Kültür Bakanlığı’nın desteklediği projede Akron Üniversitesi'nden Doç.Dr.Timoty Matney, Marmara Üniversitesi'nden Prof.Dr. Kemalettin Köroğlu ve Mainz Üniversitesi’nden Dr. Dirk Wicke tarafından yürütülüyor. Kazı çalışmalarından sorumlu arkeologlardan biri olan Cambridge Universitesi’nden Dr. John Macginnis, şimdiye kadar bilinmeyen bu dilin ve tabletin üzerindeki yazının sırrını anlattı.
Tabletin üzerinde Süryanice çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var. Macginnis, tablette ismi geçen 60 kadının Asur İmparatorluğu, Zağros dağları etrafındaki bölgeyi istila ettiğinde oradan getirilen ve sarayda çalıştırılan kadınlar olduğunu düşünüyor.
Kil tablet iki yıl önce çıkarılmasına rağmen, şifresinin çözülmesi zaman almış. Süryanice çivi yazısının şifresinin yüzyıldan fazla bir süre önce çözüldüğünü, dolayısıyla tabletin üzerindeki yazıların okunabildiğini belirten Macginnis, kadın adlarının bir iki tanesi dışında geri kalanının bölgede bilinen dillerle hiçbir benzerlik taşımadığını söylüyor. Çalışmalar bu dilin 2,500 yıl öncesine ait unutulmuş bir dil olduğunu gösteriyor ve Macginnis'e göre bu dil, Asur İmparatorluğu’nun doğu bölgesine ait olabilir.
Kil tabletler günümüze kadar kalabilseler de, zaman içinde zarar görüyorlar. Ancak piştikleri zaman daha dayanıklı oluyorlar. Macginnis, sarayın alt kısmında yangın çıktığını ve bu nedenle kil tabletin yanarak daha dayanıklı bir hale geldiğini söylüyor.
Bölgeyle ilgili ilk bilgiler bu kilde
Ziyaret Tepe’de yerleşim geç Neolitik dönemden İslamiyet dönemine kadar uzanıyor. Uzun bir süre köy yerleşimlerinin hakim olduğu Ziyaret Tepe, Orta ve Geç Asur dönemlerinde (M.Ö. 1300-600) Asur İmparatorluğu’nda çok önemli bölgesel bir kent. Dolayısıyla imparatorluğun yönetimine dair önemli ipuçları barındırıyor. Geç Asur döneminin en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Ziyaret Tepe’nin bu dönemdeki adı ise Tuşhan olarak geçiyor.
Dünyadaki en büyük çok uluslu imparatorluklardan biri olarak bilinen Asur İmparatorluğu, Suriye ve Irak ’ın tamamı ve diğer komşu ülkelerin bir kısmını da kaplayacak şekilde ortadoğunun büyük bir bölgesini kapsıyordu. İmparatorluğun merkezi olan Suriye ve kuzey Irak arasındaki bölgede Süryanice dili konuşulurken, çeperlerinde ise daha farklı diller konuşuluyordu. O dönemde daha fazla dil olduğunu söyleyen Macginnis, daha sonra dillerin sayısında bir azalma olduğunu belirtiyor.
Macginnis, imparatorluğun bazı bölgeleri ile ilgili bilginin mevcut olduğunu, ancak İran ’ın batısındaki bölge ile ilgili hiçbir bilginin olmadığını söylüyor. Bu anlamda Ziyaret Tepe’den çıkarılan bu tablet, tarihsel açıdan ve dilbilimi açısından da büyük bir gelişme. Dünya dilleri çok hızlı bir şekilde yok olduğu için, dillerin gelişimi ile ilgili bilgimizi ve anlayışımızı derinleştirecek her türlü bilgi çok önemli.
Daha önceki kazılarda da Asur imparatorluğunun başkenti Ninova’nın düştüğü, imparatorluğun yıkılış dönemine ait, geç Asur dönemi olarak bilinen döneme ait tabletler bulunmuş. Tabletler yaklaşık M.Ö. 614 – 611 yıllarına ait ve üzerlerinde çivi yazısı bulunuyor.
Ilısu barajı yüzünden tehdidi altında
Ilısu baraj gölü, bölgenin büyük bir kısmını sular altında bırakacağı için, bölgede 1997’den bu yana kurtarma amaçlı kazı çalışmaları yapılıyor. Ziyaret Tepe, bölgedeki en büyük kazı alanlarından biri. Uzun bir süredir devam eden kazılar, Ziyaret Tepe’nin yerleşim şemasını ortaya çıkarmak ve buradaki yapıların işlevlerini anlamak amacıyla sürdürülüyor.
Macginnis, kazı çalışmalarının devam ettiği bölgenin alt taraflarının, Ilısu barajının tamamlanmasının ardından sular altında kalacağını söylüyor. Türkiye ’nin bu bölgede kazı yapmalarına izin verdiğini ve bunun çok mühim bir adım olduğunu belirten Macginnis, yıllardır sürdürdükleri çalışmada alanın büyük bir kısmını incelediklerini, ama hala incelenecek çok şey olduğunu vurguluyor.
Her ne kadar modern bilimsel teknikler kullanılsa da, alanın sadece yaklaşık yüzde biri kazılabilmiş. Macginnis'e göre Ziyaret Tepe büyük bir imparatorluğun önemli bir kenti; buradan başka tabletlerin çıkma olasılığı da oldukça yüksek.
Ilısu Barajı, binlerce insanı yerinden etmenin yanı sıra, bölgedeki tarihi kalıntıları yok edecek ve ekolojik dengeyi ciddi bir hasara uğratacak olması nedeniyle tepki görüyor. 2009 yılında Almanya , İsviçre ve Avusturya Ilısu barajının toplumsal ve çevresel sonuçları nedeniyle projeyi finanse etmeyi bırakacaklarını açıklamışlardı. Ancak baraj yapımı, yerel kredilerle sürdürülmeye devam ediliyor.
Ilısu Barajı’na karşı kampanya yapan gruplar, Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin UNESCO tarafından belirlenmiş 10 kriterin 9’unu doldurduğunu söyleyerek, UNESCO Doğal ve Kültürel Miras listesine dâhil edilmesini talep ediyor. (BBC Türkçe)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder