29 Mart 2012 Perşembe

EN ÇOK SİGORTALANAN TARIM ÜRÜNÜ BUĞDAY

Türkiye’de en fazla sigortalanan ürün, buğday oldu. Buğdayın ardından üretim alanları ve miktarına bağlı olarak pirinç, kayısı ile üzüm geldi.


Türkiye’de en fazla sigortalanan ürün, buğday oldu. Buğdayın ardından üretim alanları ve miktarına bağlı olarak pirinç, kayısı ile üzüm geldi. Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) Genel Müdürü Bülent Bora, buğday alanlarının yüzde 8’inin sigortalı olduğunu bildirdi. Tarımda sigortalanma oranının yüzde 6 olduğuna işaret eden Bora, “Buğday, ülke ortalamasını da geçti. Bakın üründe poliçe sayısı 200 bini aşıyor, 250 bine yakın olabilir. Yani buğday, toplam poliçe adedinin yüzde 40’ına denk geliyor.” dedi. 


Türkiye’de 150 milyon dekar olan ekili alanın, 9,5 milyon dekarı sigortalandı. TARSİM tarafından 3 milyon üreticiden 503 bininin tarla, tapanları ve hayvanları teminat altına alındı. Sigortalanma oranı üretim alanı ve miktarına bağlı olarak sıralandı. Burada birinciliği buğday aldı. 2011’de 21 milyon 800 bin ton üretilen bu ürünün ardından pirinç, meyvelerden kayısı, üzüm ve kiraz geldi. Konuya dair Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) açıklamalarda bulunan TARSİM Genel Müdürü Bülent Bora, 2011’de 587 bin poliçe oluşturulduğunu, 7 milyar lira değerinde tarım ürününün sigortalandığını dile getirdi. 2010’da 350 milyon lira hasar ödemeleri yaptıklarını aktaran Bora, “O rakam, şu an 550 milyon lira ama 2011’de 210 milyonu aşan bir ödemede bulunduk. Bununla 2010’da çiftçinin Tarım Sigorta Havuzu’na ödediği miktar 236 milyon, havuzdan geri aldığı miktar da 350 milyon. Yani sistem aldığından yaklaşık 1,5 katı tazminatı çiftçiye ödedi.” ifadelerini kullandı. 


Tarımda yüzde 6,3 gibi bir sigorta oranının yakalandığını belirten Bora, şunları kaydetti: 


“Bu sigortaya konu olabilecek ekonomik üretimi yapılan ürünlerde çok daha fazla; yüzde 14’e kadar çıkan bir oran. Ürün tabanında yüzde 50’lere varan oranlar görüyoruz. Ama burada daha çok ekonomik üretim yapan üreticiler sigortalanıyor. Öte yandan Türkiye’de ufak parçalara bölünmüş arsalar var. Tarımsal en büyük sorunlardan biri bu. Bu konuda yeni bir kanun yapılacak, arsaların parçalanması önleneecek. O parçalı arsalar, bize olumsuz yansıyor. Sözünü ettiğim alanlarda üretim verimli olmadığı için, üretici tarafından sigortalanmaya değer bulunmuyor. Ama değerli ürünlerde sigortalanma oranımız iyi. Poliçe sayısı olarak buğday ilk sırayı alıyor. Ana ürün. Anadolu’da bir söz var ya; ‘Buğda ile koyun gerisi oyun’ diye öyle. Buğday daha hala temel ürün. En çok sayıda, yani tarımsal parsellerin en çok sayıda üretilen ürünü. Şu an, buğday alanlarının yüzde 8’e yakını sigortalı, genel ortalamayı geçiyor. Burada 200 bini aşan, 250 bine yakın bir poliçe sayısı söz konusu. Yani toplam poliçe sayılarının yüzde 40’ına denk geliyor.”
TARSİM, POLİÇE SAYISINI YÜZDE 58 ARTIRDI 
Devlet destekli Tarım Sigortaları Sistemi'nde 2007’den bu yana önemli aşamalar alındı. Poliçe sayısı 2011'de 2010'a göre yüzde 58 artışla 371 bin 116'dan 587 bin 716'ya çıktı. 2010 Aralık ayı itibari ile 7 milyar lira değerinde tarımsal ürünün sigortalandı, 9 milyon dekarlık alanın güvenceye alındı. Geçen sene 175 bin hasar dosyası sonuçlandıran ve 260 milyon TL'ye yakın hasar ödemesi yapan Tarım Sigortaları Havuzu, sistemin başlangıcından 2011 sonuna kadar ise; 550 milyon TL'ye yakın hasar ödemesi yaptı. Kanunla kurulan kurumun, primlerinde devlet desteği bulunduğunu anlatan TARSİM Genel Müdürü Bora, “Primin yarısı kimi durumlarda daha fazlası devlet tarafından veriliyor. Primler bir havuzda toplanıyor, oluşan hasarlar bu havuzdan karşılanıyor.” dedi. 


Türkiye’de son 10 senenin buğday üretimi şöyle: *
Dönemi Buğday Üretimi (Ton)
2011 (İkinci dönem) 21.800.000
2011 (Birinci dönem) 21.800.000
2010 19.660.000
2009 20.600.000
2008 17.782.000
2007 17.234.000
2006 20.010.000 
2005 21.500.000
2004 21.000.000
2003 19.000.000 
2002 19.500.000
2001 19.000.000
2000 21.000.000 


(*) TÜİK verileri CİHAN 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var