Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
16 Haziran 2012 Cumartesi
Suudi Kral ‘Sevda’sına tam 28 yıl sonra kavuştu
Öge DEMİRKAN
Merhum Turgut Özal döneminde Sevda Tepesi Suudi Veliaht Prens Abdullah Bin Abdülaziz’e 27 milyon dolar karşılığında satıldığında sene 1984’tü. Özal imar sözü vermişti ancak beklenen izin bir türlü çıkmadı. Yıllar geçti, prens kral oldu. Hatta bir ara Sevda Tepesi’ni satışa da çıkardı. Büyükşehir Belediyesi Meclisi satıştan tam 28 yıl sonra dün tepeyi turizm konaklama alanı olarak imara açtı
Süvari teğmen Vahit Bey ile Belkıs Hanım’ın buluşma noktalarıydı Kandilli’deki tepe. O zaman bu tepenin bir adı yoktu. Ne zaman Vahit Bey ile Belkıs Hanım’ın aşklarına aileleri engel oldu, onlar da intihar yolunu seçti; bu tepenin adına ‘Sevda Tepesi’ dendi. Yıllarca İstanbullu aşıklara ev sahipliği yaptı bu tepe...
1984’te ise Suudi Veliaht Prens Abdullah bin Abdülaziz’e 27 milyon dolar karşılığında, Turgut Özal’ın devreye girmesiyle satıldı. 57 bin metrekare alana sahip tepenin imara açılacağı sözü verilmişti. Ancak yıllar içinde tepe imara açılmadı. İşte dün bu söz, 28 yıllık aranın ardından tutuldu ve Sevda Tepesi, turizm-konaklama tesisi olarak imara açıldı. Dönemin veliaht prensi şimdinin Suudi Kralı Abdullah Bin Abdülaziz Sevda Tepesi’ne turizm tesisi yapma hakkını kazanmış oldu.
İspanya’ya gitmeyin
Suudi Kral Fahd’ın tatil için İspanya Marbella’ya gitmesi ve geniş ailesi ile orada büyük harcama yapması, dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın dikkatini çekmişti. Suudi Kraliyet Ailesi’nin tatil yapabileceği bir yer olarak düşünüldü Sevda Tepesi. Yabancılara toprak satışının ilk örneğini oluşturan Sevda Tepesi, Bakanlar Kurulu kararı ve özel çıkartılan bir yasayla gerçekleşti. Suudi Prens’in teklifi üzerine 57 bin 470 metrekarelik tepeyi Kıbrıslı Mehmet Paşa’nın torunları Emine Nazlı Başar, Ahmet Nahit Dirvana, Mehmet Emin Dirvana, Mustafa Selim Dirvana, Süleyman Sadrettin Dirvana, Yusuf Cemil Şensoy, Sakibe Akyol, Osman Gündüz Delitaş, Necla Koskosoğlu, Necdet Semizoğlu, Rüştan Balkar, Ercan Balkar, Kemal Galip Balkar ve Hüseyin Balkar 27 milyon dolar gibi astronomik bir rakama sattı. Satış sırasında veliaht prense imar için de söz verildi. Ancak söz yerine getirilemeyince Suudi Kraliyet Ailesi de tatil için Sevda Tepesi’ne gelemedi. Aradan yıllar geçti. Tepenin imara açılma fikri 2006 yılında tekrar gündeme geldi. Hatta prensin araziyi satılığa çıkardığı bile söylendi. Sonunda yıllar önce verilen söz, dün İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğu ile kabul edildi. Üsküdar, Kandilli Mahallesi’ndeki 945 ada, 12 parselde bulunan 57 bin 470 metrekarelik alanın, CHP’li üyelerin muhalefetine rağmen, turizm konaklama tesisine dönüştürülmesine izin çıkmış oldu.
İmara açılma teklifi Bakanlık’tan geldi
Suudi Kralı’na ait olan arazinin imar plan değişikliği teklifinin arsa sahiplerinden gelmemesi dikkat çekti. İmar değişikliği için plan teklifinin sahibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü oldu. Genel Müdürlük tarafından imar planı değişiklik talebi için dosya hazırlandı ve 31 Mayıs 2012 tarihli yazı ile dosyanın İBB Meclisi’ne gönderildiği tutanaklarda yer aldı. Ayrıca arsa sahibinin de 28 Mayıs 2012 tarihinde İBB’ye dilekçe gönderdiği ortaya çıktı. Arsa sahibinin dilekçesinde ise şu ifadeler kullanıldı: ’1984 yılından beri maliki bulunduğu parselde mağduriyetin giderilmesi amacıyla...”
Konut yüksekliği 7.5 metre olacak
57 bin 470 metrekarelik arazi oy çokluğu ile imara açılırken imar koşulları da netleşti. Turizm konaklama alanı olarak belirlenen araziye, 0.06 emsal kuralı uygulanacak. Buna göre en fazla 3 bin 478 metrekare inşaat yapılabilecek. Yapılacak binaların yüksekliği 7.5 metreyi geçmeyecek. Ayrıca arazide bulunan 50’den fazla ağacın da korunacağına dair not düşülmüş durumda. Önce ağaçların belirleneceği ve bunların ağaç rövele işlemi yapılmadan inşaat izin verilmeyeceği belirtiliyor. İnşaatın plan notları ise 1/1000’lik imar uygulama planları ile belirlenecek. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Boğaziçi Yüksek Koordinasyon Kurulu’ndan onay alınmadan proje yapılamayacağı şarta bağlantı. Projenin uygulama aşamasında ise Boğaziçi İmar Planları’na göre hareket edilmesi karara bağlandı.
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder