18 Haziran 2012 Pazartesi

'Felaket'in geleceği belliydi

İlk gece 'mahkûmların kavgası' sonucu çıktığı açıklanan yangının, aslında koşullara yönelik bir protestodan kaynaklandığı anlaşılıyor.

Radikal/İSTANBUL - Şanlıurfa E Tipi Cezaevi’nde 13 kişinin ölmesiyle sonuçlanan olayların, mahkumlar arası bir kavga sırasında değil, koğuşlardaki aşırı kalabalığı protesto ederlerken meydana geldiği ihtimali güçleniyor. 6-8 kişi kalması gereken koğuşlarda 18 kişi kalan ve artan sıcaklar nedeniyle de bu durumu protesto etmek isteyen bir grup tutuklu eylem yapmak istedi. Ancak yangın donanımı olmayan ve eksik personelle çalışan cezaevinde, protestocular da başlarına geleceği öngöremedi ve eylem bir faciaya dönüştü. İHD verilerine göre daha önce de benzer gerekçelerle 2 protesto eylemi gerçekleşmiş 1 kişi ölmüştü. 
28 Temmuz 2010’da yine aynı cezaevinde yaşanan bir protesto sonrasında İHD ’nin, 2011’de ise Şanlıurfa Barosu’nun hazırladıkları farklı raporlarda cezaevinin fiziki durumundan kaynaklanan önemli sorunların yaşandığı ortaya çıktı. Radikal’e konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Felaketin gözgöre göre geldiği bu rapordan belliydi. İki senedir hiçbir önlem almayan bu cezaevi müdürü ile savcısı açığa alınmalı ve soruşturma başlatılmalı. Ayrıca cumhuriyet savcısının da görevini yapmadığı ortada” diyor. 
Türkdoğan 2 yıl önce Erkan Gümüştaş adlı bir tutuklunun kendini yakması üzerine hazırladıkları raporda cezaevinin fiziki durumunun ortaya çıktığını belirterek, “Şu anda aynı yöneticiler başta. Bu rapora rağmen önlem almamışlar. 2009’dan beri gerek yıllık ihlal raporlarımazda gerekse cezaevleri ihlal raporlarımızda sayıları ve fazlalığı özellikle belirtiyoruz. 2009 ve 2010 yılı cezaevi ihlal raporlarımızı Adalet Bakanlığı ’na gönderdik. Verilen cevap ise şu oldu: İhaleye çıktık, yeni cezaevleri yapıyoruz. Biz yeni cezaevinden ziyade tedbirlerin artırılmasını, insanların sağlıklı ve güvenli ortamlarda barındırılamısın istiyoruz.” Türkdoğan ayrıca, yangına geç müdahele edildiğine dair iddialar olduğunu belirterek, “Cezaevinde kapılar dışa doğru açılır. Dolayısıyla tutukluların barikatı nedeniyle müdahale edilemediği iddiası komik bir iddiadır” dedi. 

28 Temmuz 2010 tarihinde İHD Heyeti tarafından hazırlanan ve tutuklu Erkan Gümüştaş’ın kendini yakma olayını araştıran raporda cezaevinin fiziki durumu tutuklu ve hükümlüler tarafından şöyle anlatılıyordu: 

Tuvalet kapısına yatak 
F. T.(55): Kapasite 245 kişi olmasına rağmen ben kaldığım dönemde burada bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 1000 kişinin üzerine çıkmıştı. Size bir örnek vereyim benim kaldığım odanın kapasitesi 6 kişiydi ancak biz 18 kişi kalıyorduk, Tuvaletin kapısının önüne kadar yatak sermek zorunda kalıyorduk. Biliyorsunuz Urfa yazın çok sıcak oluyor Bizim kaldığımız odanın yatakhane kısmındaki küçük bir pencere dışında bir yerden hava alma imkanımız yoktu. Nefes almakta bile zorlanıyorduk. Ben kalp hastası olduğum için çok fazla zorlanıyordum. Oradaki fiziki şartlar bir işkence aracıydı. Cezaevi yönetimi Adalet Bakanlığı ’nın tutuklulara sağlamış olduğu ‘ortak alan’ hakkımızı uygulamıyordu, Dışarıdan cezaevine eşya alınmıyordu; ancak cezaevinin kantinindeki fiyatlar da çok fazla yüksekti. 
Tutuklu yakını H. K. (60): Tutuklulara bilinçli olarak baskı uygulanıyor sayımlarda ve yemek dağıtımlarına kadar yapılan her iş tutuklular için birer işkenceye dönüşüyor. Gürüşme yerleri kapalı ve çok havasız, Çocuklar bu durumdan etkileniyorlar. 

Cezaevleri durumu 
Bu arada Şanlıurfa Valisi Celalettin Özgenç, gazetecilere yaptığı açıklamada, olayda hayatını kaybedenlerin yanarak değil, dumandan etkilenerek öldüklerini söyledi. 
Türkiye’de 328 kapalı, 36 açık cezaevi, 3 çocuk eğitimevi, 5 kadın kapalı, 1 kadın açık, 4 çocuk ve gençlik kapalı ceza evi olmak üzere toplam 377 cezaevi var. Bu kurumların kapasitesi 121.804 kişilik olmasına rağmen 31 Mart 2012 itibariyle 132 bin 369 kişi barınıyor. 

Açık görüş izdihamı 
Şanlıurfa E Tipi Kapalı ve Yarı Açık Ceza İnfaz Kurumu’ndaki tutuklu ve hükümlüler, önceki gece yaşanan olayların ardından dün aileleriyle açık görüş yapmaya başladı. Adalet Bakanlığı’nın izniyle yapılan açık görüşlerin 15 gün devam edeceği duyuruldu. Bunun üzerine sabah saatlerinden itibaren Eyyübiye’deki cezaevi önünde toplanan vatandaşlar yakınlarıyla görüşmek için kayıt yaptırmaya başladı. Ancak bu kez de izdiham yaşandı 

‘Başlarına gelecekleri göremediler’ 
Radikal’e konuşan Şanlıurfa Baro Başkanı İrfan Güven, cezaevinde çok uzun zamandır kapasitenin çok üstünde insan barındırıldığını hatırlatarak, “Konferans salonunu koğuşa dönüştürdüler. Koğuşlarda ranzaların arasına yer yatağı attılar. 2011’de bu durumu resmeden bir rapor yayımladık.Adalet Bakanlığı ilgileneceğini duyurdu. Ancak inşaat için ihale dahi yapılmadı. Bu geliyorum diyen bir faciaydı. 45 derecede, klimasız ortamda 6 kişilik yere 18 kişi sıkıştırırsanız zaten kavgaya lüzum olmadan insanlar çıldırır. Ölenler 20-25 yaşlarında gençler. Bir protesto yapmak istediler ve başlarına gelecekleri muhtemelen öngöremediler.” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var