Dün opera ve tiyatrolara getirdiği mescit uygulamasıyla basında gündeme gelen torba yasa niteliğindeki yeni "yapı denetimi" yasa taslağı, aynı zamanda mühendislik ve mimarlık alanlarında odaların yetkilerini en aza indiriyor ve sahillerin yapılaşmasına dönük her türlü korumayı ortadan kaldırıyor.
Halen yasalarda "yayalara" ait olduğu belirtilen kıyıların her türlü yapılaşmaya açılmasını öngören taslak yasalaştığı takdirde, kıyılara dönük büyük bir yağma hareketinin başlamasından endişeleniliyor. TMMOB tarafından yayınlanan yazılı değerlendirmede, taslakla birlikte "kıyıda gelişmeye engel olacak bir korunacak kültür varlığına yer yoktur" mesajı verilmeye çalışıldığına dikkat çekiliyor.
Kıyılarda tarihi eserlerin bile yıkılmasına hukuki engel yok
Kıyı Kanununun değiştirilmesini öngören taslak, deniz, göl ve akarsu kıyılarının şehirler arası otoyollara, demiryollarına ve kent içi yol düzenlemelerine ayrılmasına izin veren maddeler içeriyor. Kıyı Kanununun mevcut halinde kıyı mekanı gezinti ve dinlenme amaçlı olarak yalnızca yayanın kullanımına açık olduğu belirtilirken, mevcut taslağın yasalaşması durumunda, kentlerin denizle bütün bağını kesecek ulaşım altyapılarının hayata geçirilmesi mümkün olacak.
Taslakta yer alan bir başka maddeye göre göre, kıyı yalnızca "üretim ve yetiştirme" faaliyetlerine değil, bütün kentsel kullanımlara açılıyor. Buna göre kıyılara teşhir, pazarlama, depolama tesisleri ile eğitim ve sosyal tesisler, ibadet yerleri, akaryakıt istasyonları ve enerji tesisleri yapılmasına olanak sağlanıyor. Böylece termik ve nükleer santraller ile, bunlara ait atık depolama tesilerinin de yapılması mümkün olacak.
Yine taslakta kıyı düzenlemeleriyle ilgili "uygulama planı" yapma zorunluluğunun kaldırılması da büyük önem taşıyor. Böylece yalnızca bir çevre düzeni planı veya bir nazım plan kararı çıkarılarak, büyük değer taşıyan kıyılar kolaylıkla ve ayrıntılı bir çalışma bile yapılmaksızın zararlı kullanıma açılabilecek.
Taslakta yer alan bir başka düzenlemeyle, kıyılara "dolgu" ve "kurutma" işlemleri yapılması kolaylaştırılıyor. Buna göre ilgili kuruluşlardan 30 gün içinde görüş gelmez ise söz konusu işlemlerin onaylanması için bütün yetki bakanlığa veriliyor. Bu işlemler, özellikle kıyı çizgisinde değişime neden olduğu için kıyıların doğal ve tarihsel birikiminde büyük bir yağma anlamına geliyor. Taslakta ayrıca, yalnızca "dolgu alanı" için değil, bütün "kıyı" için "koruma amaçlı imar planı hükümlerinin uygulanmayacağı" hükmü getiriliyor. Bu durumda, özellikle kıyılarda daha yoğunlukla bulunen bütün arkeolojik sit alanları, tarihsel kaleler, tersaneler ve bütün kültürel değerler korumasız bırakılıyor. Buna göre sahilde yer alan bir tarihi kalenin kalıntıları yıkılarak yerine bir otel yapılması önünde herhangi bir hukuki engel kalmıyor.
TMMOB tarafından yapılan değerlendirmede, taslak ile "kıyıda gelişmeye engel olacak bir korunacak kültür varlığına yer yoktur" mesajı verilmeye çalışıldığına dikkat çekildi ve insana, doğaya, tarihe, kültüre ait her türlü değerin rant aracına çevrilmeye çalışıldığı belirtildi.
Mühendis ve mimar odalarının yetkileri şirketlere devrediliyor
Kıyılara dönük yağmanın önünü açan maddelerin dışında, torba yasa biçiminde hazırlanan taslakta aynı zamanda mühendislik ve mimarlık alanında odaların yetkilerini büyük oranda şirketlere devreden maddeler yer alıyor. Taslakta Türkiye'deki mimarlık ve mühendislik hizmetlerinde bir başarısızlık olduğu tespiti yapılırken, bu hizmetlerin "yatırımcılara gereksiz zaman kaybettirdikleri" iddiası öne sürülüyor ve "çözüm" olarak "Teknik Müşavirlik Kuruluşları"nın kurulacağı belirtiliyor.
TMMOB tarafından yapılan değerlendirmede ise, taslakla birlikte bakanlığın "kamu" görevini bir kenara bıraktığı ve yalnızca sermayeyi gözetecek uygulamaların önünün açtığı ve bunun için yetki ve kaynakların denetimsiz bir biçimde belli kesimlere aktarılmasının araçlarının oluşturulduğu ifade edildi. Değerlendirmede ayrıca, taslakta belirtilen "Teknik Müşavirlik Kuruluşları"nın da kamusal nitelik taşımayacağına dikkat çekildi ve şu ifadelere yer verildi:
"Bugün aceleyle böyle bir yasa taslağı hazırlamanın gerekçesi, kentsel dönüşüm projelerinin de yabancı hizmet sunucularına açılacağının habercisi olsa gerektir. Mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin rekabete değil uluslararası şirketlere teslimi sonucunu doğuracak bu taslağın geri çekilmesinde sayısız yarar vardır. Aksi halde, kurulacak teknik müşavirlik büroları küresel şirketlerin bağlı birimleri olarak hizmet yürütecektir. "Taslağın bütünüyle sermayenin taleplerini öne çıkardığını ifade eden TMMOB değerlendirmesi, taslakta kullanılan dilin, teknik ifadelerin ve bir dizi çelişkinin, taslağın bir sipariş üzerine kaleme alındığı izlemini doğurduğuna dikkat çekiyor. Değerlendirmede taslağın asıl maksat şöyle ifade edildi:
"(...)ekonomik politikasını kentsel rant üzerine ve kamusal ve özerk olması gereken her alanın özelleştirilmesine ve yatırımcının karını arttıracak şekilde hizmet verir hale getirilmesine odaklamış olduğu, bu nedenle, ekonomik kriz ve açmazlarına kısa vadeli çözümler bulabilmek adına ilgi sahasına giren her alanı hiçbir kurum ve kural tanımadan düzenlemeye çalışıldığı görülmektedir. Kanunların çıkarılma amacının kamu ihtiyacı ve kamu yararı olduğu aşikarken, bu kanun taslağının sermaye şirketlerinin taleplerine hizmet doğrultusunda hazırlandığı açıkça anlaşılmaktadır"TMMOB değerlendirmesinde ayrıca, taslağın yasalaşması halinde telafisi olmayan tehlikelerle karşılaşılacağı şeklinde uyarıda bulunuldu ve şöyle denildi:
"Bir taraftan mimarlık ve mühendislik hizmetlerinin önemi belirtilirken, diğer taraftan da projelendirme, onay ve ruhsat süreçlerini parçalayarak içinden çıkılmaz bir noktaya getirilmesi; bürokrasiyi azaltma gerekçesi altında onay süreçlerini kısaltan, yerel yönetimleri ve meslek odaları denetimini dışlayan bu düzenleme yapım sürecinde olduğu gibi yapım sonrası süreçte de telafisi mümkün olmayan tehlikelerle karşılaşılması sonucunu doğuracaktır."(soL - Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder