17 Temmuz 2012 Salı


  • TOPBAŞ: CİDDİ BASKI YAPIYORUZ, GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORLAR
Derya Dursun
Avcılar’da D-100 karayolu üzerindeki metrobüs bağlantı yolu köprüsünün çökmesi sonucunda Yakup Kavak isimli işçinin ölümünün ardından Belediye Başkanı Topbaş cinayeti itiraf etti.
Önceki gün olay yerini inceledikten sonra açıklamalarda bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yüklenici firmaya çalışmaların bir an evvel bitirilmesi için baskı yaptıklarını belirterek, “24 saat esasına göre çalışıyoruz. ‘Geciktiniz’ diyoruz, ‘verdiğimiz zaman dilimini çok aştınız’ diyoruz. Ciddi baskı yapıyoruz. Onlar da gece gündüz çalışıyor. Trafik altında çalışıyorlar. Çok zor bir durum. Bu hattı kullanan insanların yaşadıkları sıkıntıyı gidermek adına büyük sonuçlar ortaya çıkıyor maalesef. Saat 05.30’da trafik daha rahatken kaldıralım diye çalışma yapılırken kaza oldu” dedi.
GÜNAH TAŞERONA DEVREDİLİYOR
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden Nevra Akdemir, Kadir Topbaş’ın açıklamasını, “Durumu baya itiraf etmiş. Taşeron firmaların genel olarak sıkıntısı bu. Taşeron firmalarda iş cinayetlerinin çok yaşanıyor olmasının nedeni genelde bu baskı oluyor. Asıl firma taşeronlara zaman baskısı yapıyor. Bu hem maliyeti kısmalarına hemde işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini almamalarına neden oluyor” diye değerlendirdi.
Bu çalışma sisteminin asıl firmanın günahını taşeron firmalara devretmesine neden olduğunu belirten Akdemir, belediyenin iyi bir planlama ile hem çalışanlara insani çalışma koşulları yaratabileceğini hemde vatandaşın mağdur olmasının önüne geçebileceğini kaydetti.
“Kadir Topbaş’ın itirafı mekanizmanın nasıl işlediğini açıkça gösteriyor. Bundan sonrada böyle mi olacak? Ders çıkartmayacak mıyız? Alt yüklenicilerin daha iyi çalışmasını sağlayabilir miyiz? Önemli olan bunlar. Aslında bu kaza toptan bir şehir planlamasının karayoluna hapsedilmesinin sonucudur. Denizin etrafından kurulan bir şehir karayoluna mahkum ediliyor. Neden? Çünkü karayolunda daha fazla rant var” diyen Akdemir, bir kamu kuruluşunun dahi sömürüyü ön plana çıkartarak, maksimum kâr minumum maliyet hesabına göre çalışmasının sonucunda bir işçinin öldüğünü dile getirdi.
Akdemir, “Asıl sorumluluk her zaman belediyede. Yüklenici firmayı da denetlemek zorundadır. Proje ihalelerinde belli koşullar var. Bu koşullarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek olan belediyedir. Belediye ihale şartlarını açıklamak zorunda. Denetimi neden yapmadığını, ihale şartlarına uyulup uyulmadığını, uyulmuyorsa işi neden durdurmadığını açıklamak zorunda” diye konuştu.  
‘ZAMAN KAYBI, GEREKSİZ TEFERRUAT’ ZİHNİYETİ
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz yaptığı yazılı açıklamada, belediye çalışmalarında yine bir “iş cinayeti” yaşandığını, 3 işçinin de tedavilerinin sürdüğünü hatırlattı. “Basit bir platform sökümünde oluşan iş kazası mimar olan İBB başkanının yönetimindeki belediye hizmetleri, teknik kurallardan uzak, çalışanların can güvenliğini önemsemeyen ve yaşamlarını hiçe sayan bir şekilde devam etmektedir. Taşeronlaştırma ve esnek çalışmanın kural haline getirildiği kamudaki bu teknik yetersizlik ve umursamazlık tavrı, denetim sorumluluğunu üstlendikleri alanlardaki vahametin boyutlarını bize anlatmaktadır” diyen Solmaz, zaman kaybını, gereksiz teferruat olarak gören bu anlayışın daha çok insanın yaşamını kaybetmesine sebep olacağını kaydetti.
Solmaz, açıklamasını şöyle bitirdi; “Odalarımızın meslek alanlarında yaşanan ve sıklığı her geçen gün artan iş cinayetleri konusunda ‘kamusal denetim’ uyarımıza kulak verilmelidir. Kamuda yetersiz istihdam, taşeron çalışma sonucu ortaya çıkan ‘iş cinayetleri’ konusunda sorumlular hesap vermeli, derhal gerekli yasal düzenlemeler ilgili meslek odaları ve sendikaların dahil olacağı bir biçimde sağlanmalıdır.” (İstanbul/EVRENSEL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var