2 Haziran 2012 Cumartesi

İpte Çamaşır Yoksa, Yıkım Var

Numara 29'un giriş katındaki Jirayr Zincirci, ne mal sahibi, ne kiracı ama 30 yıllık Tarlabaşılı. Şimdi onu küçücük odasından çıkartıyorlar ama gidecek yeri yok.
Nilay VARDAR
İstanbul - BİA Haber Merkezi
Karakurum, Halepli Bekir, Tavla, Fıçıcı Abdi, Sakızağacı caddeleri bomboş.
Tarlabaşı'nda evlerin terk edilmişliğini anlamak için yanlarına kadar varıp, kırık kapı ve camlarına, çöplük dolmuş içlerine bakmaya gerek yok; şöyle uzaktan mahalleye girdiğinizde, evler arasında çamaşır asılı olmayan binalar boşaltılmış demek.
Sakızağazı caddesinin de son sakinleri gitmeye hazırlanıyor.
Numara 29'un giriş katındaki Jirayr Zincirci, ne mal sahibi, ne kiracı ama 30 yıllık Tarlabaşılı.
Eskiden apartmanın kapıcılığını yapan 65 yaşındaki Zincirci, bunun karşılığında giriş katındaki küçücük bir odaya yerleşmiş.
İki metrekarelik küflü odasında, yatağı, demliği, televizyonu, kedisi ve mahallenin davetsiz kedileriyle kendi halinde dertsiz, tasasız yaşıyor. Pek bir masrafı yok; komşular yemeğini, sigarasını veriyor.
Ama oturduğu binadaki herkes gitti; artık kapıya kilit vurulacak.
Üç, dört gün içinde odasını boşaltmak zorunda kalacak; her gün "yetkili" birileri gelip, "çık da çık" diyormuş.
Zincirci, nereye gideceğini bilmiyor; çünkü gidecek bir yeri yok.
30 yıl boyunca devletle de çok işi olmamış, eski tip nüfus cüzdanını bile dün berber Ali ile yenilemiş.Yani öylesine kendi halinde bir hayat sürüyor. Şimdi sinir ve üzüntüden elleri titriyor, ara sıra ayağa kalkıp "ben ne söyleyeyim" deyip, yine yerine oturuyor.
"Yaşlıyım, hastayım ama ufak tefek  işler yaparım" diyor, "yeter ki başımı sokacak bu odanın yarısı kadar bir yerim olsun".
Belediye, kaymakamlık, kimse ilgilenmemiş; "zaten mal sahipleri, kavga gürültü çıktılar, beni mi düşünecekler" diyor. Zincirci, "bir avuç Ermeni kalmışız, devlet sahip çıkmıyor" derken bir yandan da Ermeni cemaatine de sitem ediyor.
Umudu yok ama sesleniyor gene de, "Küçücük bir oda, bu yaştan sonra ben ne yaparım sokakta."
Kapıya kadar uğurluyor beni Jirayr Zincirci, ben ne söyleyeceğimi düşünürken o imdadıma yetişiyor; "geldin, ilgilendin, sağol" diyor.
Apartmanın karşısındaki 30 yıllık berber Ali'ye gidiyorum, taa Eyüp'ten gelen müşterisinin saçlarını kesiyor. Ali kiracı, mal sahibi mahkemelik, şubat ayında karar çıkacak, o da dükkanı boşaltacak. Taksim'den başka yerde çalışmaya niyeti yok.
Müşterisi çıkarken, tedirgin bir şekilde "aman ha taşınınca yeni yerini haber ver" diyor.
Bakkal bir kadın, dükkanını yeni taşımışken binanın yıkılacağını öğrenmiş, şimdi zaten doğru düzgün iş yapamazken, her an çıkarılmayı bekliyor. Kunduracı Ali de aynı sokağın yıkılacak bölümünde kiracıymış, sonra sokağın üst kısmındaki başka bir dükkana geçmiş.
Esnaf, her ne kadar tüm Tarlabaşı'nın üç, beş yıl içinde yıkılacağını bilse de, bir alt, bir üst sokağa geçiyor ama çok da uzaklaşamıyor. Ama alan daraldıkça 200 lira olan kiralar da 600 liraya çıkmış. İşler yarı yarıya düştüğü için kirayı ödemek daha da zorlaşmış.

Dört yıl önceye gidelim...

Tarlabaşı'ndaki kentsel dönüşüm, 2007'den beri Çalık Grubu ve Beyoğlu Belediyesi eliyle yapılıyor. Şu anda dönüşümün ilk etabı çerçevesinde 20 bin dönümlük alan boşaltılıyor, bu da 278 binayı kapsıyor.
Buralarda,  50-100 metrekare arasındaki tarihi evler birleştirilip tek blok haline getirilecek. Binaların bir kısmı restore edilecek, bir kısmı ise orijinaline uygun biçimde yeniden inşa edilecek. Binalar, alışveriş merkezi, konut, otel olarak kullanılacak, yapıların altına otoparklar yapılacak.
Evlerde yaşayanların bir kısmı, en başta devletle başım belaya girmesin diye, evlerini ucuz fiyata sattı; şimdi onların çok pişman olduğu söyleniyor. Anlaşamayanlar ise kamulaştırma tebligatı alıp mahkemelelik oldu. Davalardan son bir umut bekliyorlar.
Kiracılara ise Kayabaşı'ndaki TOKİ'lerde bin ila 4 bin arası peşin, sonrası aylık 100-400 lira arası değişen taksitlerle evler sunuldu. Bir kısmı gitti; bir kısmı, bunu ödeyebilecek durumda olmadığı, bir kısmı ise şehirden çalıştığı yere çok uzak olduğu için o kadar uzağa gitmeyi göze alamadı.
Sonuçta herkes zorla ya da isteyerek evini boşaltmak zorunda.
Uluslararası Af Örgütü, temmuz 2011'de "Tarlabaşı sakinlerinin evlerinden zorla tahliye uygulamasının derhal durdurulmasını" istedi ve tahliye edilenlerin zararının tazmin edilmediğini, alternatif barınma imkanı sağlanmadığını açıkladı.
Proje 2014'te tamamlanacak, peki barınma hakları hiçe sayılan, muhtemelen yoksullukları daha da derinleşecek mahalleli ne zaman toparlanacak ? (NV)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var