3 Nisan 2012 Salı

Şişli'de bir avize mimarı,sanat mühendisi Hayrabet usta…İşçiliğiyle harikalar yaratıyor…


Hayatı boyunca tek bildiği iş olan,yaşamını avizecilikten kazanan,mesleğine aşık Hayrabet usta anlatıyor... 
                                                                                                                               


‘Babam Narbey,1952-3 senesinde Sivas’ın Kangal ilçesinden İstanbul’a gelmiş. Geldiğinde Amerikan arabalarının kapı kolu imalatında çalışmaya başlamış. Sürekli tesviye işi yapıldığı için bu iş ona sıkıcı gelmiş.13-14 yaşlarında iken 6 ay sonra işten çıkıp Avizeci Garbis ustanın yanına girmiş. Askere gidene kadar burada çalışmış,asker dönüşü Garbis ustadan izin isteyerek kendi yerini açmış. Önce Gönül Sokakta,yani Tünel’de,arkasından Asmalımescit’te,Harbiye,Şair Nigar Sokak derken Çağlayan’a geçti.

‘Dükkan Harbiye’de iken 1976 yılıydı,babamın yanına çırak olarak girdim. Hafta tatillerinde,yaz tatillerinde babamın yanına gidip çalışırdım ama 1985’ten sonra tam zamanlı olarak çalışmaya başladım.Kendimi bu işin içinde buldum. Bizim işyerimiz değil de bir yabancı işyeri imiş gibi çalıştım. Çırak olarak girdim,kendimi yetiştirdim. El becerim vardı,yeteneğim vardı,işi sevdim,gönül verdim. Sonra kendi işim,düzenimi kurdum. 11 yaşında karşıya Feneryolu’na geçtik,evlendikten sonra  tekrar Şişli’ye döndüm.








‘Bir müşteri geldi. ‘Yap görelim.’ ‘Tamam,dedim. Beğenirsen alırsın,beğenmezsen almazsın.’  Ben de yaptım ama bir yandan da endişe ediyorum. Şimdi müşteriye götüreceğim. Ya almazsa…Para verir mi vermez mi,az mı verir,değerini bilmez mi? Malı alıp gelmeyelim,yeter ki beğensin,diye içimden geçiriyorum. Götürdüm,adam öve öve bitiremedi.  Bana bir zarf verdi açtım baktım,benim düşündüğümün tam iki katı. Senin için az bile,bu sanatın hakkı daha fazla eder,dedi. Mutlu oldum.
‘Müşteri bize hayal ettiğini söylemiş,hayalini satın alıp gitmiş!
‘Bazı müşteriler ne isteyeceğini bilir,bazıları bilemezler. Biz de derdini anlatamayan müşterinin evine,mekanına gider,yaşam tarzına bakarız,mobilyasından eşyasına kadar inceleriz,ondan sonra karar verir,fikrine yakın olanı tespit ederiz, çıkan sonuç genelde müşteriyi memnun eder.
 ‘Standart ürünlerin yanı sıra resim ya da proje ile gelen metal,bronz,paslanmaz demir ile ilgili bu konuda her işe cevap veririz. Bir ürün kağıt üzerinden çıkıp cisimleştiği zaman müthiş bir keyif ve zevk alıyorum. Bitmiş halini gördüğümde o gece sabaha kadar uyuyamam.
‘Severek yapmazsan bu işi yapamazsın.
 ‘Bir avizenin A’dan Z’ye her şeyini yapıyoruz. En az işçilikli olan 110 günde yapılıyor. Biz el işçiliğiyle sanat harikaları yaratıyoruz. Fabrikalarda yapılanlarla bizi bir tutuyorlar. Bu işe ilgi duyan,sanata saygı gösteren yok. Çocukluğumda sık sık duyuyordum: İyi ki varsınız,iyi ki bu işi yapıyorsunuz. Artık bu cümleler kurulmaz oldu. Bu yok oldu. Para sahipleri el değiştirdi. Eski İstanbul’da yaşayanlar kalmadı.
‘Yeni yetişen kimse yok.Daha kolay para kazanma yolları olduğu için emek vererek çalışmak insanlara zor geliyor.
‘Zamanın nasıl geçtiğini bilemezsiniz. Bir mola vereyim derseniz aklınızdakini unutur,bir daha toplayamazsınız.  Aklınızdakini yapana kadar açlığınız bile aklınıza gelmez. Bize,siz delisiniz,bu işle niye uğraşıyorsunuz,bu işten para kazanılmaz gibi laflar ediyorlar. İnatçıyım,inat ediyorum. Bunu yapamazsın diyen müşteri ya da kim olursa olsun inatlaşır,o işi yaparım.  Yapamazsın,dediklerinde daha çok azimle çalışırım. Bugüne kadar altından kalkamadığım bir iş olmadı.

Hayber Gürsoy
03.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var