Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
1 Haziran 2012 Cuma
Bu ne yaman çelişki
Karara tepki gösteren yazar İrfan Babaoğlu, kitabın ilk baskısının seçimden önce piyasaya çıktığını ve bir soruşturma dahi açılmadığını, ancak ikinci baskının çıkmasından sonra dava açıldığını anlattı. Babaoğlu, şöyle konuştu: “İkinci baskının çıktığı dönemde siyasi tutuklamaların artması ve dönem itibariyle kitaba dava açıldı. Kitapta o dönemde cezaevinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar nedeniyle yaşamını yitirenler için geçen, ‘Minnet ve saygı ile anıyoruz’ sözleri bile örgüt propagandası sayılarak iki ay gibi kısa bir sürede karar verildi. Kararı temyiz ettik. Kararın hukuki olduğunu sanmıyorum.”
Yayıncı uyarmış
Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı hazırladığı iddianamede, kitaptan örnekler vererek ‘örgüt propagandası’ yapıldığını ifade etmişti. İddianamede, yayınevi sahibi Mehmet Emin Teymür’ün “Kitabı basmadan önce kitapta PKK propagandası niteliğinde ifadeler bulunduğunu yazara söylediğini, ancak yazarın sorumluluğu aldığını kendisine söylemesi üzerine kitabın basımını yaptığını söylemiştir” ifadesine de yer verildi. İddianamede, kitapta PKK terör örgütü mensuplarından bir kısmının özel yaşamöykülerine yer verildiği belirtiliyor.
Savcının örnekleri
Bu doğrultuda savcı, ‘örgüt propagandası kapsamında’ kitaptan verdiği şu örnekleri suç saydı:
“142. sayfada, cezaevinde açlık grevine başlayan Hayri isimli örgüt mensubuna ait olduğunu iddia ettiği: ‘Bir de şunu belirtmek istiyorum. Her kim Kürdistan’ın özgürlüğü için çaba göstermek istiyorsa, silahlı mücadeleyi esas almak zorundadır. Bugüne kadarki uygulamalar, baskı ve işkenceler, halka yapılan baskılar gösteriyor ki, ancak silahlı mücadele ile sonuç alınır’.”
“143. sayfada, cezaevinde açlık grevine başlayan Ali Çiçek isimli örgüt üyesine ait olduğunu iddia ettiği ‘ PKK bize teslimiyeti değil, direnişi öğretti’.”
“Kitabın 254. sayfasında, duruşma salonunda Keşe isimli bir örgüt mensubunun söylediğini iddia ettiği ‘Ben PKK ’yi Kürdistan’ı kurmaya çalıştığı için seviyor. Bir de ağalara başkaldırdığı için seviyor. Çünkü şimdiye kadar kimse Siverek’te ağalara karşı, Mehmed Ağa’ya karşı gelmedi. PKK’den başka. Onun için ben de PKK ’yi seviyor’.”
Babaoğlu: Çifte standart
Yazar İrfan Babaoğlu savunmasında, 12 Eylül işkencecileri yargılanırken, yaşananları anlatmanın suç sayılmasının çifte standart olduğunu ifade etti. Babaoğlu, şunları kaydetti: “Üç yıl boyunca bu cezaevinde nelerin yaşandığını kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla ele aldığım gerçeğini görmezlikten gelmiştir. O dönemin mağdurları, sanıkları veya tutukluları olan bizlerin sarf ettikleri sözler, gösterdikleri tavırlar da o dönemin koşulları içinde ele alınmalı, insanlık onurunu korumak adına masum sayılmalıdır. İddia makamı, o dönem duruşma tutanaklarına geçen bazı sözleri bugünün politik atmosferine göre değerlendirerek ceza talebinde bulunmuştur. Kitapta bir değil, dokuz örgütten yargılanan insanlar vardır. Bu insanlar da o günkü koşullar içinde örgütü değil, 3 bin tutukluyu ilgilendiren bir onur savaşı vermekteydiler. Onlar, bugün yargılanan işkencecilerin insanlık dışı işkenceler altında acı içinde inleyerek, kimi yanarak, kimi kendini asarak öldüler.”
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder