3 Ağustos 2012 Cuma

TOKİ’nin binalarında en düşük kaliteli beton kullanılıyor

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Denizli Şube Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hayri Ün, TOKİ’nin yaptığı binalarda en düşük beton sınıfı olan C20’yi kullandığını, bu kalitedeki binalarda 10-15 yıl sonra betonda bozulma veya demirde paslanma olabileceğini söyledi.
Resul Cengiz/Evrensel
Başta TOKİ’nin yaptıkları olmak üzere Türkiye’deki bütün binalarda en az C30 sınıfı beton kullanılması gerektiğini ifade eden Ün, dünyada kamunun kullandığı binalarının servis ömrünün 50 yıl kabul edildiğini, bunun olabilmesi için TS EN 206-1 standardı olan C30 kullanılması gerektiğini belirtti.
TOKİ’nin yaptığı konut binalarında hâlâ C20 projelendirmesinin devam ettiğini vurgulayan İMO Şube Başkanı Ün, “TOKİ’nin Denizli’de yaptığı Aktepe ve Hacı Eyüplü’deki binalarda, Akvadi projesinde devam eden konut inşaatlarında proje beton sınıfı C20’dir.” diye konuştu. Pamukkale Karahayıt bölgesinde de TOKİ’nin yeni konut inşaatlarına başlayacağını hatırlatan Ün, “Bu projede 258 konut, beş küçük ve beş büyük pansiyon, ayrıca 24 derslikli ilköğretim okulu inşa edilecektir. Bu konutlarda da proje beton sınıfı C20’dir. Yapının termal bir bölgede inşa ediliyor olmasından ve sülfat bulunma riskinden dolayı inceleme yapılmalı, gerekliyse daha yüksek beton sınıfı kullanılmalı ve gerekli diğer önlemler alınmalıdır.” dedi.
 AFET YÖNETMELİĞİ C20 DİYOR
Yetkililere C30 betonunu neden kullanılmadığına dair soru sorduklarını, kendilerine, “Biz Afet Yönetmeliği’ne göre projelerimizi yapıyoruz. O yönetmelikte en düşük beton sınıfı C20 kabul ediliyor.” dendiğini anlatan Hayri Ün, “Afet Yönetmeliği, konuyu deprem hesaplamaları açısından ele almaktadır ve eğer betonarme yapıya zararlı olacak hiçbir çevresel etki olmayacak ise yapılarda C20 beton sınıfı kullanılabilir ancak ülkemizin hiçbir yerinde tamamen kuru kalacak, yağmur ve nem etkisine maruz kalmayacak dış cephe betonları yoktur. Ayrıca Afet Yönetmeliği, ‘En düşük C20 kullanılması gerekir’ hükmünü içeriyor. Bunun üzerinde beton sınıflarını kullanamazsınız şartı yoktur” şeklinde konuştu.
İnşaat mühendislerinin bina yapımında birinci derecede sorumlu olduğunu hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Ün, şunları kaydetti: “Binada dış cephedeki demirlerin paslanması da tespit edilirse mevcut standartlara uyulmadığı proje üzerine atılan imza ile tespit edilecek ve suçlu meslektaşımız olacaktır. İdareci ve işveren, ‘Biz teknik şartnamelere, yürürlükteki yönetmeliklere uygun olarak projesine göre yapın dedik. Bunun parasını verdik, binalar yapıldı. Biz diğer mevzuattan anlamayız.’ diyeceklerdir. Bu yüzden inşaat mühendislerimiz, attıkları imzanın arkasında durmalıdır. Olası bir adli soruşturmada yanlarında kimseyi bulamayacaklarını unutmamalıdırlar” (DENİZLİ)

“Demirin beton tarafından tamamen sarılmasına ‘paspayı’ denir. Bir binada paspayı yeterli düzeyde sağlanmışsa beton, demirin paslanmasına engel olur. Böylelikle beton ve demir beraber çalışır, binaya gelen yükleri ve özellikle deprem yüklerini güvenli bir şekilde taşıyabilir. Bununla birlikte bilimsel olarak ‘karbonatlaşma’ olarak ifade edilen etkiyle beton, havadaki karbondioksitle reaksiyona girerek koruma özelliğini yüzeyinden itibaren kaybetmektedir. Koruma özelliğinin kaybedilmesi demire ulaştığında ise nemin de varlığında demir paslanmaya başlamakta, hatta bazı durumlarda paslanmanın ardından demirin sadece izi kalmaktadır. Böyle bir binada demir ve betonun birlikte çalışması ve gelecek deprem yüklerini güvenli bir şekilde taşıyabilmesi mümkün değildir. Böyle bir bina, depremde yıkılmaya mahkumdur. Servis ömrü boyunca bu korumanın devam edebilmesi için TS EN 206-1, orta derecede veya yüksek rutubetli havaya sahip binaların iç kısımlarındaki betonlar ve yağmurdan korunmuş, açıkta bulunan betonlar için en düşük C30 sınıfı beton kullanılması gerektiğini öngörmektedir”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var