17 Ağustos 2012 Cuma

Şişli Sokaklarını Mesken tutan Bursalı Alain Delon’un öyküsü…

 Hayber Gürsoy
Silahşör Caddesi'ndeki mekanı

Bu Şişli Sokaklarını mesken tutan bir evsizin öyküsü…Bursalı Alain Delon’un öyküsü…
Ali ile epeyden beri tanışıp selamlaşıyoruz. Alçak gönüllüğü ile varsa bir ekmek parası dediği çok az olmuştur. Kolay kolay bir şey istemez. Onu tanıyanlar o bir şey söylemeden ‘nafakasını’ veriyor. Kimseye bir zararları yok,kimseyi de rahatsız etmek gibi dertleri de yok. Mahalleli kabullenmiş. Günü kurtardıklarında onlardan mutlusu yok.

Silahşör Caddesi’den her geçtiğimde Ali’nin farklı bir yatakta yattığını görüyordum. Herhalde birileri kovalayıp,yatağını yorganını alıp götürüyor,Ali küllerinden her seferinde yeniden doğuyordu.
-Abi belediye alıp götürüyor. Beni istemeyenler şikayet ediyor.
-Seni istemeyenler var mı?
-Var…Var ama az.
Bugünlerde Bursalı Alain Delon Ali’yi arayanlar onu Silahşör Caddesindeki yerinde bulamıyor. Ali mekan değişikliği yaptı. Kısaca yeni ikametgahına taşındı. Sizin anlayacağınız yazlığına taşındı.
Silahşör Caddesi’ndeki yerinin tam karşısında inşaat başlayıp ortalık toz,duman olunca ona yol görünmüş. Bir de misafirleri çok oluyor,bundan rahatsızlık duyuyormuş. Silahşör Caddesi’nde bu yüzden huzur yok.

Ben de bir alışkanlık oldu. Her akşam eve giderken adını ‘Çınarlı Yol’ taktığım Kazım Orbay Caddesi’nin devamında yürürken illa Alain Delon Ali’yi görmek geliyor,içimden. Bunun neden böyle olduğunu ben de bilmiyorum.
Alain Delon Ali yeni yerinde çok rahat.  Konforlu… Kazım Orbay Caddesi’nin ‘Çınarlı Yol‘ mevkiinde Gürcü Kilisesinin duvarının dibinde,yazın en sıcak günlerinde esen rüzgarın ve çınar gölgesinin serinliğinin vermiş olduğu,sessizlik içinde huzur buluyor.
Para yok,huzur var!
Hayatının yolunu buluyor!
Yattığı yere değil ama üstüne başına baktığınızda,sokaktaki herhangi birinden ayırt edemeyeceğiniz kadar şık,temiz ve bakımlı. Fiyakası yerinde!
Ben şarabın her türlüsünü içerim,diyor. Ama ramazanda içmem! Başkaları içer,o başka.
‘Bu hayat senin bildiğin gibi değil’
Aybaşı geldi,ev sahibi kapıma dayanacak diye kaygısı yok. Kira sorunu yok. Elektrik,su,telefon derdi yok.
-Yok ama gerisi boş!…Şu şarapta olmasa bu sokaklar çekilmez. Yalnızsın!...Bugünün var yarının yok. Pişmanlık çok abi. Keşke böyle olmasaydı. Bir evim olsaydı…

Ununu elemiş,eleğini duvara asmış.
 ‘Karaköy’de Güllüoğlu’na gitmeden,asansörlü büyük bir han vardı. O handa Kalkavanlar vardı. Onların binasının önünde boyacılık yapıyordum.  Ziya Kalkavan babaları olur. Şadan-Sefer -İlyas Kalkavan… Nurettin Topçuoğlu vardı. Babam ayakkabıcılık yapıyordu,ben ondan devraldım. Babam öldü,iş bana kaldı.  Ayakkabı getiriyorlar,önümü dolduruyorlar. Her gün boyuyorum,her gün,boş yok. Salon gibiydim. Sonra o binayı tahliye ettiler,hepsi çekip gitti. Benim de neşem kaçtı. Ondan sonra kendimi şaraba vurdum. Daha sonra da Şişli’ye geldim.
Evliyim,bir kızım var. Oğlum öldü…’

1956 doğumlu Bursalı Alain Delon Ali’ye göre dairede oturanlar ayrıcalıklı insanlar. Aşağıdan yukarı bakınca,başını sokacak bir yer bulan,sıcacık bir evi olanlar ona göre  ne kadar şanslı! Sıcak bir yuva özlemi var Ali’de.

Acıların,ağrıların,kıskançlıkların,aldatmaların,çilelerin,kahırların tek ilacı şarap! Hayata küsmüş,kahretmiş…Yalnızlıkları seçmiş.

‘Benim karıya para miras kaldı. On yerden kira alıyor. Karı parayı gördü çıldırdı. Karımdan ayrıldım. Şimdi Kuştepe’de oturuyor. Bir arada barıştık,yine ayrıldık. Şaşırdım… Ayrıldım düştüm sokağa. Kendisi dairede oturuyor,parası var. Nasıl oldu anlayamadım. Paranı yer,o seni değil paranı seviyor. Öyle demişler. Dedikodu oldu. Ben de gitmiyorum.
Sen benim paramı seviyorsun,dedi. Bir şeyler oldu,dolduruşa geldi. Ben de bıraktım. terk ettim,geldim buraya.’

Kazım Orbay Caddesi!ndeki çınaraltı
Para yok ama Sokak Palas’ta huzur var!
‘ Sokakta yaşadığımı bilmiyor,derken bir içini çekiyor. Dertleniyor,tekrar devam ediyor.  Kuştepe’ye gitmem lazım. Arkadaş diyor ki pişman olmuş,seni çağırıyor,git,dedi. Ben de gitmedim. Uyuz oluyorum. Ama bayramı bekliyorum,gideceğim. Elbiseleri alayım,bir ara gideceğim. Kendimi bir donatayım. Bakarsın denk gelir,belki pişmanlık duyar. Kaç senelik ailemsin,değil mi?’

Pişmanlıkları çok!
‘Zamanında parayı buldum ama yedim. Bakıs bakıs sigara sattım.Tombala yaptım.  Neydi o günler. Böyle olacağını bilemedik. Orda burada yedik,ne hale geldi! Abi şu halimize bak! Düşünmedik tabi. Her günü bir sandık. Okumadık ya! İleriyi nereden göreceğiz? Bana diyorlar ileriyi düşün. Ölür mölürsün…Hastalanırsın,elin ayağın tutmaz. Sana kim bakar? Onlara da kulak tıkadık. Arkadaşlara uyduk,boş verdik! Birkaç arkadaşıma uydum,dedi kafasını sallayarak. Oraya gidiyorduk,buraya gidiyorduk,bak ne hale düştüm. Kolay değil!

Sokakların dili olsa da konuşsa!
‘Neler geldi bu sokaklarda başıma,neler. Kavga mı etmedik. Kaç kişiyle papaz olduk,dövdüler. Karnımdan bıçaklayıp,yardılar. İlk Yardım Hastanesi’nde aldım soluğu.
Gürsel Mahallesi’nde benim bir dostum vardı. Beni hiç bırakmazdı. Evlendim,yine bana geliyordu. Onun dalgasına karıyla yine ayrıldık,yine barıştık.
Bir gün Şişhane’ye geliyor. İçki masasını kurmuşlar. Bağırıyorlar. Benim yanımda da karı var ya,benim de gücüme gitti.Benim ağırıma gitti. Strese girdim,bunların masalarını dağıttım. Pata küte girdim.  Bir tekme koydum masalarına,bir tekme de onlara. Demeye kalmadı dağıldılar. Ben anlayamadım,peşimden takip etmişler. Tam Kasımpaşa’ya geldim,parkın orda beni vurmuşlar. O da yabancı ya. O benim orayı bilmiyor ama telefonla beni kurtardı. Karakoldan geldiler. İki ay yattım. Bıçakla vurdular. Karnımı yardılar. Gözümü açtım ki hastanedeyim. Ölümden döndüm. Ben nerdeyim,diye sordum. Ölümden döndün dediler. Bu doktorlar insanı ölmek üzere iken kurtarıyorlar. Ameliyatla kurtuldum.’

Şişli Sokakları başka yere benzemez. Kediye köpeğe bile sevgi şevkat gösterenler bunu senden mi esirgeyecekler be Alain Delon Ali!

‘Buralar sakin. Burada beni severler,korurular. Bak,sokaklarda kimse yok,herkes yazlığa gitti.
Yolumu buluyorum ama kışın daha çok…İş yok abi,deli olacağım. 10 lira buluyorum,günü idare ediyorum. Nişantaşı’na gidiyorum,3 lira 5 lira kovalıyorum. Eski ağabeyler yok. Eskilerden 20lik veren var,50lik veren vardı.

Yaşar Doğu’nun ölümü üzerine  3 Haziran 2012’de Merkez Mahallesi muhtarlığına Gönül Yılmaz seçildi.

Sokakta da yaşasan bu sokaklar üzerine yazılman,kayıtlı olman gerekir be Alain Delon Ali!: Silahşör Caddesinden Evsiz Ali!

‘Geçen gün muhtar Gönül ablaya gittim. Bana gel,demişti. Ben de…Hani yeni..Ayıp olur…Diye gitmedim gitmedim,sonra bir gittim,2-3 hafta geçti,50 lira verdi. Hayırlı olsun,dedim. Bana kimliğini kaydet diyor,siz de kimliğinizi kaydedeceksiniz. Yok,dedim,ben kayıt olmam.Kayıt olmadım. Ben Kasımpaşa’da kayıtlıyım. Biz oraya bağlıyız. Nerede kalıyorsun,dedi. Kilisenin arka duvarının dibindeyim. Bir sefer daha gördüm. Abla,dedim. Bayram geliyor, uğrarım,dedim. Uğra,dedi.’

Akıllı olup dünyayı dert edineceğime,deli olup dünya beni dert edinsin!
‘Yeşilköy’e gidiyorum. Ataköy’de benim yeğenim var. Acıbademi geçince,orada benim otopark cıvarında yatacak yerim var. Tanzim var orada. Alayı beni tanır.Çok seviyorlar beni. Orda da yolumu buluyorum da,alıştırmadık kimseyi. Bir de uzak geliyor buraya. Sahilde de çok yattım. Bize her yer ev. Bize her taraf güzel.
Hayattan memnun muyum,memnunum. Allahıma çok şükür,mutluyum. Daha ne yapabilirim? Mutluluktan ne olur?
Ben karıyı…Ben sevmiyorum böyle zorbaları…Sen para peşindesin,dedi. Kovdum gitti,kendi sülalesinin yanına. Sen benim 20 senelik ailemsin. Ben sana ne yaptım? Bir erkek çocuğum vardı. Bir tane kız var şimdi. Kız annesinin yanında kalıyor. Bazen gidip geliyorum yanına.
Bu yaştan sonra ne yapayım. Bir şey yapamam.’

Bütün çaresizliği,kırgınlığı,küskünlüğü yüzünden okunuyordu. Onun sokağa teslim olmasının nedeni hayatta yaptığı bütün yanlışların toplamıydı sanki.
‘Babadan kalma bir dairemiz var. 8 kardeşiz. 4 erkek 4 kız olmak üzere. Önce babam öldü,arkasından da annem,sonra kızkardeşim…
Ramazanda içmem. Ben içmem,başkaları içiyor ama.
Arkadaşlarım çok. Nişantaşı,Samanyolu,Kasımpaşa,Feriköy’den,her taraftan arkadaşlarım var. Akşam oldu mu hepsi Maçka Parkı’nda. Ramazan var,Arap Ercan var,çok var,dolu,aklıma şimdi gelmiyor. Burada hepsi beni tanır. Onlar içerler,gece gündüz demez içerler. Buyur ederler ama ben Ramazan’da içmem.Aman aman,ben yanlarına sokulmam. İnsan biraz kendini toparlar. Boyuna iç,boyuna iç,kaç kişi öldü arkadaşlardan. Ben hangi şarap olursa içerim. Ayırt etmem.

Sıracevizler’de biri var. Gümrükte çalışıyor. Sen benim ne iş yaptığımı biliyor musun? Diyor.
Çöpler var,şunları götür,dedi. Veriyor. Bir şişe viski getirdi,içinde buz da var. Yanında meyve de getirmiş.Mehmet… Kedisini kaybetmiş. İçime dert etti. Her yere ilan asmış. Bana kediyi bul,dedi. Kediyi bulursan 200 dolar veririm. Nerden bulayım kediyi? Arıyorum arıyorum bulamıyorum. Bulsam da ondan para almam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var