Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
14 Mayıs 2012 Pazartesi
Dünyayı değil evlerini istiyorlar
Halk, zenginlerin evlerini yıkıp villa yapacaklarını söylüyor. Şimdiden gecekonduların yanı başında yükselen lüks binalar ise onları doğrular nitelikte. CHP’li Belediye Başkanı Abdül Batur, bu bölgenin kentsel dönüşüm kapsamına alındığını ve bunu hayata geçirmek için de kararlı olduklarını açıkladı. Ancak, henüz nasıl bir proje uygulanacağı bilinmiyor. Şimdilik, bu bölgede oturanlara Milli Emlak ya da Hazine’den ceza gelmiş durumda.
Kentsel dönüşüm tehdidindeki mahalle halkı, üç dönemdir oy verdikleri belediyeye ve hükümete öfkeli. Halk, bu sorunun bir an önce çözülmesini ve 30- 40 yıldır yaşadıkları evlerinin tapularının verilmesini istiyor.
VERGİ ÖDÜYORLAR AMA KAÇAK MUAMELESİ GÖRÜYORLAR
Mahallede damda yorgan yaparken rastladığımız kadınların yanına oturuyoruz ve sohbet etmeye başlıyoruz. Hüsniye Keskin, sırtlarında taş taşıyarak yaptıkları evlerinin ellerinden alınmak istenmesine tepkili. “Bin bir emek vererek yaptığımız bu evlerimizi neden verelim ki? Bir emekli maaşıyla bundan sonra nerden ev alacağım ben” diye soran Keskin, Başbakan’a da öfkeli. “Kendileri uçağa biniyor. Bütün Avrupa’yı geziyor. Biz niye gezemiyoruz? Biz bir kilo et alıp yiyemiyoruz bile. Sonra da beş çocuk doğurun diyor. Ama doğurduklarımızın da nasibini alıyor.” Güldeste Yıldız ise, yıllardır elektrik, su parasını ödedikleri, çöp vergisini verdikleri evlerini şimdi vermeyeceklerini söyleyerek, “O zaman almasınlar bizden bu paraları” diyor.
‘KARNI DOYANLAR EVLERİMİZE GÖZ KOYDU’
Güleyma Yıldız da, 30- 40 sene önce geldikleri bu mahallenin o dönemki halini anlatmaya başlıyor: “Buralarda büyük adam bile durmazdı. Bayırdı hep. Biz güzelleştirdik. Şimdi de karnı doyanlar göz koydu. Ama yedirmeyiz biz. Canımızı alırlar evimizi alamazlar. O zaman 30 sene önce burası size yaramaz deselerdi. Oturtmasalardı. Başbakan’ın kendisi sırtında gecekondu mu yapmış ki bize çıkın diyor. Kendisi bizim kocalarımızdan pek mi yukarıymış?”
‘BİZİ EVSİZ KOYMAZ DEDİK AMA…’
“Devlet dediğin fakir babası olmalı zengin babası değil” diyen Melek Acar, Belediye Başkanı Abdül Batur’u kastederek, “Seçim zamanı olunca kapı kapı gezmeyi biliyorlar. Hep söz verdi bize. Ama şimdi gelse güvenmem” diyor. Bir başka kadın Ümmü Yaşar da, belediyeye tepki gösterenlerden: “Üç dönemdir oy verdik seçtik. CHP bizi evsiz koymaz dedik. Şimdi çıkın diyorlar. Önceden gözü görmüyor muydu? 40 senedir buradayız. Belediyeyse yine belediyeydi.”
Mahallede 125 eve milli emlak tarafından gönderilen yazıyla evlerinin ihale ile satışa çıkarıldığı ifade edilerek, “İşgaliye bedeli” adıyla 5 bin ile 30 bin TL arasında ceza ödenmesi istendi. Bu parayı ödemek istemeyen halk evlerine sahip çıkmak için 6 kişilik de bir komite oluşturmuş. Bu komitenin üyelerinden Sultan Salman, bu konuda hukuki süreç de başlatacaklarını dile getirerek, mahallede tam bir birlik sağladıklarını belirtti. (İzmir/EVRENSEL)
‘ONLARA BİR VİLLA YETMİYOR’
Buradan ayrılıp başka bir eve gidiyoruz. Ev sakinlerinden Mehmet Yiğit kendilerine hazineden ceza geldiğini söyleyerek, “Ben onlara bir kuruş bile ödemem. Çünkü hakları yok. Ya bize sahip çıksınlar, ya da Allah’ın izniyle biz kendimize sahip çıkarız” diye konuştu.
“Ben denize gidip balık yemi çıkarıyorum. Bu şekilde para kazanarak, evimizi biraz düzelttik. Şimdi de cezalar başladı” diyen Mehmet Salih Yıldırım sözlerine şöyle devam ediyor: “Biz birleşirsek hiçbir güç bizi buradan çıkaramaz. Devlet artık çevik kuvvet mi yığıyor, kesiyor mu, ne yaparsa yapsın. Biz örgütlenerek yasal haklarımızı arayacağız.”
Fatma Yiğit ise, “Bizim fazla bir şey istediğimiz yok ki. Herkesin başını sokacağı sıcak bir evi olsun istiyoruz. Hak neyse verilsin. Dünyayı istemiyoruz ya! Ama onlara demek ki bir villa yetmiyor ki evlerimize de göz koymuşlar. Sanki dünyayı yutacaklar. Buna bir dur dememiz lazım” diyor.
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder