24 Mart 2012 Cumartesi

Kentsel Dönüşüm: Kırlangıç Sokağın Son Sakinleri

Tarlabaşı'nda tüm komşuları giden Argiş ailesi, istemese de artık evi boşaltmak için mahkeme kararını bekliyor; çünkü sokak lambaları bile çalışmıyor.
Tarlabaşı'nda altı yıldır "kentsel dönüşüm" adı altında devam eden süreçte sokaklar bir bir boşalmaya devam ediyor.
Yıkılmayı bekleyen binaların çoğunun içleri çöp dolmuş; kapı, pencereleri sökülmüş. Pencereden sarkmış eski bir yorgan ya da duvarlara yazılı sözler, sokaklarda bir zamanlar yaşam olduğuna dair kalan son izler...
Küçükkırlangıç sokakta harap binaların arasında kalan Argiş ailesi de sokağın son sakinlerinden. Mardin'den 15 yıl önce İstanbul'a göç eden aile evi boşaltmak için bir türlü bitmek bilmeyen mahkeme sonucunu bekliyor.
Zar zor aldıkları 100 metrekarelik evleri için GAP inşaat 56 bin lira, ya da yeni projeden 51 metrekareye nerede olduğu belli olmayan bir ev teklif etti. Kabul etmeyince de "acil kamulaştırma" tehdidi ile "37 bin liraya düşürürüz" dedi.
Bahattin Argiş direnip dava açmış.
"Mahkemede biz onlara Demirören AVM için ödenen fiyatı emsal gösteriyoruz, onlar bize tehditle satın aldıkları evleri. Evlerini satan insanlar şimdi ağlıyor, içlerinde kalp krizi geçirenler var. Düşünebiliyor musunuz, üst komşunla aynı değerdeki evi korkundan satıyorsun, o ise dava açıp üç katına alıyor."

Mahkemede üç kata çıkıyor

İki yıldır mahkeme sonucunu bekliyor; şu anda evine 160 bin verilmesi planlanıyor. Yani ilk teklif edilenin üç katı.
Argiş mahkemenin fiyatı artırmasının mağduriyeti ortadan kaldırmadığını söylüyor; çünkü asıl mesele ailesiyle Tarlabaşı'nda yaşamaktan mutlu, işlerine yakın, komşuları vardı.
"İstanbul'a ilk geldiğimizde biz burada dostluklarımızı kurduk;  çocuklarım bu semtte büyüdü. İki oğlum ve ben Taksim'deki restaurantlarda çalışıyoruz, gece ikide işten çıkıyoruz, 10 dakikada evdeyiz.

Komşular gitti, çöpler kaldı

"Ama yok onlar bizi, Taksim'e layık görmediler. Şimdi o parayla aynı büyüklükte ve işime yakın ev bulmam imkansız. Her şeyden öte buraya alışmıştık, kahveye gittim mi 50 kişiyi tanırdım... "
Songül Argiş ne olacakları belli olmadığı için evlenme çağındaki iki oğlunu evlendiremediklerinden yakınıyor; bir de sokakların boşluğundan.
"Tüm komşular gitti, evlerin içi çöp içinde, kokudan geçilmiyor. Akşamları sokak lambası bile yanmıyor. Bu halde daha ne kadar kalabiliriz ki burada..."

Zincirci'ye verilen ev

Jirayr Zincirci de Tarlabaşı'nın en mağdurlarından biriydi; çünkü ne mülk sahibi ne de kiracıydı ama 30 yıllık Tarlabaşılıydı; iki ay önce küçücük odasından çıkarılmak isteniyordu.
bianet, Radikal ve Milliyet gazetesinin konuyu haber yapmasının üzerine, twitter üzerinden "jirayr amcaya ev" kampanyası başlatıldı. Bunun üzerine Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan, Zincirci'ye ev verileceğini belirtti.
Haftasonu Zincirci, 30 yıllık minicik odasından ayrılıp, kız kardeşi ile birlikte Tarlabaşı'nda oturduğu yerin alt mahallesinden birinde minik bir eve yerleşti. Evinde ziyaret ettiğimiz Zincirci, kedilerini de yanına aldığında tamamen rahatlayacağını söyledi.

Diğer "Zincirci"ler?

Bizim haberi yaparken amacımız, acilen Zincirci'nin barınma hakkının karşılanması ama esasen Tarlabaşı'nda kentsel dönüşümün getirdiği mağduriyete dikkat çekmekti.
Demircan, bizzat devletin barınma hakkını hiçe sayarak yarattığı mağduriyeti giderdi. Şu an Zincirci memnun; peki diğer Tarlabaşılılar... Sorun sadece Zincirci değil ki.
Kiracılar zaten kentsel dönüşümün görünmez özneleri olarak Tarlabaşı'nı terk etti. Mülk sahiplerinin bir kısmı ihaleyi alan Çalık Grubu'na ait GAP inşaatın kurduğu ikna odalarında avukatları olmadan acil kamulaştırma tehdidi ile evlerini çok düşük fiyata sattı.
Bir kısım mülk sahibi ise her ne kadar mağduriyetlerini hiçbir zaman gideremeyecek de olsa kamulaştırmaya karşı açtıkları davaların sonucunu bekliyor.

Anıtlar Kurulu da görevini yapmadı

Tarlabaşı Mülk Sahipleri Derneği'nin avukatlığını yapan Barış Kaşka, en mağdurların korkudan evlerini yok pahasına satanlar olduğunu mahkemelik olanların da fiyat arttırımı kazansa dahi yine de bunun piyasa değerinin çok altında olduğunu söylüyor.
5366 sayılı yasanın en önemli maddesi "uzlaşma"nın "soylulaşma" pahasıne hiçe sayıldığını söyleyen Kaşka, dünyada örneği olmayan "Belediye, şirket" ortaklığıyla "kamu yararının zerresinin gözetilmediğini" belirtiyor.
Kaşka, binaların aslına uygun şekilde tarihi özellikleri korunarak yapılmasının mümkün olmadığını, zaten bunu denetlemesi gereken Anıtlar Kurulu'nun da görevini yapmadığını söylüyor.
Dernek Avan projenin iptali için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM)  başvurmuştu. Ama bir ay içinde kamulaştırma davası ile ilgili AİHM'e ilk kez bireysel başvuru yapılacak. (NV)
Nilay Vardar  BİANET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var