4 Nisan 2012 Çarşamba

Galip Öztürk’ü zengin eden sistem

Sabah 04.04.2012
Metro Turizm'in patronu Galip Öztürk'ün hayat öyküsünde, kurduğu 'sistem'in payı büyük. İşte Galip Öztürk'ün hayatı...
1965'te Samsun Ayvacık'ta doğan Galip Öztürk, 1980'li yıllarda 17–18 yaşındayken İstanbul'a gelerek o zamanlar Topkapı'da bulunan şehir terminalinde çay ocağı ve tuvalet işletmeciliği yapmaya başladı.

Kısa sürede zengin olmak isteyen Öztürk, elinde hiç otobüs olmamasına rağmen otogardan bir yazıhane kiralayarak 'Star Turizm' isimli firmayı kurdu. Firma bünyesinde kendisine ait aracı olmadığından, araç sahiplerinden komisyon alarak ve çaycılığa devam ederek geçimini sağladı. Ama rivayet odur ki, Öztürk'ün hayatı, 1989'da ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hurşit Yavaş'ın kendisine ortak olmasıyla değişti.
Yaptıkları anlaşmaya göre; sermayeyi Yavaş sağlayacak, Öztürk işletmeyi üstlenecekti. Öztürk, şirkete sermaye koyamadığı için elde edilecek gelirden daha az pay almayı kabul etti ve eşit ortak sayıldı. Hurşit Yavaş, uyuşturucudan kazandığı söylenen parayla çok sayıda otobüs satın alarak şirketi büyüttü. Bu arada da diğer işlerine devam ediyordu. Yavaş, 1994'te İtalya'da yakalandı ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla cezaevine girdi.
Bu süreçte Galip Öztürk, Metro Turizm firmasını kurdu. Hurşit Yavaş'ın yakalanmasından sonra kardeşi Sebahattin'i, "Devlet malvarlığınıza el koyar. Mallar benim üzerimde gözüksün" diye ikna ederek, Star Turizm'in tüm varlıklarını üzerine geçirdi. Bunları bir daha asla geri vermeyecekti. Hurşit Yavaş kaldığı cezaevinden Öztürk'e haber göndererek 100 milyon dolar talep etti, bu paranın verilmesi halinde husumetin sonlanacağını söyledi. Ancak bu para hiçbir zaman ödenmedi.

Galip Öztürk, Metro Turizm'den sonra sürekli büyüdü. Zenginliğinin kaynağı ile ilgili çeşitli spekülasyonlar yapıldı. 2007'de en yakın adamlarından Yücel Yamaner, 40 kilo uyuşturucuyla yakalandı. Borsada 'keriz silkeleme' işlemleri yaptığı yönünde uyarılar aldı. Kendisinin tetikçisi olduğu iddia edilen aynı zamanda amcasının oğlu olan Kudret Okumuş, 'kanlı' ve 'kirli' servetin kaynağı ile ilgili çeşitli yerlere mektuplar yazdı. İşlediği cinayetleri itiraf etti. Bütün bu olaylarda Galip Öztürk'ün ismi geçse de İstanbul Organize Şube polisinin yaptığı 'Çaycı' operasyonuna kadar hiçbir zaman yakayı ele vermedi.
Çok güzel 'sistem'Öztürk'ün şirketlerinde kurduğu sistem, aslında nasıl büyüdüğünü ve bugüne kadar neden hiç iz bırakmadığını çok iyi açıklıyor. Şirketlerinin yönetim kurullarını hep stratejik insanlardan seçti. Siyasi alanlarda nüfuzu olan kişileri yönetime geçirdi. Çalıştığı isimler arasında dönemin etkili siyasilerinin yanı sıra emekli askerler ve polisler de var.

Radikal'den İsmail Sağıroğlu'nun haberine göre yönetim kurulundan da anlaşıldığı gibi Galip Öztürk hep sistemin açıklarını bilen insanlarla çalıştı. Böylece hem az vergi ödedi, hem de itibarını korudu. Mali işlerini, ekonomi bürokrasinin açıklarını çok iyi bilen eski banka müdürleri ve ekonomi bürokratlarından seçti. Şirketin kasasını, dini yönü öne çıkan kişilere emanet etti. Güvenlik işlerini geçmişte ona operasyon yapan ya da otogarlarda görevli polis ve askerlerden seçti. Hukuk işlerini kendisine
soruşturma yapan hâkim ve savcılara bıraktı.
Üniversite yaptırdı, Samsun'da belediye eliyle gıda yardımları dağıttı. Siyasi partilere, Mehmetçik Vakfı dahil birçok kuruma yüklü bağışlarda bulundu. Gazetelere, televizyonlara bol reklam verdi. Kurduğu bu sistemle bu günlere geldi. Ve Öztürk'ün bu hızlı yükselişi geçen hafta yapılan 'Çaycı' operasyonuyla akamete uğradı. Şimdi Öztürk, yargıya, 'servetinin meşruiyetini kanıtlamak' zorunluluğuyla karşı karşıya.
Polis ve savcılara maaşGeçen haftaki 'Çaycı' operasyonunda Metro Turizm'in tüm üst yöneticileri gözaltına alınmıştı. 6 cinayeti azmettirmekle suçlanan Galip Öztürk'ün 10 polis ve savcıyı 'maaşa bağladığı' da ortaya çıktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var