22 Nisan 2012 Pazar

Fatih Altaylı "Görgü denen şey kaçıncı parselde"




Ali AĞAOĞLU ve Fatih ALTAYLI cephesinde sular durulmuyor. Canlı yayna çıkarak Fatih Altaylı ile polemiğe devam eden Ali Ağaoğlu'na cevap olarak bugün Fatih Altaylı köşesinden seslendi
Biri Türkiye'nin en önde gelen inşaat firmasının sahibi popüler bir yüz Ali AĞAOĞLU, diğeri Türkiye'nin en çok okunan ve izlenen medya firmasının üst düzey ağır topu Fatih ALTAYLI. Aralarında yaşananlar bir soğuk savaş misali medya üzerinden kamouyu önünde yaşanıyor.
Ali AĞAOĞLU ve Fatih ALTAYLI cephesinde sular durulmuyor. Canlı yayna çıkarak Fatih Altaylı ile polemiğe devam eden Ali Ağaoğlu'na cevap olarak bugün Fatih Altaylı köşesinden seslendi
İşte Gazete Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın Ağaoğlun'a cevabı;Görgü denen şey kaçıncı parselde
“Mallarım bunlar, istersen sana da vereyim” diyene ne diyeyim

||| NE diyeyim.


Görgüsüzlüğün, düzeysizliğin bu kadarına ne diyeyim. “Mallarım bunlar, istersen sana da vereyim” diyene ne diyeyim.

Bu kadar aşağı çekilmiş bir seviyeye, çukura düşmüş birine ben ne diyeyim. Utanma, arlanma, ar, hayâ kalmadığı zaman söz neye yarar ki! Bütün işlerini parayla görmeye alışmış birine ben ne diyeyim. En yüksek değer olarak serveti gören birine ben ne diyeyim. Medyayı da, şöhreti de, aşkı da parayla alabileceğini düşünen karaktere ben ne diyeyim.

Biliyorsunuz Ağaoğlu bize manşet oldu. Maliye kaynaklı bir haberle. 2B arazilerini köylülerden toplamış ama devlete ödeyeceği parayı eksik tutmak için arazilerin metrekaresini 20 bin metrekare eksik bildirmiş, Maliye’ye yakalanmıştı. Dün parasıyla satın aldığı gazetelere ilan veriyor ve bana arsa vermeyi teklif ediyor. Çok şükür malla mülkle işimiz yok. Sonradan görmelerle hiçbir zaman olmadı zaten.

İlan için kendisine teşekkür ediyorum. İlanlarla satın aldığı gazeteler onun yaptıklarını görmezden geliyordu. İlanıyla herkese duyurmuş oldu yediği haltları. İlanda haberimizi yalanlayamıyor. Diyemiyor ki, “Hayır eksik gösterilmedi”. Diyemiyor, çünkü Maliye yakalamış. Belgeli. Tek diyebildiği, “O arsalardan biri bana ait değil”. Haberimizde bu da vardı zaten. Orada Ali Ağaoğlu’nun iki de ortağı var. 2B’leri beraber toplamışlar. Toplusoy ve Özal’la. Utanmadan arazilerinin listesini yayınlamış, “Beğendiğin varsa sana satayım” diyor.

Bak Ağaoğlu, senin servetin benimle muhatap olacak kadar eskimiş değil henüz. Bu gidişle eskiyeceği de yok zaten. Ben senin gibilerden değil arsa, selam bile almam. Sen o arsalarını dibinde dolaştırdığın ve seninle aynı tıynetteki gazeteci dostlarına sat. Verdiğin ilan bile zaten nasıl bir adam olduğunu gösteriyor. Utanmadan 3316 parseldeki arsayı da yazmışsın oraya. Orada daha önce sattığın villaları ne yapacaksın Ağaoğlu? My Country diye sattığın villaları. Bir daha mı satacaksın. Bak Ağaoğlu, adam adamlığıyla övünür. Senin gibilerse malıyla. Övünmeye devam et aslanım benim. Zaten övünülecek başka bir şeyin olmadı hayatta. Asla da olamaz.

||| SENİ GİDİ KIYAKÇI

ALİ Ağaoğlu bana kıyak yapmak için ilan vermiş. Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’nü açtım hemen. Bana “kıyak” yapan Ali Ağaoğlu ne demek istiyor diye. Şöyle yazıyordu: Kıyakçı: a. 1. At yetiştirilen haralarda hayvanların çiftleşmesine yardım eden görevli. Anladığım kadarıyla Ali Ağaoğlu beni gözünde büyütmüş.

||| SEN KİM OFLU OLMAK KİM

AĞAOĞLU’nun tavrına bakan zanneder ki, ortada “delikanlı duruşu” olan bir adam var. Nerdeee! Benim bildiğim Oflu, bırakın Ofluyu bir nebze adam olan adam, yazdığı bir eleştiriyi konuşmak için ofisine davet ettiği kadın yazarı tehdit etmez. “Seni vururum, kırarım, döverim” gibi laflar etmez. Bırakın kadın yazarı, kendi mekânına gelmiş birine azami saygıyı gösterir. Düşmanına bile. Adam olmak kolay değildir. Tapu listesiyle adam olunmaz.

GAZETE HABERTÜRK / Fatih ALTAYLI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var