4 Ağustos 2012 Cumartesi

Afet yasası yönetmeliği yayımlandı


Bugün Resmi Gazete'de, Afet yasasının uygulama yönetmeliği yayımlandı. Yönetmeliği soL'a değerlendiren Devlet Denetleme Kurulu eski üyesi Kadir Sev, Anyasaya aykırı yasanın yönetmelik eliyle düzeltilmeye çalışıldığını söyledi.
Bugünkü Resmi Gazetede, kamuoyunda Afet Yasası olarak adlandırılan 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında” Yasanın uygulama Yönetmeliği yayımlandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçtiğimi yıl çıkarılan KHK’lerle öylesine olağanüstü yetkilerle donatılmıştı ki TMMOB bu durumu şu sözlerle açıklamıştı; “Ülkenin tapusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verildi”.
Bakanlığa verilen yetkiler yeterli görülmemiş olacak ki; Afet Yasası ile yetkileri daha bir pekiştirildi.
Bakanlığın ve Onun ayrılmaz parçası olan TOKİ’nin artık kamu hukukunda özel bir önemi var. Bunu 6306 sayılı Afet Yasasının 2. maddesinde İdare’den ayrı tanımlanmış olmasından anlıyoruz. Yasaya göre İdare yalnızca belediyelerden oluşuyor. Yasanın maddelerinde İdareden ayrı tutulması için verilen özeni görüyorsunuz; “Bakanlık, TOKİ ya da İdarece” gibi sözcüklerle çok sık karşılaşıyorsunuz.
Oysa neyin “İdare” olduğu Yasalarla değil Anayasa ile belirlenir. Yasada, Bakanlığın ve TOKİ’nin İdare kavramından ayrı tanımlanması, AKP’nin bilinçaltındaki niyetlerinin dışavurumu olarak önem taşıyor: Bunu bir itiraf olarak görmeliyiz.
Aynı mantığın uygulama Yönetmeliğinde de sürdürüldüğünü görüyoruz.
Yönetmeliğin çok acele hazırlandığı, son bir kontrolden bile geçirilmeksizin yayımlandığı anlaşılıyor. Sözgelişi Üçüncü Maddesinin (b) bendinde aynen şu sözcükler yer alıyor; “İdare: Bakanlığı, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri,……” Yönetmelikte düzeltmeler yapıldığı ve “Bakanlık” sözcüğünün düzeltme sırasında çıkarılmasının unutulduğu anlaşılıyor. Ancak hakkını yemeyelim: TOKİ Yönetmelikte İdare kapsamında tanımlanmış ve böylelikle Anayasaya aykırı bir düzenleme Yönetmelikle düzeltilmeye çalışılmış.
Yönetmelikler, Yasanın açıkça yetki verdiği konularda düzenleme yapmak amacıyla çıkarılır ve yetkisini Yasanın hangi maddelerinden aldığı açıkça belirtilir. Yönetmeliğin 2. maddesinde 6306 sayılı Yasanın 3, 6 ve 8 inci maddelerine dayanılarak çıkarıldığı belirtiliyor. Oysa Yasanın 6. Maddesinde Yönetmelik çıkarılacağına ilişkin bir kural yok. Böyle bir kuralın olmayışı, 8. madde imdadına yetiştiği için, yönetmeliği yasal dayanaktan yoksun bırakmıyor ama bir savrukluk göstergesi olarak yine de söz edilmesi gerekiyor.
Yönetmeliğin 6. Maddesi, riskli yapıların belirlenmesine ilişkin kurallar içeriyor. Maddede, riskli alanlara ilişkin tespit yapıldıktan sonra Tapu Müdürlüğü ile Bakanlığa bilgi verileceği öngörülmüş. Ama hak sahiplerine bildirilmesi unutulmuş. Neyse ki, Yasanın 3. maddesinde hak sahiplerine de bildirileceği düzenlendiği için bu konuda bir boşluk doğmuyor.
Yönetmeliğin 8. maddesinde riskli yapı tespitine yapılacak itirazları değerlendirecek teknik kurulun oluşturulma yöntemine ilişkin kurallar getirilmiş. Aslında teknik kurulun 7 kişiden oluşacağı, bunların 4’ünün Üniversitelerce ilgili disiplin alanındaki öğretim üyeleri arasından, 3’ünün ise Bakanlık çalışanlarından oluşacağı, Üniversitelerce görevlendirilecek öğretim üyelerinin inşaat, jeofizik ve jeoloji mühendisliği alanlarından Rektörce seçileceği Yasanın 3.maddesinde belirtiliyor. Uygulama yönetmeliğinden bunu ayrıntılandırması beklenir. Oysa hangi üniversitelerden ve ne gibi ilkeler doğrultusunda seçileceğine ilişkin bir kural yönetmelikte yer almıyor. Üstelik Bakanlıkça seçilecek üç kişiden yalnızca ikisinin inşaat mühendisi olması yeterli sayılıyor. Sözgelişi, bir üyenin işletmecilik alanında eğitim görmüş olması, Yönetmeliğe aykırılık oluşturmuyor. İtirazların, işlemi gerçekleştiren Kurumca seçilmiş kurullar eliyle değerlendirilmesi, itirazın sözcük anlamıyla ne denli bağdaştığının da ayrıca sorgulanması gerekiyor.
Kadir Sev (soL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var