7 Haziran 2012 Perşembe

David Harvey soylulaşmaya gelme!

Birgün/ALİ ŞİMŞEK
Türkiyeli sosyal bilimcilerin ve okurların yıllardır kitaplarıyla ve 2008 krizinin yıkıcı etkilerine karşı eylemlerde sosyal muhalefete verdiği destek ile yakından tanıdığı İngiliz coğrafyacı, siyasal iktisatçı, sosyal kuramcı ve aktivist David Harvey, 9-15 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da iki, Ankara’da bir konferans vermek üzere Türkiye’de olacak.
Konferansların konusunu, 2008 kriziyle başlayan dönemin özellikleri, kentsel dönüşüm ve buna karşı mücadeleler ile David Harvey’in antikapitalist grev ve eylemlere dair ilk elden deneyimleri ve tanıklıkları oluşturuyor. Türkiyeli okurlar için Harvey'in ilk kitabı Sungur Savran'ın güzel çevirisiyle yayınlanan Postmodernliğin Durumu (Metis Yayınları, 1997) oluyor. Bu yıl gerçekten önemli, çünkü Marksizmi bir “toplum mühendisliği” ya da “modernist büyük anlatı” kolaycılığıyla reddeden argümanların dergilerde uçuştuğu döneme denk gelmişti. Özellikle sağ-muhafazakar entelijansiya, Tezkire, Doğu-Batı gibi dergiler postmodern durum üzerinden sosyalizmin başarısızlığı, modernizmin krizi ya da tarihin sonu üzerinden “biz haklıyız” toksinleri salgılıyordu bol miktarda. Örneğin bugün AKP'nin düşünür kadrosundan Yasin Aktay parlak makalelere imza atıyordu arka arkaya. Sadece onlar mı, bugün sol-liberal oluşumun nüveleri de kuramsal düzlemde Birikim, Toplum ve Bilim, Toplum Bilim (Bağlam Yayınları) gibi sol tandanslı akademik dergilerde pişiyordu postmarksizm üzerinden. Kuzey Amerika üzerinden üzerimize çullanan modernlik eleştirisi kitaplar içinde, ötekilik, yapı-bozum, melezlik, indirgenemezlik, belirsizlik, görelilik ve kültürün geri dönüşü gibi kavramlar ortalıkta uçuşur ve sonunda fatura hep Marksizme kesilirken, bu dalgaya karşı elimizde Türkçe'de çok kaynak da yoktu. İşte Harvey, zengin bir coğrafya, kent ve arşiv bilgisi, her şeyden önemlisi de Marksizmin savunusuyla ilaç gibi yetişmiş oldu. Harvey söylem ve kavram denizinde boğulmadan örnekler ve dönemler üzerinden, her şeyden önce de sadece modernlik gibi geniş kavramlar değil, neo-liberalizm gibi çok somut bir eğilim üzerinden içine alınmaya çalıştığımız makası anlatıyordu. Arkasından neoliberalizm ve mekan üzerine çok önemli çalışması olan Sosyal Adalet ve Şehir (2003, Metis) kitabı geldi. Günümüzün ana konusu olan kentleşme-sermaye ve soylulaşma süreçleri konusunda hala temel bir referans olmayı sürdürüyor. 1997 yılından günümüze sosyal bilimler ya da mimarlık olsun her alanda geniş bir okuyucu kitlesine sahip olan Harvey'in sadece bu yıl içinde iki kitabı daha yayınlandı: Marx'ın Kapital 'i İçin Kılavuz (Metis) ve Düşünsel dizisiyle sıkı kitaplar yayınlayan Sel Yayıncılıktan çıkan Paris, Modernitenin Başkenti .

HARVEY VE HAYALETLER
Harvey'in Türkiye'ye gelecek olması birçok okurunu heyecanlandırsa da, o daha gelmeden tartışmalar da başlamış oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Metis ve Sel Yayınları işbirliğiyle davet edilen Harvey'e özellikle son günlerde uygulamalarıyla tepki çeken Bilgi Üniversitesi dolayısıyla gelme ve protesto çağrısı yapıldı. İnternet üzerinden İmece Şehircilik Hareketi imzasıyla yayınlanan ve Açık Mektup adını taşıyan metinde Harvey'e hitaben “Gerek kentsel rant, gerekse sınıf mücadelesi üzerine olan titiz araştırmalarınızı bildiğimizden, sizi Bilgi Üniversitesi’nin sadece üç kampüsü ile çevresindeki alanın soylulaştırılmasındaki başlıca faillerden biri değil, aynı zamanda çalışanlarının ifade özgürlüğünü ve sendikalaşma / örgütlenme hakkını ihlal eden bir kurum olduğu konusunda haberdar etmeye mecbur hissediyoruz.” denilerek yazar bir nevi uyarılmış ve bilgilendirilmiş oldu. Mektubun son paragrafı ise etkileyiciydi açıkçası: “Kısacası Sayın Harvey, bizler Bilgi Üniversitesi’nin sadece soylulaştırmanın neoliberal bir aracı ve “verimlilik-arayışı” yönetim stratejisinin gereği olarak sistematik hak ihlallerine neden olduğuna, akademisyenleri ve diğer emekçileri güvencesizleştirdiğine, kampüslerindeki mekânı sıkıştırdığına ve Türkiye üniversite sisteminin kâr amaçlı üniversite şirketlerine açmak için lobi yaptığına değil, aynı zamanda da önemli Marksist düşünürleri konuşma yapmak ve “tamamen entelektüel” üretim sürecine katılmak için davet ederek “kentsel göz boyama” icra ettiğine inanıyoruz. Biliyoruz ki, siz de bizim gibi “praksis”i savunuyor ve uyguluyorsunuz. Biz sizin sınıf-tabanlı kentsel mücadele çağrınızdan esinleniyoruz. Ve bilgimizi tüm yoldaşlarımızla paylaşmaya kendimizi zorunlu hissediyoruz. “ Yayınlanan mektup çok kısa sürede sosyal medyada yaygınlaşırken Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi dekanı Prof. Dr. İhsan Bilgin'den yanıt mektubu gelmekte gecikmedi. Bilgin, Harvey'e yönelik gelme çağrısına üzüldüğünü belirterek, Bilgi Mimarlık'ta ne kadar Marksizme yakın bir eğitim verdiklerinden dem vurup, koridorlarda Marx'ın Hayaletleri'nin bile eksik olmadığını vurguluyordu bir bakıma. Dekan için Bilgi'yi satınalan Amerikalı şirket Lauerate, “bankaya para yatırmaktan, TV seyretmekten ya da seçimlerde oy vermekten, hamburger yemekten öte birşey değil bizim açımızdan.”

Şimdi Harvey'i okurları merakla bekliyor nasıl tepki verecek diye. Ama biz yine de Harvey'in hem İstanbul ham de Ankara programını size hatırlatalım ve ona şimdiden Hoşgeldin yoldaş diyelim.

DAVİD HARVEY KONFERANSLARI
KAPİTALİZMİN KRİZİ VE KENTSEL MÜCADELE

İstanbul:

9 Haziran 2012, Cumartesi, Saat: 15:00, Bilgi Üniversitesi, Santral Kampüsü, Salon E3-101

Ankara:

13 Haziran 2012, Çarşamba, Saat: 17:00, ODTÜ Kültür Kongre Merkezi- A Salonu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var