6 Ağustos 2012 Pazartesi

Para aşkına yıkın hepsini!

Mehveş Evin-Milliyet
Dünya Şehirleri Kültür Raporu 2012’de, İstanbul’un 8 bin 500 yaşında olduğu ilan edildi. Şehirlerin kültür hayatını inceleyen bu rapora göre “en çok tescilli yapı” İstanbul’daymış. Şehrimiz, dans gösterisi, film festivali, müze sayısı, film üretimi gibi dallarda varlık gösteremese diğer büyük şehirlere fark atan en önemli değeri, tescillenmiş tarihi eserleri...Çok sevinmemek lazım. Zira dünya çapında “değer” olarak kabul edilen Yenikapı’daki neolitik yerleşim yerleri, “metro inşaatına engel oluyor” diye bu ülkenin yöneticileri tarafından “çanak çömlek” kategorisinde değerlendirilmişti. Öte yandan Andrew Finkel’in hayrete düşerek yazdığı gibi, Yenikapı’da 1 milyon kişilik miting alanı planlanıyor. Bunun tarihi yarımadaya nasıl bir zarar vereceği, nasıl karar verildiği ise hiç tartışılmıyor!
Doğrusu bu tip haberlerden iyice korkmaya başladım. Pekala “çanak çömlek mantığı”yla hareket edip “nasılsa tescilli yapımız çok, şurayı da indiriverelim” denebilir.  Ki bunun acı örneklerini, Fatih’teki imar hamlelerinde gördük. Devamı da geliyor, Rabbim verdikçe veriyor.

Kışladan AVM’ye
Güngör Uras dün, Kasımpaşa’daki tarihi kışla binasının yıkılıp yerine AVM yapılacağını yazdı. Güngör Bey durumun ümitsiz olduğunu bildiği için Tayyip Erdoğan’a seslenmiş, bir tek o durdurabilir diye. Oysa Erdoğan’ın onayı olmasa böyle bir projenin sözkonusu olmayacağını hepimiz adımız gibi biliyoruz.
Yenikapı ve Kasımpaşa’dan Taksim’e kıralım rotayı. Taksim meydanı düzenlemesi ilk defa gündeme geldiğinde, büyük protestolara neden olmuştu. Meydanı insansızlaştıracak dalış tünelleri, Gezi Parkı’nın yok edileceği ve devasa bir AVM’nin dikileceği söylentileri, İstanbul’u sevenleri çileden çıkardı. Dikkatinizi çekerim; Kasımpaşa’daki kışla yıkılacakken Taksim’de ta 40’larda yıkılan Topçu kışlası, AVM aşkına yeniden diriltilecek!
Bütün bunlar konuşulmamış gibi, Taksim Meydanı düzenlemesi ihalesine katılacak 11 firma belli oldu (Radikal, 4 Ağustos). Bu firmalar 23 Ağustos’ta tekliflerini verecek ve “Taksim’in katli” planının ilk aşaması uygulamaya geçecek.

Tak-şak inşaat
Bitmedi. “Tescilli yapı”larıyla böbürlenen İstanbul’un her köşesi, her “boş” görülen santimetrekaresi  (burada boş, yeşil alan oluyor) dört bir koldan saldırı altında. Ve bu, öylesine hızlı oluyor ki! Çamlıca’da yapılacak  (kim karar verdi ve nasıl?) cami için alelacele “yarışma” bile düzenlendi.
Mimarlara proje teslimi için verilen süre 43 gün! Bu projeleri değerlendirecek jüri ise çoğunlukla TOKİ çalışanlarından oluşuyor. Mimarlar, hem verilen süreye, hem de yarışmanın yöntemine isyan ediyor (Milliyet, 4 Ağustos). Kimin umurunda?

Yap dedi yapılacak, tak dedi takılacak!
Üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı  konularına giremedik bile... Bu yaz ikinci köprü bakımı bahanesiyle çektirilen çileyle, üçüncü köprü fikri de zorla İstanbullu’ya dayatıldı. Bakalım “tescilli yapı rekortmeni” 8 bin 500 yaşındaki İstanbul, bu akıl almaz hoyratlıklara daha ne kadar dayanacak?
Türkiye, zevksiz ve kalitesiz bir TOKİ cumhuriyetine dönüştürülürken... Varolan değerler korunamaz, şehirleşme kuralları  ve mimari hiçe sayılırken... Kentli, haklarını bilmez ve kendi şehrini savunamazken... İstanbul’daki tescilli yapı sayısının ne anlamı var?

GİRESUN VALİSİ’NİN ÖNÜ AÇIK!
-  Giresun Valisi Dursun Ali Şahin’in  videosu infial yarattı. Vali, kameraların kayıtta olduğunun farkında değilken karşısındaki gazetecileri çocuk gibi azarlıyor. Tehdit ediyor, hatta “Giresun’un aleyhine olacak haberler”in karşılığında rüşvet teklif ediyor.
-  En çok Vali’ye “canlı yayındayız” denildiğinde ses tonunun incelmesine ve sahtekar tavırlarına çok güldüm. İkiyüzlülüğün gövdeye gelmiş hali budur!
-  Türkiye’de basının durumunu, yöneticilerin nasıl baskı yaptıklarını Vali’nin videosundan daha net gösterecek bir şey olamazdı. Basın özgürlüğü, sansür, rüşvet, aşağılama, ne ararsan var. Üstelik konu, bir cenazenin teleferikle taşınması!
-  Buradan hesaplayın gazetecilerin hangi şartlarda çalıştığını ve hangi haberlerde nasıl baskılara maruz kaldığımızı. Sonra da basın Şemdinli’ye giremedi diyoruz. Girse ne olacak? Zaten yerel basın inanılmaz bir sansürle  karşı karşıya.
-  Giresun Valisi’ne gelince... Bu skandalın üzerine belki bir süre kızağa alınır. Ama emin olun önümüzdeki yıllarda en tepe noktalara kadar tırmanır. AKP yönetiminde kazanacak politikacı profili budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var