18 Mayıs 2012 Cuma

Görmediğimiz Türkiye




Kıyıda bekleyen Büyükdere ahalisi,bayramlık giysilerini giymiş,Brindisi'den kalkan deniz uçağının yanaşmasını bekliyor.Aero Espresso İtalyana şirketi 1923 te kurulmuş,Brindisi-Atina-İstanbul hattını ise 1926 yılında oluşturmuş.

İstimbot..
Beykoz açıkları..Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı Kazım Özalp paşaİmparatorluk dönemi tenezzüh kayıklarının modernleştirilmesiyle inşa edilen bir tekneyle kayık yarışlarını izlemeye geliyor.
Yıl:1929..günlerden 2 Ağustos

75 YIL ÖNCE BİR BEBEK KAFESi

Çekim tarihi bilinmeyen bu fotoğrafta yürüyenler Atatürk'ün davetlileri..' Kemal Paşa'nın yılda bir ülkenin önemli isimlerini kabul ettiği bir günde,ülkenin önde gelen din adamı bile Avrupa tarzı Frak giyiyor..' notu düşülmüş arşiv kayıtlarına..Ankara'da çekilmiş fotoğrafta askerler duruyor duvarın dibinde ve birde araba.
Diyanet işlerinin ilk başkanı Rıfat Börekçi'nin yardımcısı olan ve daha sonrada Diyanet işleri başkanlığını üstlenen Ahmet Hamdi Akseki önde..En sağda protokol müdürü,arkada kordiplomat

Aşçı Dükkanı..
Bir Amerika'lının gözüyle 1937 yılında Türk Mutfağı:'Türkler yemek yemeye meraklı.Açık havadaki bu derme çatma mutfakta bile tuzu yerinde,cezbedici yiyecekler servis ediliyor.Koyun eti en beğenilen lezzetlerden.Sıır etinin sert olduğu düşünülüyor.Yemeğin ekmekle tadı çıkıyor.Türkler zamanın midelerine hükmetmesine izin vermiyor.Günün yada gecenin hangi saati olursa olsun karınlar acıkınca yemek yeniliyor '
Foto:EDWARD S .MURRAY.


1928 BAŞKENT...
Köylü kadın yüklemiş çalı çırpıyı eşeğe,daha gün doğmadan düşmüş yola..Saatlerdir yük sırtında gezen eşek eğmiş başını,taş döşeli yolda ilerliyor.Burası 1928'in Ankara'sı..Kenarda oturan çocuklar fotoğrafçıyı gözlerken,Liseli kızlar başları önde aceleyle kadraj dışına çıkma telaşında

ANKARA 1928..
'Kemal Paşa'nın Türkiye'sinden görüntüler'diyor resimaltında..ve 'Başkent olması,Ankara'yı çok canlı bir şehire dönüştürdü'denilmiş daktiloyla düşülmüş notta....
Bu arada gözden kaçmaması için bir noktaya daha değinilmiş ve üç katlı ahşap yapının ' Cihannüma' sı üzerinde yuva yapmış leyleklere işaret edilmiş..Kalpaklar,Milli Mücadele yıllarının kanıtı.

Milli Oyun tavla..
'Türk'lerin Milli oyunu Tavla'notu var 1937 de çekilmiş bu fotoğrafta...İngilizlerin tavlayı 10.yüzyılda kendilerinin icat ettiği iddiasında bulundukları,Türklerin'se tavlanın temelinin Acemlere dayandırdığı notu da düşülmüş

Üç Taş..
Anadolu oyunu..Fotoğrafçıya göre bu oyun Anadolu'nun uzun kış aylarında insanlara eğlence olanağı sağlıyor..yıl 1937.

bu küçük adamlar Ankara'nın doğusunda kalan bir Çerkez köyünün çocukları..yıl 1929


Yaşları küçük ifadeleri yaşlı...yan yana dizilmişler endişe,şüphe ve merakla asılan yüzler kameraya bakıyor..Yıl 1924..İstanbul'un yoksul mahallelerinden kimbilir hangisi

Peri Bacaları Masalı..
Kapadokya 1939..Köylü çocuğu elinde testisi yürüyor..bir pınardan doldurduğu suyu annesine götürüyor diyor fotoğrafçı ve ekliyor 'fotoğraf makinesinin kem gözü onu ağlatmadan önce o da kendi Peri bacasını yapıyordu..

Anadolu'da Bir Yerde.....
Çekildiği tarih yok..National arşivine girdiği tarih yok..Sadece büyük ihtimalle fotoğrafçıya ait olan güzel bir el yazısıyla Amiral C.M.Cheater yazıyor.Bir de'Bir Türk ailesi;Türkiye-Asya'yazıyor..Görünen o ki göç sürüyor ve Rumeli'den yola çıkmış bu kafileler Anadolu içlerine ilerliyor...

1953 Kars hatırası...Annenin giyimi ve başını örtme biçimi 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşından sonra bölgeye yerleştirilen Malakanlardan olduğunu gösteriyor...Baba modermn giyimli,saçları ince ince örülmüş küçük kızın annesiyle aynı yüz hatlarına sahip olduğunu görüyoruz..

Omuza boyunduruk atılmış.,bakraçlar çatallara asılmış.Anadolu'nun çoğu için geçerli olan bu yöntemi fotoğrafçı'Ermeni usulü su taşıma'diye tanımlamış.1922 'de görüntülenen bu fotoğrafta solda ,Papaz Calivassey var.Trakya'daki rumlar,savaşın sürdüğü dönemde yanlarında kalmayı seçen bu Papazı çok seviyor..Fotoğrafçı:Frank Amerika*near east relıef..


belirsizlik...
yıl:4 Ekim !923..Anadolu'nun iç bölgelerinden çıkmış bu göçmen ailesi yolda....Kıyıya,Mersin'e henüz ulaşmış..Mübadele yılları..Göçmenin endişesini ölümsüzleştiren o an..

Samsun'a Veda....
Büyük gemiler açıkta bekliyor.Ve 'Mübadele'ile Yunanistan'a gidecek Samsun'lu Rumlar sallarla onları götürecek gemiye taşınıyor..
Yıl 1923....Samsuna veda...

MÜBADELE:29 OCAK 1923..
'Mübadele'nin Anadoludan aldığı bir gemi dolusu insan,İstanbul Boğazı'ndan geçiyor..İnsanlar ayakta,denkleri yanlarında..Yolculuk Yunanistan'da son bulacak...

1924 Adana..bir çarşı sokağı..Bugünün pazarları gibi sağlı sollu yerleşmiş satıcılar..
Panayırda Traş..

1930'ların sonu..berber bir ayna,keskin aletler,kokulu sabun ve büyük beyaz bir önlükle pazara gelenleri sandalyesine oturtmayı başarıyor..Fotoğrafçı,arşive giren fotoğrafına bu notu düşmüş..Bıyık için ise yorumu şöyle;'Etkili ve egzotik.Dağ köylüleri bu geleneği Doğu'yu 35 yıl boyunca işgal eden Ruslardan almışlar..
foto:Edward.S.Murray...

Dinar Düğünü..
Afyonkarahisar,Isparta arası..tam olarak mevkii Dinar kasabası..
resim altında ' ünyanın bir çok yerinde olduğu gibi burada da dini ve resmi akit ayrı tutuluyor ama genellikle her ikiside talep ediliyor' deniyor..
foto:George Pıckow.

Perilerin Düğünü...:)Yıl 1929..Üçhisarlı Damat almış eline düğün bayrağını..Gelin alayı aile kalabalığı ile birlikte ilerliyor..arkada gelinin köyü..Kapadokya
Şekerkamışı tarlası..yıl 1922..Çekim yeri Kilikya..Yeni Coğrafi sınırları Alanya burnundan başlayıp Suriye'ye kadar uzanan Antik bölgedeki kimbilir hangi tarla...

Ağrı'nın heybeti....Doğubayazıt'ta sabah..Mayısın ortası ama Ağrı'nın başı yine karlı..Kar örtüsü ikibin metrelere kadar iniyor.Büyük Ağrı'nın heybetiyle turistleri cezbettiğini yazmış fotoğrafçı 1954'te..ve demişki'bu dağın heybetini yeterince yansıttığımdan emin değilim..

Keyif Kekâ..
kılık kıyafetine kanmayın diyorfotoğrafçı,İstanbul'da küfecilik yapan bu genç adam için.Karısı ve çocuklarını Ağrı dağı yakınlarındaki köyünde bırakıp İstanbul'u tarihi sokaklarında sırtında küfesiyle yük taşıdığını yazıyor 1937 tarihli notta..
Zeytin ekmek yiyerek,kaldırımda yatarak para biriktirdiğini yazıyor ve ekliyor 'Biriktirdikleriyle döndüğünde köyünün zengin ve saygın adamlarından biri olacak..'..
foto:Edward S.Murray...

ZİR vadisinde Çamaşır günü..Ateşler yakılmış,su dolu kara kazanlar ateşe otortulmuş..Osmanlı döneminde yerleşik Ermeni köylerinin yer aldığı Zir Vadisinin kadınları için çamaşır zamanı..biri 1929'un kirli çamaşırlarını kaynattığı kazanın başında,biride elinde bir tokaç kirden iyice arınsın diye taşın üzerinde çamaşır dövüyor....foto:Maynerd Owen Wıllıams....

Gemiye binerken....
1928 Capetown-Stockholm Ekspedisyon'una katılan araç Asya'dan Avrupa'ya uçuyor.Resmin altına düşülen nota göre ekspedisyonda İzmit ve çevresinin Askeri bölge olması nedeni ile Mudanya'dan gemiye bindirilmiş..
Foto:Maynard Owen Wıllıams..

İSTANBUL..1925..
Bir İstanbul Kıraathanesi..Ortada bir masa,hasır tabure ve sandalyeler etrafına dizili..İki hoca,bir hamal ve taşradan gelenler.

Karaköy yerli yerinde...
en solda bir tekne.Önde bir zamanların yolcu vapurları,biraz ötede bir şilep..dünden bugüne belkide hiç değişmeden gelen az sayıdaki İstanbul köşelerinden biri Karaköy..Yıl:1928..

Ada vapurunda Püfür Püfür..
Vapur Galata köprüsünden çıkmış kalkmış.Boğaz çıkışında,Marmara sularında adalara doğru ilerliyor.Açık havada püfür püfür yol almak isteyenler için en güzel yerlerden biri,üst güverte.
Fotoğraf,kolsuz elbiseye bakılırsa belliki yazın çekilmiş..yıl:1928..

Yıl 1919..Üsküdar'da bir mezarlık..geniş aileler için ayrılmış köşelerden biri..üzerleri yazılı yada bezemeli..kullanılan renkler siyah,altın sarısı,ve kırmızı diyor fotoğrafçı,ve devam ediyor:tepesinde fes olanlar mezarın bir erkeğe,çiçekli örgülü olanlarsa bir kadına ait olduğunu işaret ediyor.taşlar zamana pek direnememiş kimi eğilmiş yana ,kimi toprağa serilmiş.....

1950'lerin ortaları..Kuruyup çiroz olacak uskumrularpoyraza serilmiş..Fotoğrafçı bu manzarayı görünce deklanşöre basmış..balıkçının kızıda güzelmi güzel bir tebessümle böyle poz vermiş...

1930'ların Balık pazarı..balıkçılar yakaladıkları kılıçbalıklarını gururla yere sermiş,toplanmışlar başına birde poz vermişler.


Bebek Balıkçıları..Dizi dizi yalılarıyla 1930 tarihiyle kayıtlara girmiş bu fotoğraf..bu günün balıkçı lokantalarının yerinde o zamanlarda yine balıkçılar var,ama büyük bir farkla,boğazdan ağ dolusu balık çeken balıkçılar....zaman nerede o eski günler zamanı.

Neşeli karpuzlar bütün bilinen bu fotoğrafın 1950 Ağustos'unda Samsun'da çekildiği..Ama fazla söze ne hacet neşe içinde havada uçurulan karpuzların kendisi konuşuyor..
Vatan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var