7 Temmuz 2012 Cumartesi

Elif Görgü
Toplu Konut İdaresinin (TOKİ) Samsun’da iki derenin ortasına konut yapabilecek, dere yatağında bodrum kat inşa edebilecek ve tüm bunların üzerine meydana gelen sel felaketinin ardından “suçumuz yok” diyebilecek kadar gözü kara ve kendinden emin olmasının bir sebebi var elbet. Yoksullara sağlıklı ve ucuz konut yapma iddiasıyla 1984 yılında kurulan TOKİ, bugün her türlü denetimden uzak, istediği araziyi istediği gibi kullanabilecek ve ürettiği sağlıksız konutların hesabını vermeyecek bu güce, zaman içinde konut ve kent politikalarıyla kavuştu.
İnşaat Mühendisleri Odasının (İMO) 2011 yılında yayınladığı TOKİ raporu, özellikle AKP iktidarında TOKİ’nin nasıl şekillendiğini ve bugünün kent ve ekonomi politikalarında nasıl bir yere oturduğunu özetler nitelikle.
TOKİ afetlerinin “doğal” afetler olmadığı, bilinçli bir politikanın ürünü olduğunu ortaya koyan raporda İMO’nun altını çizdiği belli başlı noktalar şöyle:  
* YAŞAM ALANINDAN RANT ALANINA
İçinde bulunduğumuz sürecin temel özelliği yaşam alanlarının rant alanlarına çevrilmesi. Bu süreç bugün, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı eliyle sürdürülüyor. TOKİ, asıl olarak AKP iktidarı marifetiyle 2000’li yıllarda altın çağına girdi. Altın çağın özelliğini ise tüm ulusal değerlerin, kamuya ait bütün varlıkların haraç-mezat ulusal/uluslararası sermayeye özelleştirme adı altında peşkeş çekilmesi.
* KOOPERATİFÇİLİK BİTİRİLDİ
Türkiye 1980’lerde konut kooperatiflerinin yaygın biçimde kurulduğuna tanıklık etti. Kooperatifleşme atağına özellikle özel ama küçük sermayedarlar ve yerel yönetimler kalkıştı. Aynı dönemde peş peşe çıkartılan yasalar büyük sermaye gruplarının da konut alanına girmesi sağladı. Kooperatifçiliğin sosyal yönü törpülendi ve zamanla sönümlendi. TOKİ’nin altın çağını yaşadığı 2000’li yıllardan önce konut üretiminin sermaye için birikim sağlama aracı olacağı açığa çıktı. TOKİ’nin payına ise bu işi kurumsallaştırmak düştü.
* AKP İLE TOKİ’NİN ALTIN ÇAĞI
TOKİ Başbakanlığa bağlı bir kurum olarak 1984 yılında kuruldu. 1990’lı yılları kısmen atıl geçirdi, AKP iktidarı ile birlikte yeniden yapılanma sürecini tamamlayarak atağa kalktı. AKP’nin tek başına iktidar olması küresel kapitalizmin ihtiyaç duyduğu yasaların hiçbir sorun yaşanmadan TBMM’den geçmesini sağladı. Tüm toplumsal hayat ulus üstü sermaye gruplarının Türkiye’de ihtiyaç duyduğu doğrultuda düzenlendi. Yerel yönetim, kentsel dönüşüm, 2B arazilerine yönelik yasal düzenlemeler gibi. Konut üretiminde TOKİ’nin ağırlığı her geçen yıl arttı. 2003 yılında yüzde 1.1’lik bir paya sahip olan TOKİ, 2007’nin ilk altı ayında ise yüzde 18.6’lık bir paya ulaştı.
* DENETİM DIŞI BIRAKILDI
TOKİ’nin çalışma esaslarını, yetki ve sorumlulukları belirleyen, genişleten, yasaldüzenlemeler de bu dönemde çıkartıldı. 2002 yılında bir yönetmelikle TOKİ’nin görev alanları turizmden, küçük sanayi işletmelerine, eğitim, sağlığa kadar genişletildi. En son 2012 yılında çıkartılan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu’na kadar onlarca yasal düzenleme, yönetmelik ve kanun değişiklikleriyle TOKİ denetim dışı bırakıldı.
TOKİ artık kamu kaynaklarını kullanan, hemen her alanda yatırım yapan devasa bir şirket halini aldı. Kamunun her türlü ekonomik faaliyetten uzaklaştırıldığı bir zaman diliminde, girişimci bir kamu kurumu olarak, tüccar-devlet ilişkisinde kendisine özel bir yer açtı.
TOKİ’yi mali açıdan denetleyecek Sayıştayın yetki alanından da çıkartıldı. Ancak TOKİ’nin AKP iktidarıyla altın çağını yaşamaya başlamasının asıl nedeni ise “kentsel dönüşüm” projeleri oldu.
* YOKSULLARA KALİTESİZ KONUT
Bugün toplam TOKİ kaynaklarının ancak yüzde 22’si yoksul ve dar gelirlilere yatırım olarak dönüyor. TOKİ’nin inşa ettiği konutların gerçekten de sağlıklı, dayanıklı, kaliteli olup olmadığı da ayrı bir soru işareti. Özellikle yoksul kesimlere hitap eden konutlar bu açıdan sınıfta kalıyor. Siyasi iktidar ve TOKİ sözcüleri sağlık, kalite, yaşanabilir bir çevre gibi kriterler yerine, rakamlarla kamuoyunun karşısına çıkıyor, dolayısıyla da şişkin rakamlarla maniple ederek, konutların niteliği ile ilgili eleştirileri duymazdan geliyorlar.
TOKİ’nin kalitesiz konutlarına en büyük örnekler İstanbul’da bulunuyor. İstanbul’da yapımı üzerinden iki sene geçmeden konutların çürümeye, dökülmeye başladığı İMO raporunda yer alıyor. Tunceli’de ise TOKİ’den ev satın alanlar, kısa sürede evlerin kalitesizliğinin ortaya çıkması nedeniyle, hak ihlali yaşadıklarını düşünerek konuyu insan hakları kurumlarına taşımışlar. (İstanbul/EVRENSEL)

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE TOKİ
İMO Raporunda, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’nun “Neoliberalizmin Gerçek 100’ü” isimli kitapında yer alan ve TOKİ’nin en önemli görevi olan dönüşüm ile ilgili şunlar söyleniyor: “Öncelikle, küresel vizyonu bulunan kentlerden küresel sermayeyi cezbedecek altyapıya, havaalanlarına, iş merkezlerine, iletişim ağlarına, sahip olmaları bekleniyor. Ancak bunlar da yetmiyor. Kentte ikamet edecek yeni elit profesyonellerin lüks konut, alışveriş, çocuklarının eğitimi, eğlenme ve rekreasyon taleplerinin karşılanması gerekiyor. Bu insanların yerel dokudan yalıtılmış, steril bir atmosferde kendilerini huzurlu hissetmeleri için kentsel mekan yeniden düzenleniyor. İste kentsel dönüşüm ya da kentsel yenilenme adı altında yürütülen tasarım, böyle bir toplumsal ve ekonomik bağlamın ürünü” TOKİ’nin yetkileri dönüşüm göreviyle genişliyor, “şirket devlet” anlayışının önemli unsurlarından biri haline geliyor. Değişen konut politikasının simgesi TOKİ, yine Kozanoğlu’nun ifadesiyle, “Üst ve üst-orta sınıfların kent merkezlerini ve potansiyel gelişme alanlarını istilası (...) alt sınıfların kentin dış çeperlerine itilmesi” sürecini örgütlemekle görevli kılıyor.

EVLERİ İADE EDİYORLAR
TOKİ’nin kendi rakamlarına bakalım. TOKİ, 2008 yılı içinde 55 bin 338 adet sosyal konut satmış. Bu konutlarıalanların yüzde 3.9’u yani 2 bin 166’sı konutlarını iade etmek için TOKİ’ye başvurmuş. Aynı dönemde, hasılat paylaşımı yöntemi ile üst gelir grubuna yönelik 3 bin 454 konut satılırken,  bu konutlarda iade oranı sadece yüzde 0.4 ve sadece 16 kişi konutunu iade etmişti.  İade nedenleri ise şöyle: yüzde 72’si ödeme güçlüğü, yüzde  6’sı teslimat süresinin gecikmesi, yüzde 4’ü işçiliğin kötü olması, yüzde  2’si kullanılan malzemenin kötü olması, yüzde 2’si proje ile uygulama arasında fark olması gerekçeleriyle.. Depreme dayanıklı olmadığını düşündüğü için konutu iade edenlerin oranı da yüzde 1 düzeyinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var