20 Haziran 2012 Çarşamba

Sihirli kent İstanbul

Devasa vinçler, Süleymaniye Cami'sine selam veren kocaman kadın heykeli, gökyüzüne uzanan 'insan kulesi', rüzgâra karışan Orhan Veli şiirleri...
Sibel Çorbacıoğlu/Cumhuriyet- İstanbul trafiği kilitlenmiş olabilir, ama biz yine yollardayız... İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) 40. yılı kutlamaları için, dünyaca ünlü Katalan topluluk La Fura dels Baus’a özel olarak sipariş edilen “İstanbul İstanbul”un tanıtım toplantısı için Haliç Camialtı Tersanesi’ne meşakkatli bir yolculuk yapıyoruz. Buna değer, çünkü yarın ve 22 Haziran’da Haliç’in bu büyülü mekânında İstanbul’u ve İKSV’nin 40 yıllık yolculuğunu anlatan iki özel gösteri bizleri bekliyor.
Önce tersanenin sessiz yolu, sonrasında gösterinin ritmik müziği karşılıyor bizi. Devasa vinçler, kocaman bir kadın heykeli, konteynırlar ve onlarca gönüllünün arasından sıyrılarak La Fura dels Baus’un sanat yönetmenleri Alex Olle ve Carlus Padrissa’yla tanışıyoruz. İlk kez 1998’de İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahneledikleri “F@aust Sürüm 3.0” gösterisiyle İstanbul’la tanışan topluluğun sanat yönetmenlerinden Olle, ilk gösteriyle bu yeni gösterinin arasında pek çok fark olduğunu söylüyor. İlk gösterilerinde kendi kumpanyalarıyla geldiklerini anlatıyor; “Bu kez İstanbul’dan 100’den fazla sanatçı, dansçı ve akrobat ile birlikte çalıştık, bu da çok büyük bir etkileşim sağladı” diyor.
Peki İstanbul ona neler çağrıştırıyor? “Bir kentin insanlarını tanımak, o kenti tanımaktır” diyerek gösterinin mekânını kendilerinin seçtiğini söylüyor. “Mekânın bir liman oluşu, sahip olduğu güzel manzara ve sanayi unsurları çok önemli. Kent içinde kullanılmayan bu gibi alanların kültürel anlamda yeniden kullanılması gösteriye bir sihir unsuru ekliyor” diyor. Bu esnada İKSV Genel Müdürü Görgün Taner’in deyimiyle “dünyanın en geciken” basın toplantısı başlıyor. İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Dikmen Gürün’ün de konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, gösteriyle ilgili ayrıntılar paylaşılıyor.
Topluluğun diğer sanat yönetmeni Padrissa, gösterinin ilham kaynaklarını sıralıyor... Gösteride İstanbul’u yansıtan ilk unsur, İKSV’nin simgesi olan dört lale motifi. Ne de olsa ekip, bu gösteriyle 40. yılını kutlayan İKSV’nin temsil ettiği yaratıcılığı ve kültür etkileşimini aktarmaya çalışıyor. Padrissa ayrıca bu motifi La Fura dels Baus’un kalıcı bir parçası haline getireceklerini de söylüyor. 9 metre yüksekliğindeki Kibele heykeli ise Anadolu’yu temsil ediyor.


‘İstanbul, İstanbul’dan notlar
• La Fura dels Baus’un 40. yıl için özel olarak hazırladığı gösterinin prömiyerinin yapılacağı 21 Haziran tarihi rastgele bir gün değil. 21 Haziran 1973’te düzenlenen ilk İstanbul Festivali’yle aynı günde, tam da 40. yıl kutlanıyor.
• Tüm dünyada açık havada yaptıkları gösterileri gittikleri ülkelerden ekip ve gönüllü gençlerle gerçekleştiren La Fura dels Baus, İstanbul’daki bu olağanüstü performansı, 250 başvuru arasından seçilen 80 gönüllü dansçı ve oyuncu ile gerçekleştirecek. Tüm performanslar için alanda 10 metrelik üç iskele ve 80 ile 160 tonluk iki vinç bulunacak.
• İstanbul’u ve İKSV’nin 40 yıllık zaman sürecindeki yolculuğunu kendi diliyle anlatacak topluluğun bu özel gösterisinde kocaman bir top içinde gökyüzünde salınan oyuncular, Haliç’e tepeden bakan bir uçan at ve La Fura dels Baus ile özdeşleşen, 60 kişinin birbirine iplerle bağlı olduğu “İnsan Kulesi” de var.
• Gösteri sırasında, dev Kibele maketine tiyatro sanatçısı Tilbe Saran’ın yüzü yansıtılacak ve Saran’ın sesinden, Orhan Veli ve Nâzım Hikmet şiirleri dinlenecek.
• Dev bir kum saatinin ve dört vincin üzerinde yer alan, İKSV’nin de logosunu oluşturan lale kostumlü dansçılar Ayrin Ersöz’ün hazırladığı özel koreografilerle gösteri boyunca seyircilerle olacak. Sumru Ağıryürüyen’in de şarkılarıyla eşlik edeceği gösteride ayrıca İKSV Stüdyo ekibi Selçuk Metin ve Erman Pehlivan’ın hazırladığı İstanbul fotoğraflarından oluşan videolar da gösterilecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var