30 Mayıs 2012 Çarşamba

Halk bu yasayı uygulatmayacak

  • AFET, BARINMA HAKKI VE DÖNÜŞÜM -5
  • Eda Yıldırım / Arif Koşar / Selçuk Arslan / İbrahim Kale / Erol Akkuş
  • Afet Riski Taşıyan Alanların Dönüştürülmesi Hakkında kanun meclisten geçince, İstanbul’da 18 ilçenin Belediye Başkanları daha yasa çıkmadan hazırladıkları kentsel dönüşüm projelerini Bakanlığa  gönderdi. Böylece yoksul emekçi mahalleleri için adeta bir karabasana dönen kentsel dönüşüm projeleri, yıkım araçları ve kolluk kuvvetleriyle bu mahallelerdeki evlerin kapılarında belirecek.
    İstanbul Eyüp’te bulunan altı mahallede de aynı tablo  yaşanacak. Çırçır, Karadolap, Akşemsettin, Alibeyköy, Yeşilpınar, Güzeltepe’de yaşayanlar tepkili. Bir gün, bütün birikimlerini ortaya koyarak yaptıkları evlerini devletten korumak zorunda kalacakları akıllarının ucuna gelmemiş. “Devlet vatandaşını korumak için yok muydu” diye soruyorlar.  2-B arazisi üzerine kurulu evlerinin tapu bedellerini beklerken, şimdi deprem riski denilerek evlerinin yıkılmak istenmesine isyan ediyorlar. “Evlerimizi zenginlere vermek için yıkıyorlar” diyor Karadolap Mahallesinden Esengül Şahin.
    ZENGİNLER İÇİN
    2-B yasasından tapu hakkı kazandıklarını, rayiç bedelleri beklerken afet yasasıyla şaşkına döndüklerini vurgulayan Şahin, “Yasayı çıkaran kendileri atan yine kendileri. İnsanları dışarı atacaklarsa niye çıkardılar bu yasayı” diye tepki gösteriyor. Şahin, yıllardır emek verdikleri evlerinin hükümet tarafından zenginlere peşkeş çekileceğini dile getiriyor ve öfkeleniyor: “Fakiri de nereye atarsanız atın. Niye hayvan mı bunlar.Demek ki devletimiz bizi hayvan olarak görüyor. ‘Sürün benim insanım’ diyor devletim bize. Devlete vergi veriyoruz, devlet ise  bizi sokağa atıyor.”
    EVLERİMİZ ÇOCUKLARIMIZ OLDU
    1986 yılında Erzurum’dan  daha iyi bir yaşam umuduyla İstanbul’a göç eden Tekin Günerol da, Eyüp Akşemsettin Mahallesinde gecekondu sahibi. 30 yıldır da buradan hiç ayrılmamış, “Ayrılmaya da niyetim yok” diyor Günerol. Sohbetimiz sırasında çevredeki büyük blokları gösteriyor Günerol ve anlatmaya başlıyor: “Biz buraya göçtüğümüzde bu büyük bloklar yoktu. Hatta ne elektrik ne su ne de bir kanal vardı. Hepsini kendi imkanlarımızla getirdik”. Günerol,  yaşadıkları alanlara verdikleri emeğin ne kadar büyük olduğunun anlaşılmasını istiyor. “Neticede ölümüzle dirimizle, çoluğumuzla çocuğumuzla buraya yerleştik.” Yıllardır tapu almak için beklediklerini ancak bir türlü alamadıklarını  ifade eden Günerol, “Biz insanlardan bedava yer istemiyoruz. Tapuların hakkı neyse alsınlar  bize de evimizin tapusunu versinler. Ama evimizi yıkmasınlar. Biz de rahat rahat oturalım” diyor.
    HİÇ Mİ DEĞERİMİZ YOK?
    Hükümete tepki gösteriyor Günerol, “Bizim değerimiz hiç mi yok bu hükümetin gözünde” diye. Herkesin güvenli yapılarda yaşamak isteyeceğini söylüyor Günerol, “Ama yıllardır yaşadığı, alıştığı yerlerde ister, bu yüzden yerinde dönüşüm diyoruz” diye ekliyor. Borçlandırılarak ev sahibi olmak istemediklerini anlatıyor Günerol, “Yarın ben o borcu ödeyemezsem o evi benim elimden alacaklar” diye endişesini paylaşıyor bizimle. Günerol, evleri için sonuna kadar mücadele edeceklerini söylüyor, “Gerekirse Ankara’ya kadar gideriz” diyor.
    BİR EMEKLİ MAAŞIYLA NASIL BORÇ ÖDENİR?
    Günerol gibi Akşemsettin Mahallesinde oturan Selahattin Turnagöl de sadece evlerinin tapusunu istediklerini belirtiyor. Yıllardır her gelen Belediye Başkanının kendilerini tapu için oyaladıklarını anlatıyor. Turnagöl, “Tapumuzu versinler. Gerekirse, biz yıkar gücümüz yettiğince yaparız” diyor. 13 yıldır Karadolap Mahallesinde bir gecekonduda yaşayan Meniş Kepçeoğlu da, tek bir emekli maaşıyla geçindiklerini söylüyor. “Evim yıkılır da borçlandırılırsam, ben o borcu  nasıl öderim” diye isyan ediyor. “Bunların istediği sadece bizi sokağa atmak” diyor yine Karadolap mahallesinde oturan Turan Özcan. Ve ekliyor: “Hani Başbakan dedi ya bir vatandaşa, ‘ananı da al git’ işte bize de ‘çoluğunuzu çocuğunuzu alın gidin’ diyor.”
    1986 yılından beri Karadolap mahallesinde yaşayan Rukiye Geçkin de evinin deprem riski var denilerek yıkılmak istenmesine karşı. “Benim dört çocuğum var. Bana bir tane daire verecekler. Onu da borçlandırarak verecekler. Ben o borcu ödeyemezsem ben yine sokakta kalacağım.” diyor Geçkin. 32 senedir Karadolap Mahallesinde oturan Kenan Gül de, “Biz sonuna kadar birlik ve beraberlik içinde evlerimiz için mücadele edeceğiz. Evlerimizi rant yağmasına teslim etmeyeceğiz”.
    (İstanbul/EVRENSEL)

    MERSİN'İN SÜRGÜNLERİ
    Selçuk  Arslan

    Mersin’den de kamuoyunda kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a tepkiler gelmeye başladı. Mersin’in Akdeniz İlçesinde kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Özgürlük, Çay ve Çilek Mahallelerinde yaşayanlar yasanın kendileri için ‘sürgün’ anlamına geldiğini söylediler. İşte kendi tanımlamalarıyla ‘Kent Sürgünleri’nin gazetemize anlattıkları.
    Yazé Akın: Ben ve yaşlı eşim ile birlikte kalıyoruz. Başka da kimsemiz yok eşim at arabası ile taşımacılık yapıyor zar zor geçimizi sağlıyoruz. Biz burada bir aileyiz biz bir ortak kültüre mensubuz bu kültürümüz yok edilmek isteniyor.
    Abdülaziz Çakıl: 20 senedir buradayız. Zaten bir defa sürgün edildik. Gelişimiz normal olmadı. Zorla göç ettirildik Askerlerin zoruyla köyümüzü evimizi bırakıp geldik. Buradan nereye gideceğiz?  Bize bu ülkede huzur çok mu görülüyor? Biz bu sürgün mantığına ve TOKİ’ye karşıyız.
    Ahmet Varış: 19 senedir buradayız. Şırnak’tan  zülüm ve zorbalıktan kaçarak geldik. Buradan nereye gideceğiz? Neden Mezitli ve Pozcu da değil burada? Oralarda da bu tip evler var.
    Abdullah Kazıcı: Zaten geliş sebebimiz doğru değil, sürgün edildik. Bir kere sürgün edildik, ikincisini kabul etmeyiz. Gücümüz yetene kadar buradayız. Evlerimizi yıktırmayacağız. Burada ki amaç örgütlü Kürtleri, örgütlü halkı dağıtmaktır.
    Ömer Mara: Böyle bir mantık olmaz. Biz buraları işgal etmedik hakkımızla para vererek kaldık. O dönemin yetkilileri kendileri işlemlerimizi yaptılar, şimdi neden yıkıyorlar? O zaman akıl edemediler mi? Onların suçlarını bu halk çekmek zorunda değil… O zaman bize tapu vermeselerdi, biz de yerleşmezdik...   
    Bozdan Ergün: Biz bu kentsel dönüşüme karşıyız. Buradaki halkın hepsi buna karşı. Neden bitişiğimizdeki Karaduvar yıkılmıyor da buralar yıkılıyor? Cevabı çok net burada bir halkın birliği söz konusu.
    DEVLETE GÜVEN AZALIYOR
    Mülkiye Özdemir: 21 senedir buradayız. Biz burada bir aileyiz, bu birliğimizi bozmak istiyorlar. Biz buradan gitmek istemiyoruz. Evimizi onlara bırakmayacağız. Hiçbir yere gitmeyiz.
    Kezban Deniz: 18 senedir buradayız. Bizim ve çocuklarımızın bir düzeni var. Okul hayatları alt üst olacak. Bu çok büyük sorunlara neden olacak. Yeni sorunlar yaratacaktır. Bu kabul edilemez, insanların bu tür durumları görünce devlete olan güveni azalıyor...

    Ömer Salgın: 13 yaşındayım. Ben yıkılmasını istemiyorum. Bu bir haksızlıktır. Ben arkadaşlarımdan ayrılmak istemiyorum..

    Cemil Özer: Esnafım, 81 yılından beri buradayım, Adıyaman’dan geldim. Çalışmak için göç ettim. Bu iş mantık işi değil. Kentsel dönüşüm olacaksa kentin görüntüsü bozuluyorsa yolun her iki tarafı temizlenebilir. Ama bir yanını bırakıp diğer yanını yıkmak hiç insanı değil.  Bu projenin halkla paylaşılması gerekiyor. Hukuk devleti sisteminde bu tür uygulamalar halk ile paylaşılır birlikte karar verilir. (Mersin/EVRENSEL)

    BAŞKA YERE GİTMİYORUZ
    İbrahim Kale / Erol Akkuş

    Ankara’nın Mamak ilçesinde bulunan Tepecik ve Dostlar semtleri, Türkiye’nin çeşitli illerinden başkente göçmüş binlerce kişiye yuva olmuş yıllarca. Burada doğup büyüyenler artık çocuklarını evlendiriyor. Devletin ve belediyelerin tüm ilgisizliğine rağmen buraları yoktan var edenler, şimdi kentsel dönüşüm adı altında bir çeşit sürgüne zorlanıyorlar.
    Onların itirazı, kentsel dönüşümün uğradığı her yerde söylenenle aynı: “Yaptıkları kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm.” Hiçbirinin daha sağlıklı binalarda yaşamaya itirazı yok, ancak tek korkuları mahallelerinden kovulmak. Meclisten geçirilen yasa onları da endişelendiriyor. Ama birlikte tutum aldıkça kazanacaklarından da eminler.
    'ADALET İSTİYORUZ'
    Hakkı Akkuş mahallenin eskilerinden. Başka yere gitmek istemediğini söyleyen Hakkı Akkuş’un tek isteği hükümetin “biraz  adaletli” davranması.
    Binali Akyol ise “Madem bunu yapacaklar, o zaman bize ikamet ettiğimiz yerlerden yer verilsin. TOKİ bizleri mağdur etmesin. Bizler emekli maaşlarıyla, asgari ücretlerle zar zor geçinen insanlarız. Haklarımız ne ise onları versinler” diyor.  
    Cemal Alkan da Meclisten geçen yasa ile ilgili fazla bilgi sahibi olmadığını belirtiyor. Ama televizyondan kulağına çalınanlar bile Alkan’ın endişelenmesine yetmiş, “Bu yasaya karşıyım. Çünkü AKP kendi isteği doğrultusunda yasa çıkarıyor. Bizlerin fikrini almıyor” diyor. Mahallelinin uyanık davranarak güçlerini birleştirmesi gerektiğini belirten Alkan, “Eğer güçlerimizi birleştirmezsek evlerimizi de, her şeyimizi de kaybederiz” diyor.
    BİRLİKTE KARŞI DURACAKLAR
    Emre Akkuş da yeni yasa hakkında gazetelere yansıyan kadarını bildiklerini belirtiyor. Ama Akkuş da “Şunu biliyoruz ki, vatandaşın lehine bir yasa değil. Çünkü itiraz ettiğin an hapse mahkum olabiliyorsun. Olmadı elektrikleri doğal gazı kesiyorlar” diyor. Akkuş, mahalleliye de “Her ne şekilde olursa olsun haklarımızı savunmak için yan yana gelmek zorundayız” diye çağrı yapıyor.
    Öğrenci Gizem Akkuş da mahallede doğup büyüyenlerden. Mahallede yaşayanların çoğunun yoksul ve dar gelirli olduğuna dikkat çeken Gizem Akkuş, başka mahallelere giderlerse çok zorlanacaklarını düşünüyor.
    28 yıldır Dostlar’da oturan Selma Çiçek de çıkan yasadan etkilenecek kendileri olmasına rağmen, hiçbir şekilde görüşlerinin alınmadığının altını çiziyor. Hükümetin  yasa yaparken halkın fikrine başvurması gerektiğini belirten Çiçek, barınma hakkını korumak için hep birlikte mücadele edeceklerini söylüyor.
    (Ankara/EVRENSEL)

    MİNARENİN KILIFI HAZIRLANIYOR
    TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK), yaptığı açıklamada hükümetin yapı üretimindeki kamusal denetimi kaldırmayı hedeflediğini ifade etti. İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi, hükümetin kentsel dönüşümün önündeki bürokrasiyi azaltmak adı altında son bir iki ayda 84 adet yönetmelik değişikliği yaptığını söyledi. 14 Nisan’da yapılan yönetmelik değişikliğiyle AKP’nin asıl amacını ortaya koyduğunu belirten Çiftçi, “Değişikliklere bakıldığında asıl amacın yapı üretim sürecindeki belediyeler ve meslek odalarının yapmış olduğu kamusal denetimin kaldırılması olduğu çok net görülmektedir. Böylece kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında kamusal denetim yok edilecek, standartlara ve mevzuata uygun olmayan yapıların önü açılacaktır” dedi. (İzmir/EVRENSEL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var