin yerine getirilecek yüksek yapı yoğunluğu nedeniyle yetersiz olan yeşil alan ve donatı alanları iyice azalacaktır. Altyapı zaten ciddi olarak çalışmıyor. Burada vatandaşların hak mağduriyetleri söz konusudur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var