Gökhan Daca-Evrensel
'2001 yılından bu yana sanayileşmiş ve kalkınmanın eşiğindeki ülkeler,geri bırakılmış ülkelerde yaklaşık 227 milyon hektarlık arazi satın aldı.' Tilman Kleinjung-Chi Viet Giang
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından geçtiğimiz günlerde basına ve kamuoyuna “müjdelenerek” yabancılara toprak satışındaki kısıtlama oranının 2.5 hektardan 30 hektara çıkarılmasını öngören ve TBMM’ne gönderilen, Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı, geçtiğimiz ay sessiz sedasız TBMM’ye sevk edilmişti. TBMM Adalet Komisyonu, 17.02.2012 Cuma günü Başkanvekili Hakkı Köylü başkanlığında toplanarak, Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısını görüştü.
Yabancılara mülk satışına ilişkin tasarıyı alt komisyona sevk etti. Yabancılara toprak satışında karşılıklılık esası aranmamasını da öngören tasarıya göre, yabancıların ülke genelinde edinebilecekleri taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam yüzölçümü 30 hektara çıkarılmaktadır. Çevre ve Şehircilik ile Maliye Bakanlıklarının “ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde” bu miktarı iki katına yani 60 hektara çıkarmaya yetkili olduğu yasa tasarısında yine yabancı uyruklu kişilerin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilecekleri yerleri belirleme yetkisi de bu Bakanlıklara tanınmaktadır.
DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ
Son olarak 2008 yılında çıkarılan 5782 sayılı yasayla birlikte, yabancı gerçek kişilerin yanı sıra tüzel kişiliğe sahip yabancı şirketlerin de 2.5 hektara kadar tapu sahibi olabilmesinin önü açılmıştı. Böylece 22, 49 ya da 99 yıllığına bugüne kadar “ulusal değer” sayılan maden alanlarının, limanların, enerji tesislerinin, derelerin, meraların sadece işletme hakkını alabilen yabancı şirketler bu yasayla birlikte tapularını almaya başlamışlardı. Son olarak yasalaşması beklenen kanun tasarısının gerekçesinde her ne kadar Tapu Kanununda iyileştirmeler amaçlandığı belirtilse de gerçek amaç özelleştirme ile tükenen kaynakların yerine, yabancılara Türkiye Sınırları içerisinde 60 hektara kadar taşınmaz satışı ile yeni kaynaklar yaratmak, bunun yanı sıra yabancı sermaye için ülkemizi dikensiz gül bahçesine dönüştürmektir.
ÖNKOŞUL OLDU
Yabancılara toprak satışı ile ilgili son düzenlemelere baktığımızda, IMF ve Dünya Bankası Borç Antlaşmaları, Kredi Protokolleri ve Avrupa Birliği Uyum Yasa Paketlerinde ön koşullar olarak önümüze çıkmaktadır. Tarih bugün yine tekrardan ibaret Osmanlı gibi bugünde kar alanı sıkışan sermayeye yeni alanlar açmaya çalışan ancak kapitalist sistemin yaşadığı son ekonomik krizlerden teğet geçtiğini söylese de büyük yara alan ve elindeki kaynakları eriten hükümet bu yasayı çıkararak “günü” kurtarmaya, toprak satışından elde ettiği gelirle bütçe açığını kapatmaya çalışıyor. Tapu Kanununda iyileştirmeler yapacağız ya da yabancı vatandaşların konut edinmesini kolaylaştıracağız, gibi gerekçelerle masum gösterilmeye çalışılan son yasa tasarısı ile birlikte mülk edinim miktarının 2.5 hektardan 30 hektara, gerektiğinde 60 hektara çıkartılması ve plansız alanlarında bu alana dâhil edilmesi, bu sürecin artık sade ve masum bir konut edinimi alanından çıktığını göstermektedir.
KARŞILIKLILIK İLKESİ
Türkiye‘de taşınmaz edinen yabancı uyrukluların sayılarına göre dağılımında ilk beş sırada yer alan ülkelere (Almanya, İngiltere, Yunanistan, İrlanda, Danimarka) bakıldığında, karşılıklılık ilkesinin fiilen uygulanamadığı görülmektedir. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre 2003-2007 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde yabancıların Türkiye’de aldıkları gayrimenkullerin toplamı 10 milyar dolar değerine ulaşmıştır. Günümüzde toplam 86 bin taşınmaz yabancılara satılmış ve 100 bin yabancı gerçek kişi ülkemizde taşınmaz edinmiş durumdadır. Ancak tüzel kişilerin (şirketlerin) mülk edinimi konusunda istatistiki bilgi ise Türkiye’de Ticaret kanununa göre kurulan yabancı sermayeli şirketler ile yabancı şirketlerin edindikleri taşınmaz sayısı hakkında bilgi almak, tapu kayıtlarında yalnızca şirket adının yazılı olması nedeni ile bilinmemektedir. Yabancı yatırımcılar Türkiye’den 2010 yılında 2.5 milyar dolar, 2009 yılında 1.9 milyar dolar ve 2006 ile 2008 arasında ise yılda 3 milyar dolarlık gayrimenkul alımı yapmıştır. Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu çerçevesinde Türkiye’de kurulan şirket sayısı 18.308 olup, bu şirketlerden 3 bine yakını gayrimenkul alım satım üzerine kurulmuştur.
YABANCI SERMAYENİN HİZMETİNDE
Dış borca, IMF’ye, Dünya Bankası dayatmalarına, emperyalist şirketlerin bitmez tükenmez arzularına karşılık, geleceğini ipotek altına alan Türkiye, topraklarını da diğer kıt doğal kaynakları gibi ticari bir mal haline getirerek Hazineye kaynak yaratma telaşı içerisinde çok uluslu şirketlerin kullanımına açmamalıdır. Yabancılara toprak satışı, salt mülkiyet sorunu olarak değil Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Endüstri Bölgeleri Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Özelleştirme Kanunu, Petrol Kanunu, Maden Kanunu, Orman, Hazine ve 2B arazilerindeki düzenlemelerle birlikte değerlendirilmelidir. Bugüne kadar büyük mücadelelerle sahip çıkılan yer altı ve yer üstü kaynakları, milli parklar, doğa alanları, doğal sit alanları, su havzaları, tabiat parkları ve tabiatı koruma alanları, yapılan yasal düzenlemelerle birlikte siyasal iktidarca yabancı sermayeye açılmak istenmektedir.
“Dedim ki ‘İnsanın insanı sömürmesi yok edilsin’.
Dedim ki, ‘Toprak onu kullananın olsun’. Dedim ki, ‘üretmeyenin yaşama hakkı olmasın’. İşte o zaman
beni öldürdüler!”
Theodor Six
KAPİTÜLASYONLAR VE TAŞINMAZ EDİNME HAKKI
Emperyalist sömürge sisteminin ülkemiz topraklarına ilgisi hiçte yeni değildir ve süreklilik arz etmektedir. 1536’da Fransızlara verilen imtiyazlardan (kapitülasyon) sonra durumu gittikçe kötüleşen ve ekonomik krize giren Osmanlı zaman içerisinde İngilizlere ve İtalyanlara da taşınmaz edinme hakkı verdi. Tarım arazilerinin büyük bir bölümünü kısa sürede ele geçiren bu ülkelerin tüccarları Anadolu halkının topraklarını hızla sömürerek halkın daha da yoksullaşmasına yol açarken Osmanlı İmparatorluğu da kurtuluş reçetesi olarak gördüğü bu stratejinin kurbanı oldu. 1923 Lozan antlaşmasıyla birlikte kapitülasyonlara son verilirken yabancı ülkelere karşılıklılık ilkesi çerçevesinde taşınmaz edinme hakkı tanındı. Bununla birlikte sonraki yıllarda Köy Kanunu ile nüfusu 2 binden az olan köylerde yabancıların taşınmaz almaları yasaklanarak uygulama korunmaya çalışıldı.
MADENLER İŞGAL ALTINDA
Edirne’den-Kars’a 800 bin kilometrekarelik Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 19’u olan 150 bin kilometrekarelik maden alanları şu anda yabancı şirketlerin işgali altında. AKP döneminde buraların işletme hakkını elinde bulunduran bu şirketler değerli madenleri çıkartıp, bunlardan büyük karlar elde ediyorlar. Yasalaşması beklenen tasarı ile ülke taşınmazları, madenleri, ormanları, meraları, yaylaları ve su havzaları da artık ulusal değer olmaktan, kamu mülkiyetinden uzaklaştırılarak yabancı şirketlerin kendi mülkiyetlerine satın alarak geçirebilecekleri, yağmalayabilecekleri bir alan haline getirilmiş olacaktır.
TURGUT ÖZAL İLE BAŞLADI
Yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye’de gayrimenkul edinmesi hakkındaki Tapu Kanununun ilgili maddesi 1934’ten ülkemizde neoliberal politikaların uygulanmaya başlandığı 1980 yılına kadar değiştirilmediği gibi bu maddeye ek dahi yapılmamıştır. Yabancılara toprak satışının Anayasaya aykırı uygulamasının ilk örneği 1984 yılında yaşanmış olup Turgut Özal’ın girişimiyle bugün dahi paha biçilemeyen Anadolu Hisarı sırtlarındaki Sevda Tepesinin Suudi Kralına satışı Bakanlar Kurulu kararı ve çıkartılan özel kanunla gerçekleşmiş daha sonra Anayasa mahkemesi bu uygulamayı iptal etmişti. AKP hükümetinin iktidara geldiği 2003 yılından bu yana ise 2B Yasası, Endüstri Bölgeleri Kanunu, 5444 Sayılı Kanun, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5782 Sayılı Kanun, Turizmi Teşvik Kanunu, Köy Kanunu, Tapu Kanunu, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu gibi değiştirilen ya da yürürlüğe konan birçok yasayla birlikte yabancıların taşınmaz edinimi önündeki kısıtlamalar siyasi iktidar tarafından birer birer kaldırılmaktadır.
* Yapı-Yol Sen İzmir Şubesi Sekreteri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder