16 Temmuz 2012 Pazartesi

Spradon antik kenti, TOKİ konutlarına dönüştürülmek istendi!

İstanbul Avcılar'da TOKİ'nin konut yapacağı bölgenin "antik kent" olduğunu belirten İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin verdiği mücadele bir antik kent alanının TOKİ konutlarına dönüşmesini engellerken, süreç içinde yaşanan gelişmeler İstanbul'da tarihi eserlerin nasıl hiçe sayıldığını da gözler önüne serdi.
İstanbul'da TOKİ'nin konut yapmak istediği yerin antik kent olduğunu belirten ve eldeki tek kanıtın yok olmasının ardından mücadeleyi bırakmayan İstanbul Arkeoloji Müzesi uzmanları, bir antik kent alanının TOKİ konutlarına dönüşmesini engelledi.
Radikal gazetesinden Ömer Erbil'in haberine göre, İstanbul Avcılar’daki Tahtakale Mahallesi’nde, İstanbul Arkeoloji Müzesi uzmanlarınca ‘Spradon’ antik kenti olarak nitelendirilen 1. derece arkeolojik sit alanı ile ilgili kavga büyüyor. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) konut alanı olarak ayrılan arazinin sit alanı olmasına karşı çıkarak müzeyi yalan rapor hazırlamakla suçladı. Hatta bir arkeolog ve iki sanat tarihçisine araziyi inceleten TOKİ, Spradon ismiyle bir antik kent olmadığını, lahit kapağının da ‘hayal ürünü’ olduğunu ileri sürdü. İstanbul 1 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu üyeleri ise yerinde yaptıkları incelemede lahit kapağının yerinde olmadığını saptadı. Müze zor durumda kaldı. Planlarda lahit kapağı gösteriliyordu, ancak tarihi kapak sırra kadem basmıştı. Gece gündüz aylarca kapağın izini takip ettiler. Sonunda kapak bulunması gereken yerden 1 kilometre uzakta, bir çobanın evinin bahçesinde ortaya çıktı. Lahit kapağı bulunmuş, müze onurunu kurtarmıştı. Ve şimdi tüm arazi kazılmaya başlandı.
TOKİ dalga geçti
İstanbul Arkeoloji Müzesi ile TOKİ arasında Avcılar ilçesi Tahtakale Mahallesi Ispartakule mevkiinde sit kavgası 2 yıldır sürüyor. Müze uzmanlarının “Spradon antik kentinin bulunduğu alanın komşu parsellerinde yüzey buluntularının bu adalara doğru yayılım gösterdiği belirlenmiştir. Çok sayıda kaçak define kazısı ve kaçak çukurlara rastlanılmıştır. Bir adet kireç taşı sütun başlığı, bir adet blok üzerinde haç motifi parça, bezemeli mimari yapı elemanları tespit edilmiş. Buluntuların antik kentin 501, 508, 509 adaların batısına doğru yoğunluk gösterdiği, yüzeydeki mimari buluntuların da insitü olmadığı belirlenmiştir” şeklinde verdikleri rapor ile arazide arkeolojik sit alanı genişletildi. Ancak TOKİ müzenin bu raporuna itibar etmeyerek bağımsız bir rapor hazırlattı. Arkeolog Prof. Dr. Sümer Atasoy, sanat tarihçiler Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vefa Çobanoğlu ile Hayri Fehmi Yılmaz hazırladıkları raporda İstanbul Arkeoloji Müzesi uzmanlarının Spradon antik kenti olarak tespit ettiği yerin Spradon olmadığını ileri sürdü. Raporda lahitle ilgili de şöyle denildi: “3. derece sit alanı olarak karar verilen alanda karar eki haritada lahit olarak belirtilen yerde lahte ait bir veri yoktur. Haritaya işlenen bu bilgi somut bir veriye de dayanmamaktadır. Sözü edilen lahit kapağının varlığı, ne zaman bulunduğu, ne zaman bölgeden uzaklaştırıldığı ve sonrasındaki akıbeti de meçhuldür. Sözlü bilgiye göre varlığı düşünülen ve kolayca taşınabildiği anlaşılan bu lahit/lahit kapağının bölgede ve çevresinde bugün izlenebilen kalıntılarla bir bağı kurulamadığı için bölgeye daha önce dışarıdan getirilmiş olabileceği de göz ardı edilmemelidir.’’
Arkeoloji Müzesi suçlandı
Tüm bu gelişmeler üzerine TOKi Koruma Kurulu’na başvurarak arazinin sit alanından çıkarılmasını istedi. Kurul bağımsız raporu gündeme almadı. Ancak TOKİ bu kez Kültür ve Turizm Bakanlığı’na hem kurulu hem de müzeyi şikâyet etti. Bakanlık devreye girince de Koruma Kurulu üyeleri araziye çıkarak yerinde incelemede bulundu. Yapılan incelemede kurul üyelerinin de aklı karışmıştı. Çünkü TOKİ raporunda da iddia edildiği gibi lahit kapağı planlarda işlendiği yerde görülmüyordu. Yine planlarda varlığı gösterilen mimari parçalar, arkeolojik buluntular ortada yoktu. Arazinin hemen her köşesi defineci çukuru ile doluydu. Koruma Kurulu ilk toplantıda konuyu gündeme aldı. İstanbul Arkeoloji Müzesi olmayan lahit kapağını sit haritalarına işletmekle suçlandı.
Çobanın evinin bahçesinde bulundu
İstanbul Arkeoloji Müzesi bu durumu onur mücadelesi haline getirdi. Lahit kapağını plana işleten 2 uzmana ulaşıldı. Uzmanlardan biri üniversiteye geçmiş, diğeri ise lisans eğitimi için İngiltere’ye gitmişti. Her iki uzman lahit kapağını gördüklerini ileri sürüyordu. Ancak tonlarca ağırlıktaki tarihi kapak yer yarılmış sanki içine girmişti. Müze kapağı bulamaz ise TOKİ haklı çıkacak, arazi sit alanından çıkacaktı. Hem bir antik kent yok edilecek hem de müzenin imajı yerle bir olacaktı. Müze uzmanları lahit kapağı için tüm gücüyle araştırmaya başladı. Bölge didik didik arandı. Definecilerin uğrak yeri olan antik kentte müzenin tahmini definecilerin çaldığı yönündeydi. Uzmanlar çevredeki evlerin bahçelerini, dere yataklarını dip köşe aramaya başladı. Geçen haziran ayının son haftasında ilk görüldüğü yerden yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki bölgede çobanlık yapan Adem Yiğit isimli şahsın evinin bahçesinde bulundu. Müze uzmanlarının görüştüğü Adem Yiğit “Ben getirmedim, bir sabah burada olduğunu gördüm, ne işe yaradığını da bilmem” dedi.
Müze uzmanları hemen rapor tuttu. Raporda şöyle denildi:
“Lahit kapağının bulunduğu Adem Yiğit isimli şahsın Süphan Sokak No: 18 Avcılar adresine gidilmiştir. Evin dış kısmında bulunan, yerel taştan yapılmış olan lahit kapağı semer damlı ve köşe akroterlerine sahip olup, 1.90 m uzunluğunda, 0.95 m genişliğinde ve 0.60 m yüksekliğindedir. Eser sağlam durumda olmakla birlikte üzerinde aşınma ve tahribat izi görülmektedir. İşleniş özellikleri ile Roma - Geç Roma dönemine ait olduğu anlaşılmakta olan lahit kapağının herhangi bir zarar görmemesi ve güvenliğinin sağlanması ilgili adreste bulunanlara bildirilmiş olup lahit kapağının güvenliği için acilen müzemize getirilmesi gerekmektedir.”
Hem onur hem antik kent kurtuldu
Müze hem onurunu hem de bir antik kentin yok oluşunu kurtardı. Lahit kapağının bulunması üzerine arazide kurtarma kazıları da yeniden başladı. Lahtin bulunduğu alanda yeni mezar buluntuları çıkmaya başladı. Bir süre daha devam edecek kazılar sonunda alanın 1. derece arkeolojik sit olarak kalması yönünde rapor hazırlanarak Koruma Kurulu’na sunulacak. Kurul aksi yönde karar vermez ise TOKİ’nin bu bölgede konut yapma hayalleri de son bulacak.
soL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var