22 Mart 2012 Perşembe

‘Afet Yasası tam bir kaos’

 

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “Meclis’ten apar topar geçti” dediği Afet Yasası’yla ilgili olarak “Yasada güçlendirmeyle ilgili hiçbir şey yok. Direkt yıkım ve yapım söz konusu. Boyacı küpü değil. Bir anda sokup rengini değiştiresiniz. Yüzlerce gecekondu bölgesinin dönüştürülmesi öyle üç-beş yılda olacak bir şey değil” diyor.

Sevil UZUNAY/ Haber Merkezi
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, ilçesiyle ile ilgili sorunlar ve çözüm yolları üzerine öylesine odaklanmış ki daha makam odasına girer girmez başladı anlatmaya…
Kentsel dönüşüm projesinde Büyükşehir Belediyesi’ne birlikte çalışma önerisi götürdüm. Özellikle Hisarüstü’nden başlayan 200 bin kişinin yaşadığı gecekondu bölgeleri var. ‘Gelin birlikte başlatalım, altyapısını hazırladık bizsiz bu iş olmaz’ dedim. Büyükşehir Belediyesinin arazisi, Sarıyer Belediyesi olarak bu işin sahibi biziz, her türlü donanım, altyapımız hazır, işin özgün koşullarını bilecek durumdayız. Bu durumda Büyükşehr’in içinde bulunduğu borç batağına da büyük katkı sağlamış olacağız, vatandaşla paylaşacağız.
20 KATLI GECEKONDU!
Rant bölgesi olarak bilinen Sarıyer’de gerçekten demokratik ve sosyal projelerle binaları dönüştürürken, sağlam binalar yaparak, siluet olarak da tüm bunların yanında insanların sosyolojik yapısını da göz önünde bulunduralım. Güzel bir kent ve kentli yaratalım. Kent yaratmanın belli kuralları olur. Burada donatı alanları olur, yeşil alanlar yaratırsınız. Şu anki kentsel dönüşüm mantığı 3 katlı gecekondu yerine 4-5 tane gecekonduyu bir araya getirip 20 katlı gecekondu yapmak değil.
Sıkıntılarınızı her zaman basın aracılığıyla paylaşamıyorsunuz, peki ilçenizde yaşayanlarla nasıl paylaşıyorsunuz?
Konular hep aynı, vatandaşla da paylaşıyoruz. Belediye olarak çok sorun yaşıyoruz. Örneğin Maslak’ta yaşamevi olarak kullanmak istediğimiz bir ev var. Burası belli yaş grubundaki insanların gelip gazetelerini okuyacakları, televizyonunu seyredecekleri, satrançlarını oynayacakları sosyal bir mekan. Haftanın 2 günü psikolog ve doktor desteği veriliyor. Bu hizmet 3 mahallede devam ediyor. Mahalle dışından gelenlere de servisimiz var. Tam bu mekanın hazırlığı sürerken Büyükşehir Belediyesi bizi bypass edip evi, başkasına kiraya verdi. İlçesinde 400 bin kişinin yaşadığı bir belediyeyiz. Devlet önce kendi kurumları için çalışır. Kendi kurumlarını satmaz. Böyle bir gelenek yok. Bu konuda bizimle aktif ortak ve belli bir koordinasyon içinde çalışması gerekir. O mekanı biz kullanırken başka bir şahsa kiraya vermeye kalktılar. Yer büyük şehrin ama bize ait olan pek çok yeri de büyükşehire devrettik. Darüşşafaka Metro İstasyonu’nun bulunduğu yer Sarıyer Belediyesi’nin. Karşılıklı bir anlayış içerisinde verildi. Kullanımımda olan bir yerin önce bana sorulması lazımdı. İşin içinde başka şeyler var.
Yaşamevleri dışında ne tür hizmetler veriliyor Sarıyerlilere…
 Bunun bir benzeri de 7-14 yaş arası çocuk ve gençler için var. Sarıyer Gençlik Eğitim Merkezi (SAGEM) adıyla 9 adet gençlik evi açtık. Bunların dışında 7 bölgede de semt evleri var. Semt evlerinde çok amaçlı toplantı salonu, muhtarlık, belediyenin birimi, sivil toplum kuruluşları için koordinasyon merkezi ve kadınlar için kurs yerleri var. Burada 19 ayrı kurs düzenleniyor. Bir de kadınlara yönelik SADEM var. Aile danışma merkezlerimiz. Burada sağlık taramaları, hukuk danışmanlığının verildiği ve kadın girişimcilerin desteklendiği merkezler, iş kurmalarına yardımcı olan bir birim. Bunlar belediyemizin yaptığı sosyal projeler ve inanılmaz sonuçlar alınıyor.
Bu tarz merkezler AKP’li belediyelerde de var. Sizin gençlik merkezlerinizin AKP’nin “bilgi evleri”nden farkı ne?
Her şeyden önce çocuklarımız hayatlarını programlamayı öğreniyor. Oyun oynama, internete girme, film izleme gibi her şey saatlere bağlı. Böylece planlı yaşamayı öğretiyoruz. Belli gruplarla, belli programlarla öğretmenlerinin önderliğinde aktivite yapıyorlar. Ayda 15 bin öğrenci ziyaret ediyor. AKP’li belediyelerde amaçlar farklı.
Kentsel dönüşüm planları içinde Sarıyer büyük bir önem arz ediyor. Bu çerçevede gecekondu mahalleleri nasıl bir değişim geçirecek?
Kentsel dönüşüm ve deprem Türkiye’nin en önemli konularından biri. Şu an adı kentsel dönüşüm olan yağmacılığı konuşmak lazım. Herkes bunun yasal bir statüye kavuşması, altyapının oluşması ve bundan sonra yapılacak her şeyin bu kavramda değerlendirilmesini bekliyordu. Afet Yasası’nda güçlendirmeyle ilgili hiçbir şey yok. Direkt yıkım ve yapım sözkonusu. Yüzlerce gecekondu bölgesinin dönüştürülmesi öyle üç-beş yılda olacak bir şey değil. Mesela 12 bin kişinin yaşadığı bir site var.
 HER YERİ YIKAMAZSINIZ
 Bu sitenin ruhsatı da yok. Bu insanları buradan çıkarıp nereye yerleştireceksiniz. Diyelim yıktınız. 12 bin kişinin yaşadığı konutlardan çıkan molozu nereye koyacaksınız. Denizleri mi dolduracaksınız. Yıkım kararını vermenin ekonomik analizi de yapılmalı. Bazı binalarda yıkmadan güçlendirme yapmak gerekiyor. Her yeri yıkamazsınız. 2960 sayılı Boğaziçi Yasası var. Şu an bütün binalarda benzer problemler var. Burada nasıl güçlendirme vereceğim. Bunların hepsi soru işareti.
 Kentsel dönüşüm ile ilgili olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle işbirliği ne durumda?
 Van depremi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bütün belediye başkanlarını bir toplantıya çağırdı ve ‘Bu bir milat olacak’ dedi. Hemen bir deprem komisyonu oluşturuldu ve Afet Yasası’nın alt başlıkları hazırlandı. Ancak sonradan bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konular burada yok. Afet Yasası başlıklarını okuduğunuzda hiçbir şekilde deprem dışında bir şey yok. Sarıyer’de benim afetim sadece deprem değil. Orman yangınları, sel baskınları bunlar çok önemli. Tanımlamalarda belki olabilir. Ama çözüme yönelik herhangi bir şey yok. Binaların dönüştürülmesi konusu önemli. Bu da çılgın projenin parçaları mıdır nedir? İstanbul’un nüfusu bu gidişle, bu yaklaşımla 50 milyonlara çıkar. Dönüşüm alanları tarifleri var.
 Afet Yasası ile kentsel dönüşüm arasındaki bağı açar mısınız?
 Afet Yasası kentsel dönüşümü tarif eden yasadır. 2B’yi, mevcut binaları, gecekonduları bir tarafa bırakıyorum. Afet Yasası’nda meraların deprem dönüşümü ile ne alakası var söyler misiniz? Afet Yasası ile tüm kıyıları, ormanları, meraları, tarım, zeytinlik alanları hatta SİT alanlarını koruma altına alan yasalardan sınırsız bir şekilde vazgeçilmiştir. Bunları koruyan yasalar vardı. 14.-15. yasayı yok ediyor.
 YASAYA İTİRAZ HAKKINIZ YOK
 Bir kanun maddesinin bile kaldırılabilmesi için onun altyapısının hazırlanması gerekir. Diyelim sizin bir eviniz var. Tapunuz da dedenizden kalmış. Onların yönlendirdiği belli kurumlar sizin zemin etütlerinizi yapacak ve diyecekler ki ‘Sizin evinizin bulunduğu bölgenin zemini iyi değil ve tehlike arz ediyor. Bu binayı boşaltın ve şu kadar zamanda yıkın.’ Boşaltmadığınız ve yıkmadığınız zaman da onlar yıkıyor ve her türlü masrafı size fatura ediyor. Bu doğru bir yaklaşım mı? Bunun karşılığında mağdur olan vatandaşı koruyacak olan da hukuk devletinde yasadır. Ama yasayla sınırlandırılmışsa nasıl karşı çıkacaksınız buna. Yani bu yasaya göre hiçbir şekilde itiraz etme hakkınız yok.
 O halde suistimale çok açık bir yasa öyle mi?
 Yangından mal kaçırır gibi çıkarıldı. Riskli yapılar nasıl belirlenecek? Deprem kaçınılmaz olgu. Bunun için risk analizleri yapılmalı ve önlemler alınmalı. Bu yasayla itirazınız 7 kişilik bir heyet tarafından inceleniyor. 3’ü bakanlık 4’ü üniversitelerden öğretim üyeleri olacak. Onlar ‘riskli bölge’ dediğinde yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Belki siz farklı bir kuruma müracaat ettiniz ve farklı bir sonuç aldınız. Ama itiraz edemiyorsunuz. Bu suistimale çok açık bir durum özellikle rant bölgelerinde. 20 dönüm araziniz ve imar hakkınız var. ‘Buranın zemini iyi değil’ dedikleri anda size izin vermeyecekler. Bir süre sonra da kendileri farklı bir yol izleyip yapacaklar. Altyapısı kafanın arkasındaki niyete göre oluşturulmuş.Vatandaşın hakkını korumak için değil.
 21-03-2012
 YURT GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var