9 Temmuz 2012 Pazartesi

Mezar olacak TOKİ evi çok!

Samsun’daki selde TOKİ konutlarının vatandaşlara mezar olması istisnai bir felaket olarak kalmayacak gibi gözüküyor. Birçok ilde TOKİ konutları için seçilen yerler yeni acılara gebe…
Gazetemiz yazarı Bülent Falakaoğlu bugünkü "Kanıtım var! TOKİ daha çok öldürecek" başlıklı yazısında "İddia ediyorum. TOKİ bizi ne depremden ne de ölümden kurtaramaz" dedi ve nedenlerini açıkladı.
TOKİ'nin, Yalova depreminin ardından konutları, bir bataklık olan Hacımehmet Ovası’na inşa ettiğini, Van kentinin yeni yerleşim yeri olarak da Kevenli bölgesi ve Erek Dağı eteklerinin tespit edildiğini aktaran Falakaoğlu, "Erek Dağı eteklerinde zemin kaygan… Kevenli’de ise zemin kayalık olmadığı için sağlam değil. TOKİ’nin ayrıca birçok ovada konut projesi bulunuyor" hatırlatmasında bulundu.
Falakaoğlu, büyük bir deprem felaketi yaşayan Erciş ve Van’da, depremden önce yıkılacak bölgeleri bir bir belirleyerek, 3 ayrı raporla yetkililere bildiren Profesör İlyas Yılmazer'in uyarılarını aktardı: "Erek Dağı eteklerine ve Kevenli’ye konut ‘katliama davetiyedir.’ Ayrıca, zeminden kaynaklı, ovalarda en ufak deprem bile, binaları vurur."
Bülent Falakaoğlu'nun yazısı şöyle;
"İddia ediyorum.
TOKİ bizi ne depremden ne de ölümden kurtaramaz.
İddianın ötesinde pek çok kanıtı var bu konunun.
Kendine ‘Kentsel dönüşüm’ gibi pek havalı bir isim bulmuş olsa da…
‘Kentler depreme ve doğal afetlere karşı dayanıklı hale gelecek. Başka yolu yok’ gibi iddialar ortaya atsa da…
TOKİ öncülüğündeki ‘kentsel dönüşüm’ vatandaşı kurtarma projesi değil.
Havalı isim koymakla olsaydı… Samsun’un Canik ilçesinde adı ‘Kuzey Yıldızı’ olan TOKİ konutları 12 cana mezar olmazdı. Yıldız’ın bordum katlarında yaşayan 12 insanın hayat ışığı sönmezdi.
‘TOKİ bir kurtarma projesi’ değildir tezimi sadece Samsun’da yaşanan felakete bakarak söylemiyorum. Aksine yapılacak olanlara dayandırıyorum.
Gerçi seldeki tanıklarımız da yeterli gelir herhalde.
Mert Irmağı taştı.
Canik ilçesindeki Gaziosmanpaşa mahallesini su bastı. 
450 haneli TOKİ konutları mezara döndü.
Neden?
Mert Irmağı’nın namertliğinden mi?
Korkarım ki yetkililer bu soruya ‘evet’ dememizi bekliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Bina sağlam… Projede hata yok. TOKİ’nin bir milim hatası yok’ dediğini göre…
Devletin konutlarını mezara çeviren yağış Sinop’ta da devletin yaptığı duble yolun 2 kilometresini yok etti.
Olsun projede sorun yok!
Bu zihniyet başka kanıta gerek bırakmıyor değil mi?
KANIT BOL
Önce Van’ı hatırlayalım!
Prof. Dr. İlyas Yılmazer…
Van için 2003, 2005 ve 2008 yıllarında 3 ayrı rapor hazırladı. Depremin ayak seslerini ve yıkılacak bölgeleri bir bir belirledi.
Erciş ve Van’ın acilen kayalık zeminlere çıkarılması gerektiğini söyledi.
Dinleyen olmadı.
Sonuç ortada. Deprem ve ölüm…
Yılmazer, Erciş’i ve Van’ı kurtaramadı. Ama o süreçte yeni yapılacak olan TOKİ konutlarının kayalık zeminde yapılması için büyük mücadele verdi. Ve kazandı. Konutlar kayalık zemine yapıldı. 
İşte o konutlar depremde dimdik ayakta kaldı. Hükümet ise kendi tercihi ile değil baskı sonucu sağlam zemine inşa ettiği TOKİ konutlarıyla övündü.
Peki, iktidar ve TOKİ bu durumdan bir ders çıkardı mı?
Hayır!
Depremin ardından Van kentinin yeni yerleşim yerinin Kevenli bölgesi ve Erek Dağı etekleri olacağı açıklandı. Başbakan Erdoğan ve hükümet yetkilileri tarafından…
Pof. Dr. Yılmazer, bu yeni kent planlarına şiddetle karşı çıkıyor: “Kevenli ve Erek Dağı’nda yapılacak yerleşimlerle ileride yaşanacak depremde yeni can kayıpları ortaya çıkacaktır. Dilediğiniz kadar sağlam binalar yapın, inşaat kalitesini dilediğiniz seviyede üst tutun, zeminin niteliği nedeniyle yıkımlar mutlaka olacaktır. Kevenli bölgesi kayalık olmaması sebebiyle, Erek Dağı etekleri de zemininin kayganlığı nedeniyle depremde yıkıma maruz kalacaktır.”
Kısacası hükümetin yaptığı yeni ölümlere davetiye çıkarmak…
Yalova depreminin ardından da aynı şeyi yapmıştı TOKİ… Tutmuş deprem konutlarını Hacımehmet Ovası’na, yani bataklığın üzerine inşa etmişti.
Daha başka örneklere, daha başka sözlere gerek var mı?
İNŞAAT YA RESULULLAH!
Erciş bataklık… Ve depremde bataklıktaki bütün binalar yıkılırken tepedeki kerpiç evler dimdik ayakta durdu. Van’ın 400 köyünden 6’sı yıkıldı. Yıkılan bu köylerin 6’sı da ova üzerinde kuruluydu.
Bütün bunlar bir şey anlatıyor diyen Yılmazer’in hükümete çağrısı var: “İzin verin, iki yıl içerisinde depremden bir tek insanın burnunun kanamayacağı bir Anadolu yaratmak için proje hazırlayayım.”
Depremsiz bir Anadolu yaratmak için tek kuruş para istemiyor.
Deprem sorunu olmayan…
Hava kirliliği, taşkın sorunu, heyelan korkusu olmayan ortamlar sunmaya hazır olduğunu haykırıyor.
Kulak veren yok.
Niye?
Cevabı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nasıl oluşturulduğuna… Hedefinin ne olduğuna bakarak verebiliriz.
Bakanlık TOKİ’nin bakanlık yapılmış hali. Bakanı da TOKİ’nin eski genel başkanı. Yani
Erdoğan Bayraktar.
TOKİ, her türlü denetimden uzak tutularak AKP iktidarının çiftliği haline getirilmiş bir yapıydı zaten… Şimdi TOKİ’yi merkezine alan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çok daha geniş yetkilerle donatılmış durumda.
Yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma…
Ruhsat ve yapım işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak…
Yerel yönetimlerin yetkisinde olan tüm işler artık bu bakanlığın inisiyatifinde.
Hedef belli. Kent rantlarını kontrol etmek.
AKP rejimi, sermaye birikimini sürdürebilmek için, kent rantlarına, özellikle büyük kentlerin milyonlarca dolarlık kent rantlarına yönelmiş durumda.
Rantın yeni adı ‘kentsel dönüşüm’.
Niye, İlyas Yılmazer’in çağrısına kulak versin ki hükümet?
Kulak verirse değerli gördüğü yere el koyamaz.
Kulak verirse değerli gördüğü yerdeki kent yoksullarını kent dışına itemez.
Kentleri, içinde yaşayanlarla birlikte, zemini sağlam yerlere taşırsa rant elde edemez ki.
Söz konusu zihniyet için ne güzel bir gönderme yapmıştı Tanıl Bora. “İnşaat Ya Resulullah!” diye…
Bu zihniyet depreme de sele de daha çok kurban verir çok."  (evrensel HABER MERKEZİ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var