14 Temmuz 2012 Cumartesi

Büyümenin Yüzde 20’si Yalancı İhracattan


Mustafa Sönmez
Kısa adı TİM olan ihracatçıların yarı resmi üst örgütü Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarında , devletin TÜİK’inin gösterdiği İran’a ilk 5 ayda 3 milyar doları aşan altın ihracatı yer almıyor. TİM’in her ay yayımladığı ihracat verilerinde böyle bir şey yok!…Çünkü TİM, ihracat verilerini kendisine bağlı ihracatçı birliklerinden topluyor. Birlikler de konularına göre, tekstil,metal,çimento vs.  diye örgütleniyorlar. Bu birliklerden hiçbiri biz İran’a altın ihraç ettik, demiyor. Doğru da. Çünkü olsa, bildirirler. Ama TİM Başkanı Büyükekşi, böyle bir ihracat varmış gibi ihracat rakamları telaffuz ediyor. Tıpkı ekonomi bakanı Zafer Çağlayan gibi. Yani, kendi örgütünün ürettiği sayıları değil, Bakan’ın telaffuz ettiği ihracat verilerini açıklıyor basına.
Böylece, TİM’in ihracat kayıtları ile TÜİK’in kayıtları arasında büyük bir fark ortaya çıkıyor. Öyle ki, daha  ilk 5 ayda  3 milyar doları aşan bir fark oluşmuş durumda. Bunun yılın tamamında 7-8 milyar doları bulması mümkün.
Bu farkın neden oluştuğunu önceki iki yazımda aktardım. İran, Türkiye’nin aldığı  doğalgaz ve ham petrolün karşılığının döviz ile değil , altın ile ödenmesini istiyor. Türkiye de altın ihraç etmiş gibi göstererek ödemeyi yapmış bulunuyor. Bu ödeme, “ihracat” olmadığı halde, devletin kayıtlarına “ihracat” olarak giriyor. Böyle olunca da açıklanan ihracat rakamları hep 3 milyar dolarlık bir balonu içeriyor. Bakan Çağlayan ve hıkdeyicisi TİM Başkanı ilk 5 ayda 61,1 milyar dolar ihracattan söz ederken TİM kayıtları 57,4 milyar dolardan söz ediyor. Ortada 3,4  milyar dolarlık fark var. Bunun 3 milyar doları İran’a yapılmış gösterilen “altın ihracatı” ile ilgili.
Bunun sonuçta bir muhasebe, bir kayıt-kuyut işi olduğunu düşünerek abartılmaması gerektiğini savunanlar olabilir.Yanılırlar. Çünkü buradan başlayarak bu yanlış isimlendirme, cari açıktan, büyümeye bütün önemli göstergelere yansıyor ve ortaya hiç küçümsenmeyecek bir bilgi kirliliği çıkarıyor.
İran’a altın ihracı yalanı, bütün makro göstergelerinde kirlilik yaratıyor. Şişirilmiş ihracatı bile bile, cari açıkta büyüme-küçülme tartışmasını sağlıklı yapamazsınız. Aynı şekilde, büyüme oranı hesaplanırken şişirilmiş ihracatın etkisi olmadığını söyleyemezsiniz. Ama şimdiden, bilerek ve/veya nemelazımcı anlayışla bunlar yapılıyor. Açıklanan büyümeyi yorumlarken, dış ticaret ve cari açık verilerini değerlendirirken çoğu “kanaat önderi” İran yalanı yokmuş gibi davranıyor. Örneğin, Seyfettin Gürsel’in yönettiği  Bahçeşehir Üniversitesi’nin Betam adlı araştırma kuruluşu, önceki gün yayımlanan Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Temmuz 2012 başlıklı raporunda İran’a altın ihracı olgusuna dair tek bir kelimeye yer vermeden değerlendirmeler yapmıştı. Böyle bir analize kim güvenir? Medyadaki köşe yazarlarında çoğu durumlarda gözlemlediğimiz “nemelazımcılık” bu konuda da boy gösterdi. İstisna olarak Radikal’den Prof. Fatih Özatay ile Dünya’dan Alaattin Aktaş’ı gösterebiliriz.  Tepav Finans Enstitüsü Direktörü de olan  Prof. Fatih Özatay 2012’nin ilk çeyreğinde yüzde 3,2 olarak açıklanan büyüme oranında şişirilmiş ihracatın payının yüzde 20 dolayında olduğunu , böylece  yüzde 2,6 olarak açıklanması gerekirken nasıl abartıldığını,  11 temmuz tarihli yazısında anlatıyor.
***
Bir de “bozacının şahidi şıracılar” var. Yandaş medyanın baş aktörü Zaman, ortadaki altın yalanına hemen bir kulp buluverdi ve 11 Temmuz’da şu haberi yayımladı;  “İran’a yılın ilk beş ayında yapılan 3 milyar dolarlık altın ihracatının şifresi çözüldü. Ekonomi yönetimi bu ihracatı kimlerin gerçekleştirdiğini araştırdı. Edinilen bilgilere göre, perde arkasından Türkiye’de yaşayan zengin İranlılar çıktı. İnşaat, demir-çelik gibi farklı sektörlerde iş yapan İranlılar altını kendi ülkelerinin merkez bankasına gönderiyor. Fark edilmemek amacıyla piyasadan farklı isimler üzerinden toplanan altınlar İran’da yine üçüncü kişilere iletiliyor. Altın borsası üzerinde yapılan alım satımlar ise hazine yönetiminin bilgisi dahilinde gerçekleştiriliyor.” O kadar sahte ve yalan bir haber ki, kargalarla birlikte irili ufaklı tüm ihracatçıları güldürüyor.  Bu ülkede TİM’e bağlı birlik kayıtlarından geçmeden 3 milyar dolarlık  altın ihracatı yapılabilir mi? Zaman’ın iktidarın nasıl bir aparatı olarak kullanıldığına çok taze bir örnek…
Özetle, yılın toplamında 7-8 milyar doları bulacak görünen İran’a altın ihracatı yalanı, dış ticaretten cari açığa, büyümeye kadar bütün önemli göstergelerde kirlilik yarattı, yaratmaya devam edecek. Mevsim ve takvim etkisini dikkate alarak analiz ettiğimiz verileri, şimdi bir de “yalancı ihracat etkisi”nden arındırarak analiz etmek şart oldu. Bunu yapmayan analizlerin inandırıcılığı da olmayacaktır.  Bu durumun, IMF gibi, S&P, Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının dikkatinden kaçmayacağı ve yatırımcı raporlarına aksettirilerek bir dizi güvensizlik üreteceği açık. Ne demeli? Kendi düşen ağlamaz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var