Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
25 Mayıs 2012 Cuma
Dönüşüm korkusu Güvencintepe’yi de sardı
Yanı başına konulan Olimpiyat stadı ve çevrelerine yapılan onlarca büyük konut ile hayatları değişen insanlar...
Çağrı Sarı Kahveci
Stad yapıldıktan birkaç yıl sonra, 2005 yılında çamur içindeki yolları, çarpık gecekondu manzarası ‘dünyaya rezil oluruz’ korkusunu sarınca apar topar, çevre evlere boyalar dağıtıldı. Sadece stada bakan cephelerin boyanması istendi. Stadyumun uzağındaki mahalleler ise boyalardan nasibini alamadı. Başakşehir’deki gecekondu mahalleleri pek çok kişinin hafızasında bu şekli ile hatırlanabilir belki de. Zira seçimlerde kapısı çalınan, ancak seçim geçtikten sonra yüzüne dahi bakılmayan bu mahalleler çoktan unutulmuş durumda. Yeniden hatırlanmasına neden olan ise Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi, yani Kentsel Dönüşüm Yasası.
TOKİ ARASINDA BİR EMEKÇİ MAHALLESİ
Hemen yanı başına yapılan olimpiyat stadı, çevresinde yükselen ve ‘yeni yaşam biçimi’ şeklinde pazarlığı yapılan binalar, bu mahallenin yolsul emekçilerinin başına bela olmuş durumda. O mahallerden sadece biri ve belki de en yoksulu Güvercintepe.
Ne yolu var ne altyapısı. En yakın okul yarım saatlik uzaklıkta. Çocuklar kanalizasyonun aktığı dereden geçerek, okullarının yolunu tutuyor. Ortalama 55 kişilik sınıflarda okuyor, sıralara 3 kişi oturuyorlar. Üstelik bu çocukların büyük bir çoğunluğu okuldan sonra aile bütçesine azıcık katkıda bulunabilmek için atölyelerde çıraklık yapıyor. Günde 7-8 saat çalışıyorlar, aldıkları para sadece 200 lira.
Gençlerin ise çoğu işsiz. Şanslı olanlarsa ‘cezaevi’ olarak tanımladıkları tekstil atölyelerinde, 13-14 saat sendikadan sigortadan mahrum çalışıyorlar. Günde 4 saatlik yol gitmekten şikayet ediyorlar. Eve geldiklerinde ise sosyal bir alanları olmamasından yakınıyorlar. Çünkü mahallede ne park var ne başka bir oyun alanı. Zira yolları dahi olmayan bu mahallede, çocuklar hastalık saçan boş arazilerde, çöp atıkları arasında oyun oynuyor. Gençler ise yine aynı bölgede, tozun toprağın içinde bir köşede oturup muhabbet ediyor. Mahalleden 3 yüksek gerilim hattı geçiyor. Elektrik direklerinden sarkan kablolar ailelerin korkulu rüyası. Çünkü çocuklarının oyun alanları arasında olan bu direkler adeta ölüm saçıyor.
‘AKP’YE OY VERMEYİNCE HİZMET GELMİYOR’
İddialara göre bu mahalle hükümet partisine oy vermediği için hizmetten bu kadar mahrum. Muhtarın yapacağı ise bir yere kadar. Hükümet ile mahalleli arasında sıkışmış kalmış muhtar sadece ‘umut’ vaat ediyor. “Umut karın doyurmuyor” diyen mahallelinin bir kısmı muhtara tepkili bir kısmı da “onun da yapabilecekleri sınırlı” diyerek susuyor.
Mahalle halkının başındaki tek bela altyapı sıkıntısı değil elbette. Şimdi de yıkım tehlikesi ile karşı karşıyalar. Hükümetin kentsel dönüşüm projesinin yasalaşmasının ardından Türkiye’deki 7 milyon aynı korku ile karşı karşıya. İşte o korkuyu yaşayan mahallelerden biri Güvercintepe.
Hemen karşılarındaki semt, Ayazma’da yaşanan yıkım Güvercintepe halkının korkularını, kaygılarını bir kat daha arttırmış durumda. Ayazma’yı anımsarsınız; Ali Ağaoğlu’nun ‘ben yaptım oldu’ şeklindeki reklamlarından. İşte o reklamlardan sonra, yılllardır yaşadıkları mahallelerde ‘işgalci’ konumuna geçen halk adeta sürgün edildi. Şimdi bambaşka yerlerde, zor şartlarda yaşamlarına devam etmeye çalışıyorlar. Ayazma’nın bir benzerini Güvercintepe’de yaşamaktan tedirgin olan halk, mücadeleye hazırlanıyor. Çünkü 25-30 yıl önce geldikleri ve ilmek ilmek ördükleri evlerini, yaşam alanlarını terk etmek istemiyorlar. (İstanbul/EVRENSEL)
TÜZEL: BARINMA ANAYASAL HAKTIR
Bütün yaşadıkları sıkıntıları aktaran Güvercintepeliler, bir taraftanda onlarla buluşan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Milletvekili Levent Tüzel’i ve Avukat Ziya Çelik’i canla başla dinliyorlar. Kentsel dönüşüm yasasının ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışıyorlar.
Güvercintepe Mahallesi halkı ile buluşan HDK Milletvekili Levent Tüzel yasanın ne getirdiğini anlatıyor halka. Mahallelinin yıllardır çeşitli vergi verdiğini ve, insanca yaşam hakkının Anayasada var olduğunu söyleyen Tüzel hükümetin bu yasaya uymak zorunda olduğunu belirtiyor. Yasa ile başa çıkabilmenin örgütlenerek mücadele etmek olduğunu söylüyor. Önce bir komite kurulması ve bir mücadele planı yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Yürütülen mücadelede de mahalle halkının yanında olacağına söz veriyor Tüzel.
Avukat Ziya Çelik ise başka mahallelerde yapılan kentsel dönüşümden ve yapılan hukuksuzluktan bahsediyor. Çelik, toplanan deprem vergilerinin duble yol olduğunu ve depremin kentsel dönüşüm için sadece bahane olduğunu söylüyor.
Tüzel ve Çelik’in açıklamalarını dikkatle dinleyen Güvercintepeliler ‘seçimler dışında’ ilk kez mahallelerine bir milletvekilinin geldiğini ve kendileri ile sohbet ettiğini aktarıyorlar. Buluşmadan memnuniyetlerini dile getiren mahalleliler, hem altyapı sorunlarının giderilmesi hem de yıkımlara karşı birlikte mücadele etmenin önemini vurguluyorlar.
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder