19 Mayıs 2012 Cumartesi

Vatandaşla savaş hazırlığı

Kentsel dönüşüme ilişkin temel kanun oluşturma çabası ilk olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 08.03.2005 tarihinde Meclise sunulan  “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı” ile denenmiş fakat başarılamamıştı. Bu nedenle de çeşitli kanunlarda yapılan ekler ve değişikliklerle şu ana kadar ki kentsel dönüşüm uygulamalarına yasal dayanak oluşturulmaya çalışıldı.16.05.2012 tarihinde kabul edilen “Afet Riski Altındakı Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” ile bir bakıma kentsel dönüşümün anayasası hazırlanmış oldu.
2012 tarihli Kanunla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilen yetkiler ve Bakanlığın tasarrufuna bırakılan mal varlıkları dikkate alınınca 16.05.2012 tarihinden sonra Türkiye artık bambaşka bir düzene girmiştir denilebilir.
2005 yılındaki kanun tarsarısıyla yerel yönetimlere ve Bakanlar Kuruluna verilmesi tasarlanan yetkilerin çok daha fazlası son kanunla Çevre Bakanlığına verilmiş olması mevcut iktidarın artık ne kadar dizginsiz ve futursuz bir aşamaya geldiğini de göstermektedir. Son kanunla yapılar riskli yapı, riskli bölge ve rezerv yapı alanları olarak tanımlanmıştır.
‘BOYUN EĞ’ ZİHNİYETİ
Kanunla birlikte istisnasız olarak tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar rezerv yapı alanı olarak kullanılması için  Çevre Bakanlığının emrine verilmektedir. Çeşitli kanunlarla yapılaşma imkanı olmayan ve koruma altında olan kamuya veya şahıslara ait taşınmazların kanuni sınırlanma olmaksızın kullanımı da artık Bakanlığa bırakılmıştır.
Kanunun 5. maddesinde şöyle bir düzenleme yer almaktadır: “Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine veya kiracılarına... veya işyeri sahiplerine ...geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.”
Yapılabilir, verilebilir ifadeleri Kanunun birçok yerinde kullanılmıştır ve bu ifadeler AKP iktidarının zihniyetini de göstermektedir. Bu, “Boyun eğ, haklarından vazgeç, gerekirse takdir ederim” zihniyetidir. 
TEHDİT EDİYORLAR
AKP zihniyeti ve fütursuzluğunun bir diğer göstergesi de kanun kapsamında gerçekleştirilen idari işlemlerin yargı denetiminden çıkarılması ve açılacak davaların etkinliğini ortadan kaldıran yürütmenin durdurulması kararının mahkemelerce verilemeyecek olmasıdır.
Yapı depreme karşı dayanıklı olsa dahi kanundaki ifadeyle “Uygulamanın bütünlüğü” gerekçesiyle riskli yapılarla aynı işlemlere tabi tutulabilecektir.
Kanunda vatandaşların tehdit edilmesi de ihmal edilmemiş ve Türk Ceza Kanunu kapsamında kanunun uygulanmasını engelleyenler hakkında suç duyurusunda bulunulacağı hükmü düzenlenmiş ve ayrıca riskli yapı ve riskli alanlardaki yapılara her türlü kamu hizmetinin durdurulacağı yer almıştır. Bu düzenleme AKP hükümetinin vatandaşla savaşa hazırlandığının da göstergesidir. Çünkü en temel hakların kullanımı dahi bu kanunla engellenmektedir.
TOKİ’NİN İCRAATLARI ORTADA
19.04.2012 tarihinde kabul edilen ve 2B yasası olarak bilinen 6292 sayılı Kanun, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’la birlikte düşünülmelidir. Çünkü 6292 sayılı Kanun’la yoğun yerleşimlerin olduğu bölgelerdeki çoğunluğu küçük arsalardan oluşan taşınmazların hak sahiplerine satılması sonrasında bu bölgelerin riskli alanlar olarak belirlenmesi ve bu bölgede yaşayanların rezerv alanlara tahliyesi mümkün olacaktır. Tahliye sonrası boşaltılan arsaların kullanım hakkı ise Bakanlığa ait olacaktır. Bakanlığın bu arsaları nasıl kullanacağı Bakanın, TOKİ başkanı iken yaptığı uygulamalara bakılarak görülebilir.
Zaten 6292 sayılı Kanun’da “proje alanı” olarak bir tanımlama yapılmış olup, “proje alanlarında” gecekondu veya kentsel dönüşüm uygulamasının yapılabileceği ayrıca öngörülmüştür.
Çevre ve Şehircilik Bakanının beyanına göre Türkiye’deki 19 milyon yapı stokunun yaklaşık yarısı riskli yapı veya riskli alanlarda bulunmaktadır. Riskli yapı veya riskli alanlardaki yapı stokunun yenilenip yenilenmeyeceği zaman içerisinde ortaya çıkacaktır. Ancak net olan bir durum varsa o da hem Afet Riskine Dair Kanun hem de 6292 sayılı Kanun’la birlikte artık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kimin, nerede ve nasıl yaşayacağına karar verecek bir makam haline gelmiş olmasıdır.

*Ziya Çelik / Avukat/evrensel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var