13 Nisan 2012 Cuma

Şişli Harbiye'de bir 'gecekondu': Sarıcazade Abdullah – Osmanbey Apartmanı.

Hazırlayan:
Hayber Gürsoy
12 Nisan 2012
Muhteşem bir 'Gecekondu': Sarıcazade Abdullah – Osmanbey Apartmanı.
Cumhuriyet Caddesi’nden Elmadağ Caddesi’ne inilince biraz ileride sağ tarafta heybetli bir bina görürsünüz. Avlusunda bir ıhlamur ağacı vardır. Her gelip geçişimde bu binayı merak etmiş, hep hayranlık ve merak içinde bakmışımdır.  Ama bu sefer bu merakımı gidermek için araştırmaya karar verdim.

Ortaçağ derebeylerinin şatolarını andıran bir heybete sahip. Bugün bile bu caddeden geçerken bile olanca azameti, heybeti ile dikkati çeken yapı kim bilir yapıldığı tarihte kendisinden başka yanında bir binanın bile olmadığı bu ıssız mekanlarda kendisinden ne kadar çok söz ettirmiştir.
Arif Paşa’yı bu kadar büyüklükte bir bina yapmaya zorlayan nedeni anlamaya çalışıyorum ama nafile!... Kendisi Osmanlı Sarayı’nda bir doktor olan birinin bu hacimdeki bir yere ne kadar ihtiyacı vardı? Yoksa büyüklük ve güç gösterisi midir,bilemiyorum?

Sarıcazade Abdullah – Osman bey Apartmanı.


Arkadaki bina Sarıcazade Abdullah-Osmanbey Binası
 800 m2  üzerine kurulu devasa bir yapı; Cenova mimari tarzında. Kirada olan 36 daire ve dükkanı, orta avlusu, arka tarafında atların bulunduğu ahırları var. Sağ bloktaki asansörü ile diğer bloklara bu cümle kapısından girip asansöre binerek en üst katlardan geçiş yapılıyor.
Arif Paşa bu binadan dört tane yaptırmış. Moda,Florya,Karaköy ve Elmadağ…Arif Paşa’nın iki kızının da Moda’daki konakta oturdukları söyleniyor.
Arif Osmanbey Apartmanın Arkası
Seramik sanatçısı Fureya Koral 1973 – 1997 yılları arasında burada yaşadığı biliniyor. Pınar Kür’ün hala burada yaşadığı söyleniyor.
Sarıcazade Abdullah – Osman Bey Apartmanı 1894 yılında Dr. Arif Paşa’nın emriyle adı Papa olan bir İtalyan mimar tarafından yapılmış. Cenova mimarisi tarzında ortada bir avlu ve onu çevreleyen bloklardan oluşan apartmanın İstanbul’da tek bir eşi var o da Galatasaray’daki Doğan apartmanı. 32 daire, yedi kat, üç blok, dört giriş avlu ve avludaki dükkanlardan oluşan 800 m2 yayılmış kocaman bir şato.

Dönemin gelenekçi ve İslamcı ulema aile tipiyle karşı saflarda yer alan, yenilikçi ve Batılı tercihleriyle değişen aile yapısının tipik bir örneği olan Sarıca Ailesi, Tanzimat ailesinin karakteristik özelliklerini taşır. Özellikle Levantenler ve Rum asıllı Osmanlılarla yakın ilişki içinde olan aile, her dönemde Batı kültürüne olan ilgi ve yakınlığını sürdürür. Geleneksel bir arada yaşam biçimine bağlı olan Sarıca Ailesi’ nin bu yaşam biçimini bir ölçüde aştığı söylenebilir. Zira Ragıp Paşa ve Arif Paşa aileleri ayrı evlerde yaşamışlardı. Ancak yakın yerleri tercih etmeleri ve Ragıp Paşa’ nın kızı için kendi köşkü ile aynı arazide olan bir köşk yaptırması ailenin ‘geleneksel bir arada yaşam biçimine’ bağlılığının ifadesidir.

Moda,Sarıca Arif Paşa Konağı alır ya da Sarıcazade Arif Paşa Köşkü, Kadıköy’de Moda Caddesi üzerinde yer Neoklasik üsluptaki yapı, Mimar C.P.Pappa(1868-1931) tarafından 1903 yılında inşaa edilmiştir. Ecole des Beaux Arts diplomalı Osmanlı tebasına bağlı Ortodoks Rum Cemaati’ nden olan Pappa, Moda’ da Fazıl Paşa Sokağı’ nın köşesinde oturmuş ve birçok eserini bu semtte gerçekleştirmiştir. Bu bilgiden yola çıkılarak yapılan araştırmada, mezarının, Hasanpaşa’ daki Kadıköy Rum Ortodoks Mezarlığı’ nda bulunduğu saptanmıştır. Pappa Ailesi’ ne ait olan mezartaşı üzerindeki bilgilere göre Pappa 1868-1931 yılları arasında yaşamıştır. Babası Yorgo Pappa (1833-1898), annesi ise Eleni Pappa (1844-1898)’ dır. Aile mezarlığındaki dördüncü kişi olan Anti Pappa, (1870-1883) mimar Pappa’ nın kız kardeşi olmalıdır. Mezar taşının biçimlenişi ve Pappa isminin mezar taşına en son, biraz da sıkışarak eklenmiş olması, aile mezarlığının Pappa tarafından tasarlanmış olabileceğini göstermektedir.
Sarıcazadelerolarak da anılan Sarıca ailesi, Eğriboz Adası’ ndan göç ederek İstanbul’ a yerleşmiş olan asker kökenli bir ailedir. Yaptırdıkları köşk, apartman ve pasajlarla İstanbul konut mimarisine katkıda bulunan Sarıca ailesi, Moda’ya ilk yerleşen Türk ailelerinden biridir. O zamanlar Sarıcalar diye bahsedilenler, II. Abdülhamit döneminde sarayda mabeynci olan Ragıp Paşa ve Yıldız Sarayı’nın doktoru olan kardeşi Arif Paşa’dır.
Arif Paşa Konağı,rum asıllı mimar Constantin P. Pappa’nın bilinen ilk büyük ölçekli yapısıdır. Moda Caddesi üzerinde geniş bir bahçe içinde bulunan köşk, çağdaşı olan yapılar arasında farklı bir yere sahiptir
Mimar Pappa, konağın sahibi Arif Paşa, kullanıcıları Sarıca Ailesi ve hizmetlilerin konak içi trafiğinine uygun bir plan tasarlamıştır. Arif Paşa, zemin katta cadde cephesinden girişi olan bölümde yaşamıştır.Bahçe içindeki saçaklı ikinci kapıdan ulaşılan diğer katlar ise ailenin diğer fertleri tarafından kullanılmıştır.
İstanbul’un kurtuluşundan sonra.köşk tekrar sahiplerine geçmiştir Halen Sarıca ailesinin mülkiyetinde olan konakta bugün,.Arif Paşa’nın torunu olan dünyaca ünlü piyanistimiz Ayşegül Sarıca ikamet etmektedir. Hatta yapı günümüzde Ayşegül Sarıca Köşkü olarak anılmaktadır
Yol çalışmaları sırasında yapılan müdahaleler ve cephesindeki doğal eskimeler dışında, günümüze kadar korunarak  gelen Sarıca Arif Paşa Konağı, Moda’nın önemli tarihi yapılarından biridir.

Söylentiye göre doktor Arif Paşa komutanından Elmdağ’da yapacağı bir gecekondu için  3-5 asker ister. Komutan da Arif Paşayı kırmayarak isteğini yerine getirir. Bunun üzerine Arif Paşa ‘gecekondu’  yapımına başlar. Ama işler uzun sürünce komutan merak eder.  
Arif Paşa’yı komutan çağırır.
-Bu nasıl bir gecekondu bu kadar uzun sürdü. Şuna bir gidip bakalım,der. Birlikte Elmadağ’a çıkıp gelirler. Komutan binanın görkemi karşısında şaşkına döner.
-Senin gecekondun bu ise binan nasıl olur,kimbilir!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var