4 Mayıs 2012 Cuma

Koyverduk seni 'Gelivera'

Adı türkülerde geçen Gelivera Köyü baraj sularına gömüldü. Dava açan köylüler bir yandan eşyalarını yükseklere çıkarma derdinde.

İSTANBUL- “Koyverdun gittun beni Allahundan bulasun. Kimse almasun seni yine bana kalasun. Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar. Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar. Gelevera deresi iki dağun arasi...” Tarihi Cenevizliler'e dayanan ve türkülere konu olan ‘Gelivera’ artık yok. Gelivera Deresi üzerine yapılan Gökçebel Barajı nedeniyle havzada beş aydır su toplanıyor. Bahar yağışlarıyla birlikte Gelivera sular altında kaldı. Köylüler bir yandan evlerden eşyalarını kurtarmaya çalışırken, bir yandan da son umut açtıkları davanın sonuçlanmasını bekliyor.
Giresun ile Gümüşhane sınırlarında yer alan ve yeni adı ‘Sapmaz Köyü’ olan Gelivera şu sıralar tam bir afet bölgesi gibi. Evler su altında, insanlar eşyalarını sırtlayıp yükseklere çıkarmaya çalışıyor. Toprakları ‘acele kamulaştırılan’ köylülerin kimi Giresun merkeze kaçarken, kimileri de baraj yapımını üstlenen şirketin kurduğu konteynirlerde kalıyor. Barajın su toplaması tamamlandığında bin yıllık geçmişi olan 142 hanelik Gelivera sulara gömülecek.
Köyde 91 hane barajın yapımına karşı davacı oldu. ÇED olumlu kararının iptalini talep eden köylüler, aynı zamanda kamulaştırmanın iptali için de dava açtı. Yerel mahkeme, davalar iki ilin sınırında kaldığı gerekçesiye görevsizlik kararı vererek dosyayı Danıştay’a gönderdi. Davalar için henüz bir karar alınmadı. Müdahil avukat Alptekin Ocak, “Firmanın raporlarına göre barajın ömrü 20 yıl. Barajın kapasitesi biraz daha az olsa köy su altında kalmaktan kurtulur. Hâlâ geri dönüşü mümkün” dedi.
Avukat Ocak, ayrıca beş aydır dereye can suyu bırakılmadığını belirterek, “Köylüler Giresun Valiliği’ne şikâyete gitti. Valilik 30 bin TL ceza kesti. Dereyi kurutmanın tek karşılığı 30 bin TL ceza oldu” dedi.

Para verdiler ama...
Köyde en az 700 yıllık geçmişleri olduğunu belirten Fahri Kara, “Yükünü söken götürüyor” diyor:
“Köyümüz bir aydır su altında. Afet bölgesi gibi burası. Şirket insanlara verdiği sözün hiçbirini yerine getirmedi. Köyün yüzde 5’i dahi ev bulamadı. Paraları verdiler ama gitmek hemen mümkün mü? Başınızın çaresine bakın dediler. Yapılanları durdurma gücümüz olmadığı için şunu söyledik: ‘Yerimizi yurdumuzu aldınız. Bizi perişanlıktan kurtarın. Camimizi yapın, alt yapısını yapın’ dedik. ‘Yapacağız’ dediler. Ama yapmadılar. Evimizi söktürdük, suyun geleceği yerden 5 metre yukarıya eşyaları yığdım bekliyorum. Belki oraya da su gelecek. Ne yapacağımı bilmiyorum. Benim evim 70 yıllıktı. Köyümün 600-700 yıllık geçmişi var. Köyün gittiğine çok üzülüyorum. Cami minareye kadar sular altında. Yukarı köye gittim cumayı kılmaya. Ağladım durdum.”

Mezarlarımızı taşıdık
Hulusi Bilgin de doğma büyüme Gelivera’dan. Şimdi köyünün su altında kalmasına tanıklık ediyor:
“Köyümüzü teslim ettik. Manevi anlamda da fiziki anlamda da çöktük. Köy tamamen yok oldu. Evler, cami her şey sular altında. Kurtuluş Savaşı’nda anaların sırtında nasıl mermiler varsa şimdi de eşyaları var. Yukarılara doğru kaçıyoruz. Sanki köyümüzde afet var. Yapabilecek bir şeyimiz de yok. Muhtar da bizimle ilgilenmiyor. Daha önce şirket 50 konteynir verecekti. Birkaçını yaptı bazıları orada kalıyor. Evimdeki eşyaları da bıraktım. Tüm anılarım da sular altında kaldı. Yatak yorgan, bir şey almadım. Evin altında odunlar, kuzinem, karyolam hepsi su altında. Camiden de sadece avizelerini, halılarını aldık… Tarım da yapamıyoruz. Köyü nereye kuracakları da belli değil. Bir vahşet var köyde. 30 dönüm arazimiz gitti. Suyun altındaki yere keşfe geldiler. Ev su altında kalmış, keşif yaptılar. Harcırah almak için yaptılar. Suyun altındaki yerde nasıl keşif yapılacak? Mezarlarımızı dahi taşıdık.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var